İslamcı fundamentalizm fobisinden islam terörizmi paranoyasına
SUNUŞ: 11 Eylül süreci ile Amerika eksenli Batı, eski Hıristiyan topraklarını yeniden ele geçirme projesi demek olan RECONQUİSTA idealini, aktif bir politikaya dönüştürmüştür. Batı bunu gerçekleştirmek için de Amerika öncülüğünde müslümanlara karşı küresel çapta ENGİZİSYON uygulamaktadır. Reconquista ve Engizisyon, aslında hiç de yabancı olduğumuz kavramlar değil. Tarihte eşi ve benzeri görülmedik bir zulümle tek bir müslümanın dahi bırakılmadığı Endülüs'ün hatırası zihnimizde hala tazeliğini korumaktadır. Engizisyon, malum, işkence yoluyla Endülüslü müslümanların zorla hıristiyanlaştırılmasının adıdır. Bunun da ötesinde engizisyon, hıristiyanlığı kuşkulu olanların ya sürgüne gönderilmesi ya da ateşte yakılmasıdır. Yalnız Endülüs mü? Viyana kapılarından Edirne'ye kadar soykırım kurbanı çoğu Türk 5 milyon civarındaki şehidimizi nasıl unutabiliriz? Ve şimdi de sıra Batılıların Hıristiyanlığın anavatanı saydığı Anadolu'ya geldi. "Türkleri Orta Asya'ya göndermeyi amaçlayan "Şark Meselesi"ni unutmak mümkün mü?11 Eylül süreciyle başlatılan modern zamanların Reconquista'sı ve Engizisyon'u ile Endülüs'e yönelik Reconquista ve Engizisyon arasında dikkat çekici benzerlikler vardır. Biz bu yazı dizisinde tarihle aktüalite arasında mekik dokuyacağız, ancak ne tarihle ne de bugünle yetineceğiz. Asıl amacımız geleceğe ışık tutmak olacaktır. Ali Rıza Bayzan
AMERİKA DÜŞMANSIZ YAŞAYAMAZ
1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ile Amerikan eksenli kapitalizm ile Rus eksenli sosyalizm arasındaki Soğuk Savaş sona ermiştir. Ancak ilginçtir Amerikan eksenli Batı kapitalizmi, düşmansız yaşayamayacağı için kendisine bir düşman üretmek zorunda idi. Batılı entelektüeller, stratejistler ve politikacılar bu konuda hiç de geç kalmadılar. Uzun boylu düşünmeye de hiç gerek duymadan Batı karşısında İslam'ı yok edilmesi gereken bir düşman olarak ilan ettiler. Amerikan dışişlerine 20 yıl boyunca çalışmış, bu dönemde üç yılını İstanbul'da bulunmuş ve CIA'de Ortadoğu ile ilgili uzun vadeli öngörüler bölümünde ulusal istihbarat görevlisi olarak çalışmış RAND'ın üst düzey siyaset bilimcilerinden Graham E. Fuller bu durumu şöyle teşhis etmektedir: "Gerçekte Soğuk Savaş biteli beri, dünyada bir sonraki ideolojik mücadelenin İslam ile Batı arasında olacağı konusunda spekülasyona girişmek moda haline gelmiş bulunuyor. Bu spekülasyonun temelinde ise, ille de Batılı ülkelere meydan okuyacak yeni bir 'izm'in ortaya çıkması gerektiği inancı yatıyor. Bu önerme tümüyle temelsiz de değil: Batı'nın özellikle ABD'nin kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri arenada ortaya koyduğu simgesel ve reel güç, ürkütücü ve müdahaleci bir nitelik taşıyor. Batı'nın dünyadaki varlığı, neredeyse tanım gereği, bir tür karşılık (düşman) yaratmaya mahkum bulunuyor."1 Kimi yazarlar bu süreci "Yeni Soğuk Savaş" adı altında değerlendirmektedir.2 Düşmansız yaşayamamak aslında Batı düşünüş geleneğinden ileri gelmektedir. Postmodrenist filozof Jacques Derrida, Batı metafiziğini, bir terimin diğeri üzerinde ayrıcalıklı kılındığı (rasyonelin irrasyonel ... üzerinde) bir ikili karşıtlığın 'şedit hiyerarşi'sinden müteşekkil bir biçimde karaterize etmektedir. İkincil terimler hiyerarşisinin varlığının garantisidir; sistemin dışındadırlar, ancak buna rağmen sistemin gerçek imkanının şartını oluşturmaktadırlar.3
İSLAMCI FUNDAMENTALİZM FOBİSİ'NDEN İSLAM TERÖRİZMİ PARANOYASINA
İslam'ı hedef gösterme konusunda Yahudiler de olağanüstü gayret sarfetmektedirler. Örneğin Yahudi asıllı Amerikalı stratejist Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması mı?" başlıklı tezinde4, medeniyetlerin alameti farikası dindir ve medeniyetler arası fay hattı da din üzerine kuruludur. Batılı entelektüllerin ve stratejistlerin yanısıra siyasetçiler de Amerikan merkezli Batı hegemonyasına en büyük meydan okumanın İslam'dan geldiğini ileri sürmektedir. Yine Yahudi asıllı Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Bernard Lewis'in The Atlantic Monthly dergisinde 1990 Eylül'ünde yayımlanan "The Roots of Muslim Rage/Müslüman Öfkesinin Kökleri" başlıklı uzun makalesinde5 işlediği tez de, İslâm'ın sadece Hıristiyanlık'la değil, Hıristiyanlık Dünyası (Christendom) da denilebilecek bütün bir Batı ile kavgalı olduğudur. ABD eksenli Batı, bir bütün olarak İslam dünyasını karşısına almak yerine stratejik bir tavırla "liberal İslam, fundamentalist İslam" ayrımı yapmaktadır. Amerika'nın liberal İslam'dan anladığı, Batı çıkarlarına/sömürü düzenine hizmet eden müslümanlardır. ABD, İslam ülkelerindeki Yeni Dünya Düzeni'ne boyun eğmek istemeyen oluşumları, "İslamcı fundamentalizm" olarak adlandırarak savaş açmaktadır. Bu konuda "Batıcı müslümanların" da desteğini arkasına almaktadır. Halbuki yarın sıra onlara gelecektir. Çünkü Amerika ve Batı açısından Batıcı müslümanlar da potansiyel olarak bir tehdit unsurudur. Nitekim "Batıcı müslümanların" en popüler örneği Suudi Arabistan, "petrol ambargosu" ile Batı'ya meydan okumamış mıydı? Graham Fuller, bu örneğin altını özellikle çizmektedir. Ezcümle S. Sayyid'in deyişiyle Batı "kızıl korkunun" yerine yapay olarak "İslamcı fundamentalizm fobisi" yaratmaya çalışmaktadır.6 Malum, psikiyatrik bir kavram olarak "fobi" gerçekçi olmayan, mantıksız korkuları ifade eden bir davranış bozukluğudur. İlginçtir, hasta, korkusunun anlamsız ve saçma olduğunu bilmesine rağmen fobilerinden kolay kolay kurtulamaz. Ancak daha tehlikeli olan hiç kuşkusuz "paranoya"dır. Kontrol edilemeyen fobilerin paranoyaya dönüşmesi pekala mümkündür. Ve nitekim 11 Eylül süreciyle Batı "İslamcı fundamentalizm fobisi" yerine yine yapay olarak kitlelere "İslam paranoyası"nı aşılamaktadır. Bunu da İslam'ı "terörizm", Müslümanları da "terörist" kavramlarıyla özdeşleştirmek yoluyla gerçekleştirmektedir.
FUNDAMENTALİZM YAFTASI
Batılıların fundemantalizm kavramını tercih etmesi de rastlantısal değil elbette. Çünkü fundamentalizm, Kaliforniya Üniversitesinde Profesör olan Ö. Faruk Abdullah'ın da dikkat çektiği gibi, hoşgörüsüz, bencil, ırkçı, irrasyonel, saldırgan, çağdışı, fanatik, dogmatik, siyasal açıdan tehlikeli, doğal olmayan gibi anlamlar da içermektedir. 7 Ö. Faruk Abdullah bir yana Batılı kimi araştırmacılar bile fundamentalizm kavramını açıklayıcı olmaktan çok aşağılayıcı ve haksız bir kavram olarak görmektedir.8 Batı'nın çıkarlarını zedelemesi muhtemel tüm oluşumlar, terörizm olarak yaftalanmaktadır Batı tarafından.
DİPNOTLAR:
1. Graham E. Fuller, Ian O. Lesser, Kuşatılanlar İslam ve Batı'nın Jeopolitiği, çev., Ö. Arıkan, İst.1996, Sabah yay., s. 1.
2. Mark Juergensmeyer, Yeni Soğuk Savaş, çev., A. Yalçın, İst.2001, Pınar yay.
3. S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu/A Fundamental Fear, çev., E. Ceylan, N. Yılmaz, Ank.2000, Vadi yay., s. 56.
4. Samuel Huntington, "The Clash of Civilizations?" Foreing Affairs, Yaz 1993; Türkçe çevirisi için bkz., Samuel P. Huntington, "Medeniyetler Çatışması mı?" çev., Y. ÖZGÜR, Yeni Hayat Dergisi, yıl 1999, sayı: 57, www.yenihayat.org/dergi/1999/57/7.html. Bu çerçevedeki yabancı ve yerli yazarların değerlendirmeleri ve tartışmaları için bkz., Medeniyetler Çatışması, ed., Murat Yılmaz, İst.1995, Vadi yay.
5. www.theatlantic.com/issues/90sep/rage.htm
6. S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu, s. 19. Batı'da İslamcı fundamentalizm fobisinin kimi tasvirleri için bkz., John L. Esposito, The Islamıc Threat: Myth or Realty, New York1992, Oxford University Press; Jochen Hippler and AnDr.ea Lueg (eds), The Next Threart: Western Perceptions of Islam, çev., L. Friese, London1995, Pluto.
7. Ömer Faruk Abdullah, Suriye Dosyası, çev., Hasan Basri, İst.1985, Akabe yay., s. 12 vd.
8. Juergensmeyer, Yeni Soğuk Savaş, 18 vd.
Yarın: ÜSTÜN DE?ERLERE SAHİP BATI İSLAM ÜLKELERİNİ BATILILAŞTIRIP FETHETMEK ZORUNDA İMİŞ
Ali Rıza Bayzanİletişim için: arbayzan@hotmail.comwww.bayzan.com
SUNUŞ: 11 Eylül süreci ile Amerika eksenli Batı, eski Hıristiyan topraklarını yeniden ele geçirme projesi demek olan RECONQUİSTA idealini, aktif bir politikaya dönüştürmüştür. Batı bunu gerçekleştirmek için de Amerika öncülüğünde müslümanlara karşı küresel çapta ENGİZİSYON uygulamaktadır. Reconquista ve Engizisyon, aslında hiç de yabancı olduğumuz kavramlar değil. Tarihte eşi ve benzeri görülmedik bir zulümle tek bir müslümanın dahi bırakılmadığı Endülüs'ün hatırası zihnimizde hala tazeliğini korumaktadır. Engizisyon, malum, işkence yoluyla Endülüslü müslümanların zorla hıristiyanlaştırılmasının adıdır. Bunun da ötesinde engizisyon, hıristiyanlığı kuşkulu olanların ya sürgüne gönderilmesi ya da ateşte yakılmasıdır. Yalnız Endülüs mü? Viyana kapılarından Edirne'ye kadar soykırım kurbanı çoğu Türk 5 milyon civarındaki şehidimizi nasıl unutabiliriz? Ve şimdi de sıra Batılıların Hıristiyanlığın anavatanı saydığı Anadolu'ya geldi. "Türkleri Orta Asya'ya göndermeyi amaçlayan "Şark Meselesi"ni unutmak mümkün mü?11 Eylül süreciyle başlatılan modern zamanların Reconquista'sı ve Engizisyon'u ile Endülüs'e yönelik Reconquista ve Engizisyon arasında dikkat çekici benzerlikler vardır. Biz bu yazı dizisinde tarihle aktüalite arasında mekik dokuyacağız, ancak ne tarihle ne de bugünle yetineceğiz. Asıl amacımız geleceğe ışık tutmak olacaktır. Ali Rıza Bayzan
AMERİKA DÜŞMANSIZ YAŞAYAMAZ
1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ile Amerikan eksenli kapitalizm ile Rus eksenli sosyalizm arasındaki Soğuk Savaş sona ermiştir. Ancak ilginçtir Amerikan eksenli Batı kapitalizmi, düşmansız yaşayamayacağı için kendisine bir düşman üretmek zorunda idi. Batılı entelektüeller, stratejistler ve politikacılar bu konuda hiç de geç kalmadılar. Uzun boylu düşünmeye de hiç gerek duymadan Batı karşısında İslam'ı yok edilmesi gereken bir düşman olarak ilan ettiler. Amerikan dışişlerine 20 yıl boyunca çalışmış, bu dönemde üç yılını İstanbul'da bulunmuş ve CIA'de Ortadoğu ile ilgili uzun vadeli öngörüler bölümünde ulusal istihbarat görevlisi olarak çalışmış RAND'ın üst düzey siyaset bilimcilerinden Graham E. Fuller bu durumu şöyle teşhis etmektedir: "Gerçekte Soğuk Savaş biteli beri, dünyada bir sonraki ideolojik mücadelenin İslam ile Batı arasında olacağı konusunda spekülasyona girişmek moda haline gelmiş bulunuyor. Bu spekülasyonun temelinde ise, ille de Batılı ülkelere meydan okuyacak yeni bir 'izm'in ortaya çıkması gerektiği inancı yatıyor. Bu önerme tümüyle temelsiz de değil: Batı'nın özellikle ABD'nin kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri arenada ortaya koyduğu simgesel ve reel güç, ürkütücü ve müdahaleci bir nitelik taşıyor. Batı'nın dünyadaki varlığı, neredeyse tanım gereği, bir tür karşılık (düşman) yaratmaya mahkum bulunuyor."1 Kimi yazarlar bu süreci "Yeni Soğuk Savaş" adı altında değerlendirmektedir.2 Düşmansız yaşayamamak aslında Batı düşünüş geleneğinden ileri gelmektedir. Postmodrenist filozof Jacques Derrida, Batı metafiziğini, bir terimin diğeri üzerinde ayrıcalıklı kılındığı (rasyonelin irrasyonel ... üzerinde) bir ikili karşıtlığın 'şedit hiyerarşi'sinden müteşekkil bir biçimde karaterize etmektedir. İkincil terimler hiyerarşisinin varlığının garantisidir; sistemin dışındadırlar, ancak buna rağmen sistemin gerçek imkanının şartını oluşturmaktadırlar.3
İSLAMCI FUNDAMENTALİZM FOBİSİ'NDEN İSLAM TERÖRİZMİ PARANOYASINA
İslam'ı hedef gösterme konusunda Yahudiler de olağanüstü gayret sarfetmektedirler. Örneğin Yahudi asıllı Amerikalı stratejist Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması mı?" başlıklı tezinde4, medeniyetlerin alameti farikası dindir ve medeniyetler arası fay hattı da din üzerine kuruludur. Batılı entelektüllerin ve stratejistlerin yanısıra siyasetçiler de Amerikan merkezli Batı hegemonyasına en büyük meydan okumanın İslam'dan geldiğini ileri sürmektedir. Yine Yahudi asıllı Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Bernard Lewis'in The Atlantic Monthly dergisinde 1990 Eylül'ünde yayımlanan "The Roots of Muslim Rage/Müslüman Öfkesinin Kökleri" başlıklı uzun makalesinde5 işlediği tez de, İslâm'ın sadece Hıristiyanlık'la değil, Hıristiyanlık Dünyası (Christendom) da denilebilecek bütün bir Batı ile kavgalı olduğudur. ABD eksenli Batı, bir bütün olarak İslam dünyasını karşısına almak yerine stratejik bir tavırla "liberal İslam, fundamentalist İslam" ayrımı yapmaktadır. Amerika'nın liberal İslam'dan anladığı, Batı çıkarlarına/sömürü düzenine hizmet eden müslümanlardır. ABD, İslam ülkelerindeki Yeni Dünya Düzeni'ne boyun eğmek istemeyen oluşumları, "İslamcı fundamentalizm" olarak adlandırarak savaş açmaktadır. Bu konuda "Batıcı müslümanların" da desteğini arkasına almaktadır. Halbuki yarın sıra onlara gelecektir. Çünkü Amerika ve Batı açısından Batıcı müslümanlar da potansiyel olarak bir tehdit unsurudur. Nitekim "Batıcı müslümanların" en popüler örneği Suudi Arabistan, "petrol ambargosu" ile Batı'ya meydan okumamış mıydı? Graham Fuller, bu örneğin altını özellikle çizmektedir. Ezcümle S. Sayyid'in deyişiyle Batı "kızıl korkunun" yerine yapay olarak "İslamcı fundamentalizm fobisi" yaratmaya çalışmaktadır.6 Malum, psikiyatrik bir kavram olarak "fobi" gerçekçi olmayan, mantıksız korkuları ifade eden bir davranış bozukluğudur. İlginçtir, hasta, korkusunun anlamsız ve saçma olduğunu bilmesine rağmen fobilerinden kolay kolay kurtulamaz. Ancak daha tehlikeli olan hiç kuşkusuz "paranoya"dır. Kontrol edilemeyen fobilerin paranoyaya dönüşmesi pekala mümkündür. Ve nitekim 11 Eylül süreciyle Batı "İslamcı fundamentalizm fobisi" yerine yine yapay olarak kitlelere "İslam paranoyası"nı aşılamaktadır. Bunu da İslam'ı "terörizm", Müslümanları da "terörist" kavramlarıyla özdeşleştirmek yoluyla gerçekleştirmektedir.
FUNDAMENTALİZM YAFTASI
Batılıların fundemantalizm kavramını tercih etmesi de rastlantısal değil elbette. Çünkü fundamentalizm, Kaliforniya Üniversitesinde Profesör olan Ö. Faruk Abdullah'ın da dikkat çektiği gibi, hoşgörüsüz, bencil, ırkçı, irrasyonel, saldırgan, çağdışı, fanatik, dogmatik, siyasal açıdan tehlikeli, doğal olmayan gibi anlamlar da içermektedir. 7 Ö. Faruk Abdullah bir yana Batılı kimi araştırmacılar bile fundamentalizm kavramını açıklayıcı olmaktan çok aşağılayıcı ve haksız bir kavram olarak görmektedir.8 Batı'nın çıkarlarını zedelemesi muhtemel tüm oluşumlar, terörizm olarak yaftalanmaktadır Batı tarafından.
DİPNOTLAR:
1. Graham E. Fuller, Ian O. Lesser, Kuşatılanlar İslam ve Batı'nın Jeopolitiği, çev., Ö. Arıkan, İst.1996, Sabah yay., s. 1.
2. Mark Juergensmeyer, Yeni Soğuk Savaş, çev., A. Yalçın, İst.2001, Pınar yay.
3. S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu/A Fundamental Fear, çev., E. Ceylan, N. Yılmaz, Ank.2000, Vadi yay., s. 56.
4. Samuel Huntington, "The Clash of Civilizations?" Foreing Affairs, Yaz 1993; Türkçe çevirisi için bkz., Samuel P. Huntington, "Medeniyetler Çatışması mı?" çev., Y. ÖZGÜR, Yeni Hayat Dergisi, yıl 1999, sayı: 57, www.yenihayat.org/dergi/1999/57/7.html. Bu çerçevedeki yabancı ve yerli yazarların değerlendirmeleri ve tartışmaları için bkz., Medeniyetler Çatışması, ed., Murat Yılmaz, İst.1995, Vadi yay.
5. www.theatlantic.com/issues/90sep/rage.htm
6. S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu, s. 19. Batı'da İslamcı fundamentalizm fobisinin kimi tasvirleri için bkz., John L. Esposito, The Islamıc Threat: Myth or Realty, New York1992, Oxford University Press; Jochen Hippler and AnDr.ea Lueg (eds), The Next Threart: Western Perceptions of Islam, çev., L. Friese, London1995, Pluto.
7. Ömer Faruk Abdullah, Suriye Dosyası, çev., Hasan Basri, İst.1985, Akabe yay., s. 12 vd.
8. Juergensmeyer, Yeni Soğuk Savaş, 18 vd.
Yarın: ÜSTÜN DE?ERLERE SAHİP BATI İSLAM ÜLKELERİNİ BATILILAŞTIRIP FETHETMEK ZORUNDA İMİŞ
Ali Rıza Bayzanİletişim için: arbayzan@hotmail.comwww.bayzan.com