Erdoğan ve Bahçeli, 'adayınızı açıklayın' diyor ama 6'lı masa bileşenlerinin yaptığı açıklamalarına bakınca onlarda 'adayımız Erdoğan'dır' gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Malumunuz kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ilkesi ve kanunlar karşısında herkesin eşit olduğu sosyal-hukuk devletinde yaşıyoruz.
Önümüz seçim ve kanunlara göre Sayın Erdoğan'ın adaylığı mümkün değil. Yandaş hukukçular konu ile ilgili bin bir takla atsa da kanun açık ve net.
Öyle ki, 'karne hediyesi et' provokasyonuna uğrayan o çocuk bile kanunları görse 'Erdoğan aday olamaz' der. Ama 6'lı masanın bileşenleri bir türlü ortaya irade koyamıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'na soruldu: 'Erdoğan'ın adaylığı konusunda neden sessiz kalıyorsunuz?
El-cevap: "Diyelim ki ses çıkardık, nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK). O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara…
(Dikkat edin) Dolayısıyla bizim Erdoğan'ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok' diyor Kemal Bey.
Kemal Bey'e tek soru: 450 km neden yürümüştünüz? Kilo vermek için mi?
Demek ki! Adalet için Ankara'dan, İstanbul'a 450 km yürüyen Sayın Kılıcdaroğlu adalet arayışından vazgeçmiş.
Ki! Bunu zaten kendisi de itiraf ediyor: 'Ne yapalım? Kime, kimi veya kimi, kime şikayet edelim'.
Bu acziyetin, mağlubiyetin, ortadaki rejimi ve rejimin sahibini kabullenişin itirafıdır.
Ama aynı Kemal Bey, YSK'ya güvenmediğini açıklıyor ve sandık güvenliğinden bahsediyor.
Sahi sandık güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?
Valiler, kaymakamlar 'Erdoğan'ın, iktidarın valisi, kaymakamı', dediniz. Emniyeti zaten Süleyman Soylu'ya bıraktınız. YSK'ya da güvenmiyorsunuz. E! Sandık güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?
Soru: 6'lı masanın bu çaresizliğini ve de teslimiyetini gören vatandaş, size neden oy versin ki?
Demek ki, yürüyerek adalet bulunmuyormuş. Bir yerde adalet arayışı varsa o adalet için her türlü bedeli ödemeye hazır liderler, önderle olmalıdır.
Çok şükür ki, bizde öyle bir lider de var ve o lider çıkıp dedi ki, 'adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun'.
BTP lideri Hüseyin Baş yaşlı siyasetçilere cesaret, basiret ve azim örneği olacak şu açıklamaları yaptı:
"Cumhurbaşkanı 3. Kez aday olabilir mi olamaz mı? Muhalefetin belli başlı bileşenleri bunun aday olamayacağını söylerken bazı aktörler, bazı bileşenler de '14 Mayıs bizim okey, tamamdır, problem yok' açıklamalar yaptı.
Cumhurbaşkanı 3. Kez aday olamadığı halde 'ben, ayadayım. YSK bunu kabul etsin' dediğinde YSK bunu kabul etmekle yükümlü müdür? Normalde değildir ama mevcut koşullarda bunu kabul eder mi? Muhtemele eder.
Bu başka bir konu. Bizim buna itiraz etmememiz bambaşka bir konu.
Kime şikayet edeceksiniz? YSK'ya. YSK bunu kabul edecek mi? Kabul etmeyecek. O zaman ne yapıyoruz?
Cumhurbaşkanı diyelim ki, seçimi kaybetti ama dedi ki, 'ben seçimi vermiyorum'.
Kime şikayet etmen gerekiyor? YSK'ya. YSK dedi ki, 'kabul etmiyorum bu itirazınızı'.
Ne yapacaksın? Şunu diyebilir misin; 'Neyse YSK kabul etmeyecek zaten o zaman kaybettiği halde devam etsin'.
Neymiş (!) buradan Erdoğan mağduriyet çıkarıyormuş! Erdoğan 5 kere mağdur oldu, 6 kere mağdur olur.
Toplumda o'nun mağduriyet çabalarının farkında. Sen, Erdoğan'a mağduriyet çıkarttırmamak istiyorsan 'başörtüsünü' konuşmasaydın. Ama sen bu konudan Erdoğan'a mağduriyet çıkarmasın derken 84 milyonu mağdur ediyorsun.
'İşte mağduriyete oynamasın, mağdur olmasın' deyip başörtüsü yasasını konuşuyorsan, 'mağduru oynamasın' deyip yurtlarda intihar eden çocuklarımıza sahip çıkmıyorsan 'o, onlara yarar, o, onların konusu, onların işine gelir' gibi şeyler söyleyip bunları sumen altı ediyorsun, ondan sonra 'cumhurbaşkanı 3. Kez aday olamaz dersek mağdur olur'.
Nasıl bir mağduriyet? Mesela Erdoğan, sizi mağdur etmekten hiç çekiniyor mu? Saraçhane'de on binler toplandı. Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasak getiriliyor. Mağduriyet var ortada.
Bu mağduriyetlerden neden hep Erdoğan faydalanabiliyor acaba? Niye hiç karşısındakiler faydalanamıyor?
Muhalefet can suyu veriyor. Tam pozisyon değişecek, tam olay değişecek muhalefet can suyu veriyor.
Böyle bir ortamda bize düşen cumhuriyete sahip çıkmaktır. Cumhuriyetin ilkelerine, cumhuriyetin yasalarına, anayasamıza, hukuka sahip çıkmak bize düşen ilk görevdir."
Bu görevi kabul etmeyenler artık torunları ile vakit geçirsin.
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025