'ABD desteği olmadan iktidara gelemeyiz, ABD'ye rağmen adım atamayız'' mantığı yıllardır ülke siyasetimizin temelini oluşturuyor. Bu gerçeği Amerikan karşıtlığıyla bilinen Erbakan bizzat itiraf etmiştir.
Bu mantığın ilk kurbanı ise Adana Menderes'tir. Menderes 9 yıl boyunca ABD'nin bir dediğini iki etmemiş hatta bizi alakadar etmeyen Kore Savaşına sırf ABD rızasını kazanmak için asker göndermiş, vatan evlatlarını feda etmiştir. Ama ABD doynmak bilmeyen bir canavardır ve kuyruk kaptıranın bir gün başını ister.
Bu noktadan günümüze gelirsek! Yıllarca Erdoğan kurduğu hükümetler, ABD'nin bir dediğini iki etmedi. Muhalefette aynı çizgide olduğu için itirazları olmadı
Suriye'de, Büyük Ortadoğu Projesi ağır darbe aldı. Hedefler kesintiye uğradı ve Türkiye hedef ülke haline geldi. Bugün 'üst akıl' denilen güç bir yandan PKK'yı, diğer yandan IŞİD, PYD ve diğer örgütleri ülkemize saldı ve ülkemiz terör ülkesi haline geldi. Artık dünyada Suriye değil Türkiye konuşuluyor.
Terör, ekonomi, mülteciler gibi hayati konularda Türkiye'yi yalnız bırakan hatta terörle işbirliği içerisinde gösteren ABD, AB ve NATO'ya karşı Erdoğan ve hükümet Rusya kartını ve komşularla yeniden iyi ilişkiler kurma kartını açtı. (ki, bu baştan beri olması gereken bir doğruydu)
Rusya'dan özür dilendi. Rusya hemen adımları attı. Dün sıfırlanan ilişkiler bir anda çok büyük bir ivme kazandı. Bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi askeri ve siyasi alanlarda da ortak paydalar oluşturma ihtimali ABD'yi telaşa soktu.
İki hafta önceki NATO toplantısı ve Sayın Erdoğan'ın istedikleri açıklamaları yapmaması ABD'nin bu telaşını iyice arttırdı. Ve ABD, AB sözcüleri ardarda ülkemizde kanlı eylemler olacağı yönünde haberler yapmaya, elçiliklerini kapatmaya, vatandaşlarını 'Türkiye'ye gitmeyin' çağrısı yapmaya başladılar. Oldu da!
En son Atatürk Havalimanı katliamına rağmen Erdoğan, Rusya'ya gitmekten vazgeçmedi. Ve bir isyan çıkarıldı. 15 Temmuz isyanı. Bu isyan devlet-millet işbirliği ile bastırıldı.
Şimdi ortalıkta birçok cevapsız soru var. Birçok kesim FETÖ'yi fail olarak gösteriyor. Ama Prof. Dr. Haydar Baş, 'o zatın böyle bir gücü olmadığını, hükümetin asıl faili görmesi' gerektiğini ifade ediyor.
Asıl fail kim?
Bu sorunun cevabı da yakın tarihimizde var. Menderes'ten bahsettik. Yıllarca ABD'ye 'kadim dost' oldu. 1959'da ABD'ye gitti ve 300 milyon dolar kredi istedi. Ne yapacaksın, dediler. Fabrikalar kuracağım, sanayimi geliştireceğim, dedi. Vermediler. Menderes başka kaynak aradı. İngiltere'ye gitti. Bırak parayı suikast düzenlediler. Sonra Rusya'ya yöneldi. Ve film koptu. Bakın o günlerde neler olmuş.
"CIA'in derhal harekete geçtiği, ziyareti önlemeye çalıştığı intibaı alındı. Aslında Washington, Moskova ziyaretinden hiç mi hiç hoşlanmamıştı. 1947'den beri Amerika'nın dümen suyuna girmiş olan bir ülkenin hükümeti ilk kez kendi başına bir hakarete tevessül ediyordu. Ayrıca Soğuk Savaş'ın henüz hızını kaybetmediği bir dönemde, NATO üyesi bir müttefikin Amerika'dan izin almadan Moskova ile diyalog kurmaya çalışması, NATO içinde ve hür dünyada siyasi dalgalanmalarına yol açacak nitelikle bir olaydı. Amerikalılar, Rıza Şah Pehlevi'yi uyardılar. Türkiye nereye gidiyordu? CENTO'nun (SSCB'ye karşı NATO'nun bir uzantısı olarak kurulan Bağdat Paktı) sonu mu yaklaşıyor? (Semih Günver, "Fatih Rüştü Zorlu" s. 133)
"CIA'ın 27 Mayıs hazırlıklarından haberdar olduğu halde bu darbe teşebbüsünü Menderes hükümetine bildirilmemiştir. Darbe kaçınılmazdır. Menderes'in günleri sayılıdır." (Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni 2, 774-5)
Bugünkü darbe girişiminin tetikçileri belli ve tek tek tutuklanıyorlar ve en ağır cezalar verilecektir. Bu noktada 1960 ve sonrası gerçekleşen darbelerde kayda geçen şu gerçek de gözden kaçmamalıdır. Nedir o gerçek?
"Milli Birlikçilerden Kim Amerikancıydı?" başlığı altında ABD Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Cemal Madanoğlu, Mucip Ataklı, Osman Köksal, Sami Küçük, Suphi Karaman, Ahmet Yıldız ve Suphi Gürsoytrak'ın Amerikan yanlısı olduğu belirtilmektedir. Öte yandan, 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerini yapan kadroların generalleri, raporda adları geçen 27 Mayısçı subaylar tarafından ordudan tasfiye edilmeyip terfi ettikleri subaylardır." (Geniş bilgi ve ayrıntılar için bak. Erol Mütercimler Komplo Terorileri)
Bu mantığın ilk kurbanı ise Adana Menderes'tir. Menderes 9 yıl boyunca ABD'nin bir dediğini iki etmemiş hatta bizi alakadar etmeyen Kore Savaşına sırf ABD rızasını kazanmak için asker göndermiş, vatan evlatlarını feda etmiştir. Ama ABD doynmak bilmeyen bir canavardır ve kuyruk kaptıranın bir gün başını ister.
Bu noktadan günümüze gelirsek! Yıllarca Erdoğan kurduğu hükümetler, ABD'nin bir dediğini iki etmedi. Muhalefette aynı çizgide olduğu için itirazları olmadı
Suriye'de, Büyük Ortadoğu Projesi ağır darbe aldı. Hedefler kesintiye uğradı ve Türkiye hedef ülke haline geldi. Bugün 'üst akıl' denilen güç bir yandan PKK'yı, diğer yandan IŞİD, PYD ve diğer örgütleri ülkemize saldı ve ülkemiz terör ülkesi haline geldi. Artık dünyada Suriye değil Türkiye konuşuluyor.
Terör, ekonomi, mülteciler gibi hayati konularda Türkiye'yi yalnız bırakan hatta terörle işbirliği içerisinde gösteren ABD, AB ve NATO'ya karşı Erdoğan ve hükümet Rusya kartını ve komşularla yeniden iyi ilişkiler kurma kartını açtı. (ki, bu baştan beri olması gereken bir doğruydu)
Rusya'dan özür dilendi. Rusya hemen adımları attı. Dün sıfırlanan ilişkiler bir anda çok büyük bir ivme kazandı. Bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi askeri ve siyasi alanlarda da ortak paydalar oluşturma ihtimali ABD'yi telaşa soktu.
İki hafta önceki NATO toplantısı ve Sayın Erdoğan'ın istedikleri açıklamaları yapmaması ABD'nin bu telaşını iyice arttırdı. Ve ABD, AB sözcüleri ardarda ülkemizde kanlı eylemler olacağı yönünde haberler yapmaya, elçiliklerini kapatmaya, vatandaşlarını 'Türkiye'ye gitmeyin' çağrısı yapmaya başladılar. Oldu da!
En son Atatürk Havalimanı katliamına rağmen Erdoğan, Rusya'ya gitmekten vazgeçmedi. Ve bir isyan çıkarıldı. 15 Temmuz isyanı. Bu isyan devlet-millet işbirliği ile bastırıldı.
Şimdi ortalıkta birçok cevapsız soru var. Birçok kesim FETÖ'yi fail olarak gösteriyor. Ama Prof. Dr. Haydar Baş, 'o zatın böyle bir gücü olmadığını, hükümetin asıl faili görmesi' gerektiğini ifade ediyor.
Asıl fail kim?
Bu sorunun cevabı da yakın tarihimizde var. Menderes'ten bahsettik. Yıllarca ABD'ye 'kadim dost' oldu. 1959'da ABD'ye gitti ve 300 milyon dolar kredi istedi. Ne yapacaksın, dediler. Fabrikalar kuracağım, sanayimi geliştireceğim, dedi. Vermediler. Menderes başka kaynak aradı. İngiltere'ye gitti. Bırak parayı suikast düzenlediler. Sonra Rusya'ya yöneldi. Ve film koptu. Bakın o günlerde neler olmuş.
"CIA'in derhal harekete geçtiği, ziyareti önlemeye çalıştığı intibaı alındı. Aslında Washington, Moskova ziyaretinden hiç mi hiç hoşlanmamıştı. 1947'den beri Amerika'nın dümen suyuna girmiş olan bir ülkenin hükümeti ilk kez kendi başına bir hakarete tevessül ediyordu. Ayrıca Soğuk Savaş'ın henüz hızını kaybetmediği bir dönemde, NATO üyesi bir müttefikin Amerika'dan izin almadan Moskova ile diyalog kurmaya çalışması, NATO içinde ve hür dünyada siyasi dalgalanmalarına yol açacak nitelikle bir olaydı. Amerikalılar, Rıza Şah Pehlevi'yi uyardılar. Türkiye nereye gidiyordu? CENTO'nun (SSCB'ye karşı NATO'nun bir uzantısı olarak kurulan Bağdat Paktı) sonu mu yaklaşıyor? (Semih Günver, "Fatih Rüştü Zorlu" s. 133)
"CIA'ın 27 Mayıs hazırlıklarından haberdar olduğu halde bu darbe teşebbüsünü Menderes hükümetine bildirilmemiştir. Darbe kaçınılmazdır. Menderes'in günleri sayılıdır." (Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni 2, 774-5)
Bugünkü darbe girişiminin tetikçileri belli ve tek tek tutuklanıyorlar ve en ağır cezalar verilecektir. Bu noktada 1960 ve sonrası gerçekleşen darbelerde kayda geçen şu gerçek de gözden kaçmamalıdır. Nedir o gerçek?
"Milli Birlikçilerden Kim Amerikancıydı?" başlığı altında ABD Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Cemal Madanoğlu, Mucip Ataklı, Osman Köksal, Sami Küçük, Suphi Karaman, Ahmet Yıldız ve Suphi Gürsoytrak'ın Amerikan yanlısı olduğu belirtilmektedir. Öte yandan, 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerini yapan kadroların generalleri, raporda adları geçen 27 Mayısçı subaylar tarafından ordudan tasfiye edilmeyip terfi ettikleri subaylardır." (Geniş bilgi ve ayrıntılar için bak. Erol Mütercimler Komplo Terorileri)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024