Geçtiğimiz Cumartesi 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 45'inci yıldönümüydü ve 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Milletimizin ve Kıbrıslı kardeşlerimizin bayramını tebrik ediyoruz; bu Harekât'ta şehit olan kahraman askerlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyoruz, gazilerimizi de hürmetle anıyoruz.
Eğer bu zafer kazanılmamış olsaydı, Ada'da soykırım tüm hızıyla devam edecek, Enosis yani Ada'nın tümüyle Yunanistan'a bağlanma süreci tamamlanmış olacaktı. Bu, hem Kıbrıs'taki Türk varlığının son bulması, hem de Anadolu'nun güneyinden de tamamen kuşatılması anlamına gelecekti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kıbrıs ile ilgili sözlerini asla hatırımızdan çıkartmamalıyız. Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1930'lu yıllarda Antalya bölgesinde yaptığı bir tatbikatta şu uyarıda bulunmaktadır: "Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu Ada, bizim için çok önemlidir."
Yani Kıbrıs'ı sadece son dönemlerde keşfedilen doğalgaz ve petrol kaynaklarıyla değerlendirmemeliyiz. Bunlar da çok çok önemlidir asla taviz vermemeliyiz ama Kıbrıs'ın asıl önemi Türkiye için çok stratejik bir konumda olmasıdır.
Soykırımdan bahsetmişken, yapılan toplu katliamları bugünlerde Rum gazeteleri de itiraf etmektedir.
Güney Kıbrıs tarafında bulunan Alaminyo köyünde 20 Temmuz 1974'te 13 Kıbrıs asıllı Türk öldürülmüştü. Önceki gün Politis gazetesi, Alaminyo olaylarından söz ettiği haberinde aralarında KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın babasının da bulunduğu 13 Kıbrıslı Türk'ün öldürülmesine ilişkin detaylar aktardı.
Haberde, Rum Başsavcılığı'nın 2012 yılında polise araştırma talimatı verdiği ve bu araştırma neticesinde 13 Türk'ün 8'inin duvar önüne konularak kurşuna dizildiği ortaya çıktı.
Diğer 5'inin ise nasıl öldürüldüğü meçhul…
Türklerin ve Rumların beraber yaşadıkları bu köyde, bu katliama Rum köylülerin de destek olduğu ifade edildi.
Bu yaşanan acı tablonun sadece bir örneği; Atlılar, Sandallar ve daha nice köylerde birçok katliamlar yaşandı.
İşte 1974 Barış Harekatı, dünyanın seyirci kaldığı hatta el altından desteklediği bu katliamlara "dur" dedi.
Sanki bu katliamlar hiç yaşanmamış, Türk ordusu 1974 Harekatı ile birlikte Ada'ya barış getirmemiş gibi, hala Kıbrıs sorunundan bahsediliyor ve sözde çözüm adına müzakere üstüne müzakere yapılıyor.
Önümüzdeki Ağustos ayının ilk haftasında KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile Rum yönetimi lideri Anastasiadis bir araya geleceklermiş. Eğer görüşme olumlu geçerse BM devreye girecekmiş, BM Genel Sekreteri'nin Geçici Kıbrıs Özel Temsilcisi Jane Holl Lute, Ağustos'un ikinci haftasında tarafların iştirak edeceği üçlü bir görüşme yapacakmış.
Lute bu görüşme sonrası BM Genel Sekreteri Guterres'e rapor sunacakmış Guterres, Eylül ayında Kıbrıslı liderlerle önce tek tek sonra üçlü toplantı yapacakmış.
KKTC bağımsız bir devlet olarak tanınmadan böyle kurtlar sofrasına oturduğunda meze olmaktan başka bir şansı var mı? BM'yi; Rumlar, Kıbrıslı Türklere katliam yapıyorken de gördük, Bosnalı kardeşlerimize katliam yapılırken de…
Hatta Bosnalı Müslümanları Sırplara teslim eden zaten bizzat BM'li Hollandalı askerler değil miydi? Hollanda bugün bu suçunu kabul ediyor. Hollanda Yüksek Mahkemesi, ülkenin 1995'te Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kasabasında Sırp güçlerince katledilen yaklaşık 8 bin kişiden 350'sinin ölümünde kısmen sorumluluğu olduğuna yönelik temyiz mahkemesinin kararını onadı. Yüksek Mahkeme'nin kararında, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen güvenli bölgede görev yapan askerlerin, öldürülme riskleri olmasına karşın, bu kişileri Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladic'e bağlı birliklere teslim etmelerinin yanlış olduğu vurgulandı.
Açıklama, yaşanan gerçeklerin sadece bir kısmı olsa da BM'ye asla güvenilmeyeceğini açıkça ispatlamaktadır.
Çözüm mü? Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Kıbrıs için kesin çözümü yıllardır haykırmaktadır. 2013 yılında Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği'nin davetiyle Lefkoşa'da gerçekleştirilen 8. Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Baş şu dikkat çekici açıklamaları yapmıştı:
"Kıbrıs'ın bizim gözümüzde ayrı bir yeri vardır. Kıbrıs konusunda özellikle Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin vebali var. Sen 1974'te Barış Harekâtı'nda 5 bin askerini şehit ediyorsun, Ada'yı alıyorsun, ondan sonra kendi haline bırakıyorsun: Niye böyle bir devlet var diye dünyaya tanıtmıyorsun? Şimdi KKTC tanınmadığı için gümrük uygulaması olmuyor. Burası serbest pazar…
Global ülkeler tarım malları da olmak üzere istedikleri mamulleri götürüyor, bedava fiyatına pazarlıyor. Buranın tüccarı, çiftçisi avucunu yalıyor. Bu insanlar ne yapacak şimdi? Burada tarımın kalkınması mümkün mü?
Faraza sen burada sanayi kurdun. Bunu kalkındırman mümkün mü? Şundan dolayı mümkün değil... Sen beşe üretiyorsun, gelip adam üçe satıyor. Çünkü tanınmamış bir devlette sen gereği şekilde gümrük politikalarını uygulayamıyorsun. Ama gümrük politikalarını uygularsan, hodri meydan dersin. Ama onlardan gümrük vergisi alamıyorsun. Kıbrıs'a gelen turistler, KKTC'nin yerli mamullerini değil, yabancıların mallarını alıyor. Buranın tüccarı da onların mallarını satmak zorunda kalıyor. Onun için KKTC'nin bağımsızlığının acilen ilan edilmesi lazımdır. Bunu derken hiçbir siyasiyi töhmet altında bulundurmuyoruz. O günün şartları bunu gerektiriyordu, bugünün şartları da bunu gerektiriyor."
Evet, Sayın Baş, yıllar önce KKTC tam bağımsız olmalı ve dünyada bağımsız bir devlet olarak tanınması için Türkiye mücadele etmeli derken yine Türkiye'nin siyasileri, bürokrasisi, milleti olarak kulaklarımızı tıkadık; şimdi buranın değerli kaynakları gözümüzün önünde akıp gidiyor. Eğer biz o gün Sayın Baş'a kulak verseydik, KKTC, Türkiye'nin gayretiyle başta Rusya, Çin, Azerbaycan, İran, Pakistan, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve daha nice ülkeler tarafından tanınmış olsaydı, bugün Rumlar "bu doğalgaz kaynakları bizimdir" diyebilir miydi, İsrail, ABD ve AB ülkeleri bu kaynaklara çöreklenebilir miydi?
Maalesef neyi ekersek onu biçiyoruz.
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024