Alman Mahkemeleri Deniz Feneri e.v sürecinde karar verdi ve toplanan 41 milyon Euro'nun, 18 milyonunun Türkiye'de iç edildiğini itirafla saptadı. İsim ve adresleri de kayıtlara geçirdi. Hâkim Müller, gerekçeli kararında Mehmet Gürhan'ın yardım paralarını bir sermaye aracı olarak kullandığına, paraların Türkiye'deki Kanal 7 televizyonuna aktarıldığına, paraların nasıl kullanılacağına karar verenlerin aralarında Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve bazı zamanlarda da Zahid Akman olduğuna hükmetti. Hâkim Müller, 5 yıl hapis cezası alan Mehmet Gürhan'ın aslında bir kukla olduğunu, asıl faillerin Türkiye'de bulunduğunu açıkladı ve Kanal 7'ye işaret etti. Türkiye'de medya olayı tartışıyordu. Yargı ise gerekirse Almanya'dan dosyayı isteyebileceklerini açıklamıştı. Dosya istendi. "AKP dönemi tesadüfleri sever" diyorum ya! Teknoloji ve iletişim çağında Almanya'dan istenen dosya 169 gün sonra gelebildi. Tabi bu 169 günde güncel tabirlerle gerekli 'sıfırlamalar' yapılmıştı. İşin garip tarafı Avrupa basını, bu yolsuzluk olayını AKP ve Erdoğan ile özdeşleştirdi. Birçok yabancı gazete AKP ve Erdoğan'ın bu sürecin içinde olduğunu, adının lekelendiğini iddia etti. İddialarının kaynağı ise suçlu ve zanlılarının AKP ile olan ilişkileriydi. Hatta The Times, AKP'nin kapatma davası ile karşı karşıya kalabileceğini yazdı. "Asıl failler Türkiye'de" iddiası, ister istemez yargımızı harekete geçirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ve hukukçular, Anayasa'nın 69. maddesine göre böyle bir yabancı yardım durumunda AKP'ye kapatma davası açılabileceğini açıkladılar. Zamanın RTÜK Başkanı Zahid Akman'a 3 kişinin şikâyeti üzerine 'nitelikli dolandırıcılık' suçlamasıyla Köln Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldı. Ayrıca Frankfurt Başsavcılığı tarafından OFWG kooperatifi aracılığıyla 1600 kişiden para toplanmasıyla ilgili yürütülen 9 klasörlük bir soruşturma bulunduğu ve toplanan 8-12 milyon Euro buharlaştırıldığını iddia ediyordu. İddia sahibi CHP milletvekiliydi. Sayın vekilin elinde davanın orijinal belgeleri vardı. Sürecin televizyon boyutu da tesadüfler üzerineydi. Almanya'da yayın yapan ve Akman'ın bir dönem genel müdürlüğünü yaptığı Euro 7'yi, Alman mevkidaşı (Alman Türk'ü) kapatmıştı. Euro 7'ye giderken ilginç isim ve olaylarla karşılaşıyorsunuz. Türkiye'deki Kanal 7, 1995 yılında Almanya'da, Media 7 GmbH adıyla bir şirket kuruyor. Bu şirketin yönetim kadrosuyla, Deniz Feneri e. V.'nin kadrosu hemen hemen aynı. Medai 7, YİMPAŞ'ın, gurbetçilerden topladığı paraları, Kanal 7'ye aktardığı ortaya çıkarılınca, kendini kurtarmak için iflas ettiğini açıklıyor. 2001 yılından sonra ise Media 7'nin yerine, Euro 7 kuruluyor. Davaya dönersek? Türkiye'deki süreç ilginç işletiliyordu. Zahit Akman ortalıkta gözükmüyor, görevinde istifa etmemekte direniyordu. Dava için görevlendirilen üç savcı ise Zahit Akman, Zekeriya Karaman'ında aralarında bulunduğu 18 kişinin mal varlıklarına el konulması talebinde bulunuyorlar ve haliyle görevden alınıyorlardı. Daha sonra aleyhlerinde dava açılıyordu. Bu süreçte Kanal 7'de arama yapıldı ama ortalıkta bir köstebek iddiası vardı. Hatta köstebek meclis salonlarında arandı. Bulundu da? Her şeye rağmen bazı tutuklamalar gerçekleşti. "Yüz yılın yolsuzluğu" olarak adlandırılan dava, ülkemizde pek tutmadı, kale alınmadı.Uzun bir süreç sonrasında zanlılar ifadelerini değiştirdiler, baskı altına alındıklarını vs. anlattılar ve davanın siyasi olduğunu (AKP'yi yıpratma olduğunu) söylediler. Yargı devam ederken hükümet, uzun tutukluluk sürelerine, dikkat çekti. Dikkatler iyi çekilmiş olacak ki! Mahkeme, Zekeriya Kahraman başta olmak üzere diğer tutukluları serbest bıraktı. Mallarındaki tedbiri kaldırdı? Herkes işine döndü?Gerçek olan ise eğer Türk adaleti bu olaylarda hukuku devreye koyabilseydi? Bugün 200 küsur milyar Euro'nun akıbetini tartışmayacaktık? Ne 17, ne de 25 Aralık olayları yaşamayacaktık. Para sayma makinelerini, ayakkabı kutularını, sıfırlama tabirlerini duymayacaktık, görmeyecektik. "Saatin kaça" sorusu asli anlamıyla sorulacaktı. "Hırsız var" feryadı dayak ve tutuklama sebebi sayılmayacaktı. Ehveni şer, (iyi kötülük) hırsız namaz, çalıntı, gasp, hileli para ve zekât, sadaka kavramlarını yan yana getirmeyecektir. Alçak fetvabazları bilmeyecektik. Birkaç değerimiz temiz kalacak. Ve de cumhurbaşkanlığı seçimlerine, inlere baskın yaptık, diyenlerin şovlarıyla gitmeyecektik?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024