Son birkaç gündür orman alanlarımızın aynı anda yandığına şahit olduk.
Orman sadece bir ağaçlar topluluğu değildir; sözlükte, orman, belirli yükseklikteki ve büyüklükteki çeşitli ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar, böcekler ve hayvanlar bütününü içeren, topraklı alanda genellikle doğal yollardan oluşmuş bir kara ekosistemi olarak tanımlanır.
Aynı zamanda ormanlar insanoğlu için temiz hava, sağlık, yağmur, verim, kaynak ve gelir demektir. Orman yaşamdır. Ormanlar sağladıkları oksijen sebebiyle akciğerlerimizdir. Kısaca, orman yandığı zaman sadece ağaç kaybetmiyoruz, birçok değerimizi kaybediyoruz.
Son 4 günde 20'yi aşkın ilimizde, 71 orman yangını çıktı. Yazımı yazdığım sıralarda yetkililer bu yangınların 59'unun kontrol altına alındığını açıklamışlardı.
Yangın çıkan illerimiz; Adana, Osmaniye, Antalya, Mersin, Muğla, Kayseri, Manisa, Kütahya, Balıkesir, Kilis, Kahramanmaraş, Kocaeli, Kastamonu, Sakarya, İstanbul, Kocaeli, Hatay, Bursa, İzmir, Diyarbakır, Karaman ve Edirne olarak sıralandı.
Dikkat ederseniz kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına her bölgemizde ormanlarımız yandı. Ciğerlerimiz yandı, yüreğimiz parçalandı.
Bu yangınlarda 3 vatandaşımız Antalya Manavgat'ta, 1 vatandaşımız da Muğla Marmaris'te hayatını kaybetti. Vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz, yangınlarda zarar gören tüm vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Yangınların çıkış nedenleri konusunda değişik spekülasyonlar yapılsa da, yetkililer soruşturmaların devam ettiğini belirtiyorlar ve herhangi bir terör bağlantısının bulunmadığını ifade ediyorlar. Zamanla bu konuda da mutlaka bilgilendirmeler yapılacaktır.
Küresel ısınma sebebiyle tüm dünyada ve ülkemizde iklim şartlarının sertleştiği bir dönem yaşıyoruz. Eskiden dört mevsimi doya doya yaşarken, bugün hava ya çok sıcak, ya şiddetli yağışlı, ya da aşırı rüzgarlı ve fırtınalı oluyor. Eskiden ülkemizde pek hortum görmezdik, şimdi sık sık dört bir tarafımızda yaşanıyor ve gün geçtikçe verdiği hasarlar da artıyor. Görünen o ki, bu anormal hava şartları artık normalimiz olmaya başladı.
Böyle olmaması temennimiz ama bundan sonra hava şartlarının daha da şiddetleceği artık bilimsel bir gerçek. Küresel iklim şartlarının eski normaline dönmesi için tüm dünyanın topyekün bir mücadele içinde olması lazım, bu ise mevcut şartlarda mümkün gözükmüyor. Çünkü küresel ısınmaya sebep olan başta ABD gibi ülkeler elini taşın altına koymuyor.
O halde yapılması gereken neden böyle oluyor diye hayıflanmak yerine yeni normale göre gerekli hazırlıkları yapmaktır, her an hazır olmaktır. Konumuz orman yangınları. Eskisi gibi artık tek tük orman yangını yaşanmıyor; aynı anda ülkenin dört bir tarafında ormanlarımız yanıyor. Peki, bu yangınları söndürmek için ne yapıyoruz?
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bu konuda şu açıklamayı yaptı:
"Tüm bu yangınlarla 3 uçak, 9 insansız hava aracı, bir insansız helikopter, bir yangın söndürme tankı, 38 helikopter, 680 arazöz, 55 iş makinesi, tüm kamu kurumlarından 4 binin üzerinde personelle mücadelemize devam ediyoruz."
Ülkenin dört bir tarafında çıkan 71 yangın ile mücadele için 3 uçak.
Elbette ki özellikle yangın söndürmesi için vazifelendirilmiş olan Türk Hava Kurumu'nun (THK) uçakları bu yangınlarda kullanılmadı. Bu konuda hükümet ciddi bir eleştiri yağmuruna tutuldu. Bakan Pakdemirli'nin bu eleştirilere verdiği cevap şöyle:
"THK ile bir problemiz yok, olamaz da. Bu uçaklar maalesef THK'nin elinde uçakla ilgili problem var. Uçabilecek kapasitede değil, uçsa bile performans verebilecek kapasitede değil. Maalesef biz burada diyoruz ki insansız hava uçak, helikopter son teknoloji jet amfibik uçak diyoruz hala antikacı dükkanı gibi 1960'dan kalan uçakları kullanalım diye açıklama yapılıyor. Bu bizleri üzmekten başka bir şey değil. Bizim işimiz matematik, teşkilat bunu istemediği için 2-3 senedir bıraktık. 2 senedir yerine çok daha fazla su atan uçakları kullanmaya başladık… THK'nın elindeki uçak saatte 12 ton su atıyor, Beriev 200, 84 ton atıyor 7 misli, helikopterlimiz 36 ton atıyor, bizim önemli olan havada neyi uçurduğumuz değil yere ne kadar su attığımız önemli. Şu anda kullandığımız Rus uçakları ve helikopterler olsun bunların ötesinde kapasiteye sahip bir şey yok."
Son teknolojiyi kullanma konusunda elbette ki Sayın Bakan'a diyebileceğimiz bir şey yok ama Sayın Bakan'ın da altını çizdiği gibi "Bizim işimiz matematik" ise o zaman bütün bu kullanılan uçak, helikopter, İHA vs yanına THK uçakları da ilave olsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Bizler, "neden bunları kullandınız" demiyoruz, "neden ihtiyaç olduğu halde THK uçaklarını kullanmadınız" diyoruz.
71 ayrı noktada çıkan yangına hangi kapasitede su alıyorsa alsın 3 adet uçağın yetmeyeceği aşikar, matematik bunu söylüyor. İnsanların evlerini, tarlalarını, orman alanlarını korumak için kovalarla su taşıyarak canını ortaya koyduğu bir atmosferde THK uçaklarını kullanmama inadını gerçekten anlamıyoruz. Bir kova suya bile ihtiyaç olduğu bir atmosferde, lütfen THK uçaklarına ihtiyaç yoktu demeyin, pek inandırıcı olmazsınız.
Neticede, ciğerlerimiz yandı, yüreğimiz parçalandı, bunların telafisi olmaz.
Yeniden ağaç dikeriz diyerek de bu işler olmuyor, yok olan koskoca bir ekosistem, sadece ağaçlar değil. Ormanlar ülkenin kolon ve kirişleri gibidir, çatladığı ya da yıkıldığı zaman, sonradan telafisi olmuyor.
Bundan sonra bu felaketler çok daha fazla olacaktır, şimdiden bunlara hazırlık yapılmalı ve elimizdeki her mücadele unsuru inat etmeden kullanılmalıdır.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024