Garip sorularımızı sormaya devam ediyoruz.Esasen müttefik demek belli noktalarda mutabık kaldığımız, ortak çıkarlar çerçevesinde işbirliği yaptığımız anlamına gelmektedir.Sözkonusu, ülkelerin müttefikliği ise, önemli olan bir grubun çıkarlarından ziyade ülkenin tamamını ilgilendiren ulusal çıkarlardır.Şimdi bu bilgiler ışığında sorumuzu tekrar soralım, "Türkiye için ABD mi müttefiktir, yoksa İran mı?"Sorumda "Türkiye için" ifadesinin altını özellikle çiziyorum. AKP için deseydim elbette ki sorunun cevabı farklı olacaktı. Türkiye'nin yıllardan beri yaşadığı ve çok can feda ettiği bir PKK terörü var. Sadece güneydoğumuzu değil ülkenin tamamını etkileyen bir terör.PKK terörünün çıkış zamanına bakıyoruz, ABD'nin çekiç gücü Kuzey Irak'a yerleştirdikten hemen sonra başlıyor.PKK terörü, yıllarca sadece askerlerimizi şehit etmekle kalmıyor, bebek, kadın ve yaşlı katili olarak da nam salıyor.Elindeki silahlara bakıyorsunuz, ABD, İsrail ve AB yapımı. Finans kaynaklarına bakıyorsunuz, ABD, İsrail ve AB kaynaklı. Cesaret verenlere, koruyanlara ve kollayanlara bakıyorsunuz yine başta ABD, İsrail ve AB.Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ortaya koyduğu mükemmel operasyonlarla terör sıfır noktasına yaklaşıyor, yıllarca sesi sedası çıkmıyorNe zamana kadar? ABD'nin Irak işgaline kadar.Irak işgaliyle Kuzey Irak'ta PKK için güvenli bir bölge oluşturuluyor, Saddam'ın silahları bizzat ABD'nin kontrolünde Kandil dağı gibi birçok PKK kampına aktarılıyor.İşgal sonrası tekrar düğmeye basılıyor ve bitti denilen PKK eskisinden daha güçlü bir şekilde karşımıza tekrar dikiliyor.Hedef belli; Irak'ın kuzeyinde sözde Kürdistan'ı kurmak ve bu ikinci çıbanbaşı oluşup güçlenene kadar da Türkiye'yi terörle oyalamak. Dikkat etmek lazım, bugün PKK artık sadece bir terör örgütü değil. PKK Türkiye'de farklı, Kuzey Irak'ta farklı bir misyon üstlenmektedir. PKK Kuzey Irak'ta Barzani'nin oluşturduğu ve Irak anayasası ile resmi bir kimlik kazanan peşmerge ordusuna katılmıştır ve katılmaktadır. PKK Türkiye'de siyasallaşma sürecindedir. Silahla yapamadığını, ABD ve AB kozlarını kullanarak demokrasi adı altında yapmak istemektedir.Bildiğimiz PKK'nın ise sayısı azaltılmıştır ve PKK'ya verilen talimatlar da bunu göstermektedir. Talimatlar vur-kaç taktiği şeklindedir, PKK bu tür vur-kaç taktikleriyle, "ben buradayım, varlığımı devam ettiriyorum" izlenimi vermeye çalışmaktadır.Ama yine önemine binaen ifade etmek lazım, PKK'nın asıl gücü, Kuzey Irak'ta Barzani'ye, Türkiye'de ise siyasal zemine kaymıştır ve kaymaktadır.Bütün bu senaryoların arkasındaki irade bellidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi PKK terörü Sevr'i amaçlayan ve arkasında daha önce Sevr'i önümüze koyanların olduğu bir yıkım projesidir.Bu projenin arkasında Güneydoğu sınırlarımızı tanımayan ve bugün bize komşu olan ABD, arzı mevut hayali içinde sınırlarımızda gözü olan İsrail ve yine şark projesiyle bizi vatanımızdan koparmak isteyen AB vardır.Bütün bu değerlendirmeleri tekrar düşündüğümüzde şimdi siz söyleyin ABD bize gerçekten müttefik midir? Peki, İran müttefik midir?PKK terörü açısından baktığımızda aynı terörden İran'ın da muzdarip olduğunu görüyoruz. Neticede Başbakan'ın müttefik kabul ettiği ABD, Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyon yapması konusunda olumsuz davranırken, İran Kandil Dağı'ndaki PKK kampına fiili olarak operasyon yapmaktadır. Türkiye'nin en büyük yaralarından biri olan PKK terörü konusunda ABD'nin tavrı bellidir, İran'ın da tavrı bellidir.Şimdi böyle bir yorum yapıldığında hemen birileri şunu söylüyor, siz İrancı mısınız? Elbete ki hayır.Bizim dediğimiz şu, bir ülke ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmalıdır.Önemli olan Güçlü bir Türkiye olabilmektir. Milli projeleri olan, milli bir duruşu olan, milli bir ekonomik modeli olan, devleti-milleti, askeri-sivili kenetleşmiş olan ve başında da güçlü ve sadece ülkesine ve milletine ait liderleri olan bir Türkiye.Ondan sonra oturursun, her bir ülke için bir masa oluşturursun ve ulusal çıkarlar neyi gerektiriyorsa kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirler ondan sonra da adımlar atarsın.Örneğin PKK terörü konusunda İran ile işbirliğine gidilebilir, nükleer santraller konusunda Rusya'dan, üretim ve teknoloji konusunda Çin'den istifade edilebilir? Bunlar işin uzmanlarıyla oturulup planlanmalıdır.Bizler, uluslararası çıkarları korumak kaydı şartıyla ittifaktan yana olmalıyız. Yoksa diğerinin adı köleliktir, enayiliktir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024