Dünyadaki dolar hakimiyeti yerle bir olan ABD, her sahada üst üste darbeler yiyince kaos ve karmaşa amaçlı olarak gerilimleri kaşımaya, provokasyonlar peşinde koşmaya başladı.
Basra Körfezi civarında yaşanan sıcak gelişmeleri, İdlib'de mutabakatı bozmaya yönelik provokasyonları bu kapsamda değerlendirebiliriz.
Malum, önceki gün Umman Denizi'nde Japon şirketine ait kimyasal madde taşıyan Panama bayraklı Kokura Courageous ile yine Japon firmasına ait Marshall Adaları bayraklı Front Altair tankerlerine saldırılar gerçekleşmiş ve patlamalar yaşanmıştı.
Kendilerine daha önceden saldırı ihbarı yapıldığını iddia eden ABD, Bahreyn'de bulunan 5'inci filosunu bölgeye göndermişti. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, tankerlere yönelik saldırıya ilişkin hemen İran'ı suçladı. İran ise bu suçlamaları kesin bir dille reddetti.
İran'ın Birleşmiş Milletler Misyonu'ndan gelen açıklamada, "İran, 13 Haziran'daki petrol tankeri olaylarıyla ilgili ABD'nin dayanaksız iddialarını kesin surette reddediyor ve bunu en güçlü şekilde kınıyor" ifadeleri yer aldı. İran yönetimi, gemilerde yaşanan patlamanın hemen ardından zamanlamaya dikkat çekti.
Gerçekten de saldırılar olduğu gün Japonya Başbakanı Abe Şinzo İran'daydı.
Şinzo, 12 Haziran'da İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile, saldırıların yaşandığı 13 Haziran'da da İran'ın dini lideri Hamaney ile görüşmüştü.
Japonya Başbakanı, Ruhani ile görüşmesinde, Ortadoğu'da barışın inşa edilmesi için Tahran'ın yapıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini ve Tokyo'nun her türlü desteğe hazır olduğunu söylemişti.
İran gibi diplomasiye önem veren bir ülkenin, hem de ABD'nin hedef tahtasındayken, üstelik Japon Başbakan Tahran'dayken Japon gemilerine saldırması hiç akla ve mantığa uygun değil.
Böyle bir hamle asla İran'ın çıkarına olamaz.
Bu tanker saldırılarını yapan iradenin, böyle üst düzey barışçıl bir görüşmeden rahatsız olan bir irade olması lazım… Unutmayalım ki, terör olaylarının arkasındaki iradeler, bu terör eylemlerinden en fazla menfaati olan iradelerdir. İran bu bölgede barış istiyor, menfaati bu; bu bölgede menfur hesapları gereği barış istemeyen, savaş isteyen iradeler ABD ve İsrail'dir.
Çünkü İran'ın da bulunduğu Ortadoğu coğrafyasında ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi, İsrail'in ise büyük İsrail projesi hesabı vardır.
Bölgede yaşanan diğer önemli gelişme ise İdlib bölgesindeki saldırılar…
Malum, önceki gün İdlib'de Türkiye'nin kurduğu 10'uncu gözlem noktasına havan toplarıyla saldırı gerçekleşti ve 3 askerimiz yaralandı.
Soçi'de varılan mutabakat gereği İdlib, Türkiye'nin garantörlüğündeki çatışmasızlık bölgesinde…
Siyasilerimiz bu hadiseden dolayı hiç araştırmadan Esad yönetimini sorumlu tutsa da, artık bu yalancı çoban hikayesine döndü.
Burada yaşanan her olaydan Esad yönetimini suçladıklarından dolayı, artık bu açıklamaların uluslar arası arenada maalesef pek inandırıcılığı kalmadı.
Rusya Savunma Bakanlığı yetkilileri yaptıkları açıklamada, "13 Haziran gecesi teröristler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İdlib'deki Cebel el Zaviye bölgesine yerleştirilmiş olan gözlem noktasına havan toplarıyla ateş açtı" dediler. Yani Rusya, saldırıların İdlib'deki teröristler tarafından yapıldığını vurguladı.
Rusya Savunma Bakanlığı'nın açıklamasının devamı da önemli: "Türk tarafının gösterdiği koordinatlara, Rusya hava güçlerinin uçakları tarafından dört bombardıman düzenlendi. Bunun sonucunda, Dokmak ve Cebel Tavert yerleşim yerlerinde gruplanmış militanlar ve Türk gözlem noktasına ateş açılması için kullanılan havan topları yok edildi."
Her ne kadar saldırıların teröristler tarafından yapıldığı açıklansa da, teröristlerin bu konuda yalnız olmadıklarını da bilmemiz lazım…
Astana ve Soçi süreçlerinden, bu kapsamda gerçekleştirilen Türkiye-Rusya-İran mutabakatından ve barış ortamından en çok kim ya da kimler rahatsız? Elbette ki yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ABD ve İsrail…
Daha önce Esad yönetiminin suçlandığı kimyasal saldırıların arkasından hep, İngiliz yapımı ve ABD-İsrail güdümlü olan Beyaz Miğferler çıkmıştı.
İşte bu provokasyonlar bugün Türkiye ile Rusya'nın arasının açılması için gerçekleştiriliyor.
Böylece ABD eğer başarırsa bir taşla iki kuş vurmuş olacak; hem Astana sürecini dağıtmış olacak, hem de Türkiye'yi S-400'den vazgeçirmiş olacak.
Bölge ülkeleri Ortadoğu coğrafyasında yaşanan her sıcak gelişmenin arkasında provokasyon amaçlı olarak ABD-İsrail ikilisinin olduğunu bilmek zorundadır.
Prof. Dr. Haydar Baş, 2000'li yılların başında ABD'nin, Amerika kıtasının yaşayacağı olumsuz iklim koşulları sebebiyle bir vatan aradığını ve vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçtiğini belirtmişti.
İsrail'in arzı mevut hesabını zaten biliyorsunuz.
Yine Sayın Baş'ın ifadesiyle bölgemizde yaşanan bütün sorunların çözümü, bölge ülkelerinin işbirliğinden geçer. Batı ağzıyla birbirimizi suçlamaktan derhal vazgeçip aramızdaki tefrikaları ortadan kaldırırsak, Ortadoğu'da barış yolunda çok önemli bir adım atılmış olacaktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024