Türkiye dünyanın kalbi konumunda. Nasıl Osmanlı Devleti dünyanın kaderinde belirleyici rol oynadı ise, Türkiye de dünyanın geleceğinde aynı belirleyici role sahiptir. Ve dünyanın geleceği ile; yaşanacak sosyal, siyasal ve kültürel mücadelelerde belirleyici rolü ülkemiz oynayacaktır. Sahip olunan jeopolitik konum, yer üstü ve yer altı kaynakları, tarihi geçmişi ülkemizin önemini arttıran unsurlar arasındadır.
Ülkemizi önemli kılan bir diğer unsur ise, insan kaynaklarıdır. Batılı ülkelerin yaşadıkları kültür sonucu tükenmeye doğru gittiği günümüz dünyasında, Türk insanının dinamik ve değerlerine bağlı kimliği, genç nüfusun genel nüfus içerisindeki oranı, hep batılılar tarafından bir tehdit kaynağı olarak algılanmıştır.
İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, sürekli ülkemiz üzerinde oyunlar sergilenmiştir. Birlik ve beraberliğimizin bozulması asker-sivil; devlet-millet arasındaki bağların zayıflatılması, kültürel erozyon, batı hayranlığı, millî olan değerlerden uzaklaştırma sürekli tezgahlanmıştır.
Bu oyunların sergilenmesinde basın-yayın ciddi bir rol üstlenmiştir.
Siyasilerin basiretsiz tutum ve davranışları ise, işin cabası olmuştur. Ayrıca bu oyun görülememiş, görebilenler ise oyunu bozacak millî bir duruşu ortaya koyamamışlardır.
Millet olarak oyunları görmenin ve bozmanın vakti artık gelmiş, hatta geçmektedir.
Bir iki nükteye dikkat edildiği takdirde, oyunun tespiti mümkün olacaktır.
Basın yayının tavrı dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesidir.
Daha düne kadar basın ve yayın tarafından "tu kaka" olarak görülen ve gösterilen kadroların bir anda "afişe" edilmesi, her gün bir diğer yüzlerini reklam etmeleri gözden kaçmamalıdır.
Burada bir kavram öne çıkartılarak halkın gözü boyanmaya çalışılır. Mesela "yenilikçi" diye, mevcut gidişata tepki koyan ve var olan bütün siyasilere antipati ile bakan bir toplumun arayışı, bir kelimeye odaklanmaya çalışılır.
Yalnız gözden kaçan nükte halkın eski halk olmadığıdır. Çünkü milletimizin kelime oyunlarına karşı artık karnı toktur. Artık kepengi kapanan, üretimi durma noktasına gelen, kültürel erozyona tabî tutulan, değerlerinden kopartılan halkımız neyin doğru neyin yanlış olduğunu artık yaşamaktadır.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta, ifadelerdeki yuvarlamalardır. "Yapacağız, edeceğiz" den ziyade artık insanımız nasıl yapılacağını nasıl edileceğini görmek istemektedir. Bir hayal uğruna, bir serap peşinde tarih önündeki son fırsatını da heba etmek istememektedir.
"Yenilikçi" kavramının arkasına sığınıp var olan dümen suyunun devamı temin edilmeye çalışılmaktadır. Perdenin önü değişse de, perdenin arkasında zerre kadar bir değişiklik yoktur. Yine Avrupa Birliğine taraf bir politika izlenmekte, liberal ekonomi yeni bir buluş gibi takdim edilmekte, bütün suç geçmiş dönemi "nazi" tanımlamaları ile cezalandırarak örtbas edilmektedir.
Yenilikçi kavramıyla verilmek istenen iki mesajın da iyi algılanması gerekmektedir.
Birincisi; desteği istenen halka bu kadar değişime, savunulan kulvarın terkine rağmen "biz sizden kopmadık" mesajı verilerek desteklerinin devamını sağlamak.
İkincisi; yenilikçi kadroların niyet ve maksatlarının ne olduğu dün bilinmediği gibi, bugünde net olarak açıklanmayarak "yeni bir sayfa" açmaya çalışmaktır.
Yenilikçilerin tezlerini daha iyi anlayabilmek için söylemlerine iyi dikkat etmek gerekiyor.
Sormak istiyorum, acaba Yenilikçilerin üstüne basarak ifade ettikleri "Türkiyelilik" ifadesi sizde neyi çağrıştırıyor?
Elbette ki Rum, Ermeni vatandaşlarımız da var. Ancak söylenmek istenen bu ülkede yaşayanlar Rumdur, Ermenidir, şudur, budur imasıyla asıl unsur olan Türkler de azınlık olarak mı gösterilmek istenmektedir?
Türk olanların temelde Rum ve Ermeni, şu, bu kökenli olabilecekleri mi ifade edilmek istenmektedir?
Evet dostlar, bu pencereden ülkemizdeki gelişmeleri izlemeye devam edelim.
Ülkemizi önemli kılan bir diğer unsur ise, insan kaynaklarıdır. Batılı ülkelerin yaşadıkları kültür sonucu tükenmeye doğru gittiği günümüz dünyasında, Türk insanının dinamik ve değerlerine bağlı kimliği, genç nüfusun genel nüfus içerisindeki oranı, hep batılılar tarafından bir tehdit kaynağı olarak algılanmıştır.
İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, sürekli ülkemiz üzerinde oyunlar sergilenmiştir. Birlik ve beraberliğimizin bozulması asker-sivil; devlet-millet arasındaki bağların zayıflatılması, kültürel erozyon, batı hayranlığı, millî olan değerlerden uzaklaştırma sürekli tezgahlanmıştır.
Bu oyunların sergilenmesinde basın-yayın ciddi bir rol üstlenmiştir.
Siyasilerin basiretsiz tutum ve davranışları ise, işin cabası olmuştur. Ayrıca bu oyun görülememiş, görebilenler ise oyunu bozacak millî bir duruşu ortaya koyamamışlardır.
Millet olarak oyunları görmenin ve bozmanın vakti artık gelmiş, hatta geçmektedir.
Bir iki nükteye dikkat edildiği takdirde, oyunun tespiti mümkün olacaktır.
Basın yayının tavrı dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesidir.
Daha düne kadar basın ve yayın tarafından "tu kaka" olarak görülen ve gösterilen kadroların bir anda "afişe" edilmesi, her gün bir diğer yüzlerini reklam etmeleri gözden kaçmamalıdır.
Burada bir kavram öne çıkartılarak halkın gözü boyanmaya çalışılır. Mesela "yenilikçi" diye, mevcut gidişata tepki koyan ve var olan bütün siyasilere antipati ile bakan bir toplumun arayışı, bir kelimeye odaklanmaya çalışılır.
Yalnız gözden kaçan nükte halkın eski halk olmadığıdır. Çünkü milletimizin kelime oyunlarına karşı artık karnı toktur. Artık kepengi kapanan, üretimi durma noktasına gelen, kültürel erozyona tabî tutulan, değerlerinden kopartılan halkımız neyin doğru neyin yanlış olduğunu artık yaşamaktadır.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta, ifadelerdeki yuvarlamalardır. "Yapacağız, edeceğiz" den ziyade artık insanımız nasıl yapılacağını nasıl edileceğini görmek istemektedir. Bir hayal uğruna, bir serap peşinde tarih önündeki son fırsatını da heba etmek istememektedir.
"Yenilikçi" kavramının arkasına sığınıp var olan dümen suyunun devamı temin edilmeye çalışılmaktadır. Perdenin önü değişse de, perdenin arkasında zerre kadar bir değişiklik yoktur. Yine Avrupa Birliğine taraf bir politika izlenmekte, liberal ekonomi yeni bir buluş gibi takdim edilmekte, bütün suç geçmiş dönemi "nazi" tanımlamaları ile cezalandırarak örtbas edilmektedir.
Yenilikçi kavramıyla verilmek istenen iki mesajın da iyi algılanması gerekmektedir.
Birincisi; desteği istenen halka bu kadar değişime, savunulan kulvarın terkine rağmen "biz sizden kopmadık" mesajı verilerek desteklerinin devamını sağlamak.
İkincisi; yenilikçi kadroların niyet ve maksatlarının ne olduğu dün bilinmediği gibi, bugünde net olarak açıklanmayarak "yeni bir sayfa" açmaya çalışmaktır.
Yenilikçilerin tezlerini daha iyi anlayabilmek için söylemlerine iyi dikkat etmek gerekiyor.
Sormak istiyorum, acaba Yenilikçilerin üstüne basarak ifade ettikleri "Türkiyelilik" ifadesi sizde neyi çağrıştırıyor?
Elbette ki Rum, Ermeni vatandaşlarımız da var. Ancak söylenmek istenen bu ülkede yaşayanlar Rumdur, Ermenidir, şudur, budur imasıyla asıl unsur olan Türkler de azınlık olarak mı gösterilmek istenmektedir?
Türk olanların temelde Rum ve Ermeni, şu, bu kökenli olabilecekleri mi ifade edilmek istenmektedir?
Evet dostlar, bu pencereden ülkemizdeki gelişmeleri izlemeye devam edelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025