ABD Başkanı Donald Trump'ın Rakka operasyonu konusunda PKK'nın Suriye kolu olan YPG'yi seçmesi, YPG'ye yeni ağır silahlar verileceğini resmen açıklaması Ankara'da şok etkisi yarattı.
Başbakan Yardımcısı Nurettin canikli, "Karar kabul edilemez" dedi. ABD basını haberi "Karar, Türkiye'nin sert itirazlarına rağmen alındı" yorumuyla verdi.
YPG son derece memnun, PYD Eş Başkanı Salih Müslim kararı "normal" diye yorumlarken, YPG'nin kontrol ettiği DSG'nin Eş Başkanı İlham Ahmed, ABD'nin YPG'ye ağır silah gönderme kararının örgütün meşrulaşmasına yardım edeceğini söyledi. Yani olay sadece silah yardımı meselesi değil, YPG'yi meşrulaştırmak, resmileştirmek?
ABD, zaten Kobani sürecinden bu yana YPG'yi "en iyi müttefikim" diyordu, YPG Fırat'ın batısına geçtiğinde siyasilerimiz "YPG mi Türkiye mi?" diye sorduklarında ABD hiç tereddüt etmeden "Elbette ki YPG" demişti. Fırat'ın batısında bulunan ve Türkiye'nin kırmızıçizgisi olan Münbiç YPG'liler tarafından alındığında siyasilerimiz yine aynı soruyu tekrarladılar, "YPG mi Türkiye mi?" ABD yine hiçbir tereddüt yaşamadan "Elbette ki YPG" dedi. Bununla da kalmadılar, YPG'nin bulunduğu yerlere ABD bayrakları astılar, buralarda 7 tane askeri üs kurdular, YPG'ye defalarca silah ve zırhlı araç verdiler. Her şeyden önemlisi YPG'yi Türkiye'nin operasyonlarından korumak için ABD askerleriyle set kurdular.
ABD bununla da kalmadı, Rusya'yı kafa kola aldıktan sonra, Rus ordusunu da Münbiç ve Afrin'de YPG'nin koruması haline getirdi. Rusya da öyle ya da böyle Esad yönetimini ikna etti şimdi onlar da YPG'ye olumsuz bakmıyorlar. Yani YPG, 2003 ABD'nin Irak işgali sonrası Irak'ın kuzeyinde Barzani'nin yaşadığı süreci yaşıyor.
Rakka'yı ele geçirecekler, ardından Deyrizor, oradan da Akdeniz'e doğru ilerleyecekler.
Önce gayriresmi alan hakimiyeti; burada hem askeri hem de siyasi olarak güçlenme, kök salma; ardından da bağımsızlık referandumu ve devletleşme?
YPG'yi Barzani'den bağımsız olarak düşünemezsiniz, Barzani'yi de ABD ve İsrail'den? Prof. Dr. Haydar Baş'ın Kobani sürecini anlatan yazıları ve de "Barzani hareketinin bir Kürt hareketi olmadığı, ABD'ye Ortadoğu coğrafyasında bir vatan açma hareketi ve Büyük İsrail Devleti projesi hareketi olduğu" değerlendirmeleri bu gerçeği açıkça ifade ediyordu.
Bütün bu yaşanan ve ifade edilen gerçeklerden sonra ABD'nin YPG kararına şaşırmak gerçekten şaşırtıcı?
Siyasilerimiz ABD'nin kararını değiştirmek için bütün güçleriyle mücadele ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en çok güvendiği isimler, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanının güvenlik ve dış siyasetinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın günlerdir Washington'da idi. Orada CIA Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı gibi birçok üst düzey ABD'li yetkili ile görüştüler hatta Oval Ofis'te ayaküstü de olsa ABD Başkanı Trump'la da bir araya geldiler.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson ile görüşmüştü. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise gerek FETÖ, gerekse Sarraf davasıyla alakalı ABD'li muhataplarıyla görüşmeye devam ediyordu. Bütün bu gayretlere ve mücadelelere rağmen ABD yine tereddütsüz bir şekilde "YPG" dedi. Trump kararını, daha heyetimiz ordayken, onlarla Oval Ofis'te görüştükten hemen sonra açıkladı.
Ve ABD'nin bu net tavrı, farklı bir ifadeyle "Türkiye satışı", önümüzeki hafta 16 Mayıs'ta gerçekleşecek olan Erdoğan-Trump zirvesi öncesi gerçekleşti.
Sayın Erdoğan temelde iki mesele için ABD'ye gidecekti, birincisi Rakka operasyonunun YPG ile değil, Türkiye ile yapılması, ikincisi ise FETÖ elebaşısının iadesi?
Bu son duruma göre, iki temel konuda da bir netice almak mümkün gözükmüyor.
ABD her zaman olduğu gibi Türkiye'ye güvence verdi. Pentagon Sözcüsü Dana White, "Koalisyon ortağımız Türkiye'nin güvenlik kaygılarının fazlasıyla farkındayız. Türkiye hükümetine ve halkına şu konularda güvence vermek isteriz: ABD, NATO müttefikini koruma ve yeni güvenlik risklerinin önünde geçme taahhüdünde bulunmaktadır" ifadelerini kullandı.
Aynı güvenceler Fırat'ın batısı ve Münbiç konusunda da verilmişti ama tutulmadı.
Sadece ABD Savunma Bakanı James Mattis'in açıklamaları bile ABD'nin verdiği sözlerin bir anlam ifade etmediğini ortaya koyuyor. Mattis önce, "Amacımız Rakka'yı almak için Türklerle beraber çalışmak. Bunu nasıl yapacağımızı çözeceğiz" demişti; sonra, "Türkiye ile birbirine destek olan NATO müttefiki olmamıza rağmen, sorun ya da izlenecek yol konusunda aynı kesinlikteki yargılarla yürüyeceğimiz anlamına gelmiyor" diyerek kıvırttı.
Bütün bu yaşananlar, Prof. Dr. Haydar Baş gibi "Ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye" demeden ve bunun altını milli projelerle doldurmadan, Türkiye'nin dış politikada etkin olamayacağını açıkça gösteriyor.
Başbakan Yardımcısı Nurettin canikli, "Karar kabul edilemez" dedi. ABD basını haberi "Karar, Türkiye'nin sert itirazlarına rağmen alındı" yorumuyla verdi.
YPG son derece memnun, PYD Eş Başkanı Salih Müslim kararı "normal" diye yorumlarken, YPG'nin kontrol ettiği DSG'nin Eş Başkanı İlham Ahmed, ABD'nin YPG'ye ağır silah gönderme kararının örgütün meşrulaşmasına yardım edeceğini söyledi. Yani olay sadece silah yardımı meselesi değil, YPG'yi meşrulaştırmak, resmileştirmek?
ABD, zaten Kobani sürecinden bu yana YPG'yi "en iyi müttefikim" diyordu, YPG Fırat'ın batısına geçtiğinde siyasilerimiz "YPG mi Türkiye mi?" diye sorduklarında ABD hiç tereddüt etmeden "Elbette ki YPG" demişti. Fırat'ın batısında bulunan ve Türkiye'nin kırmızıçizgisi olan Münbiç YPG'liler tarafından alındığında siyasilerimiz yine aynı soruyu tekrarladılar, "YPG mi Türkiye mi?" ABD yine hiçbir tereddüt yaşamadan "Elbette ki YPG" dedi. Bununla da kalmadılar, YPG'nin bulunduğu yerlere ABD bayrakları astılar, buralarda 7 tane askeri üs kurdular, YPG'ye defalarca silah ve zırhlı araç verdiler. Her şeyden önemlisi YPG'yi Türkiye'nin operasyonlarından korumak için ABD askerleriyle set kurdular.
ABD bununla da kalmadı, Rusya'yı kafa kola aldıktan sonra, Rus ordusunu da Münbiç ve Afrin'de YPG'nin koruması haline getirdi. Rusya da öyle ya da böyle Esad yönetimini ikna etti şimdi onlar da YPG'ye olumsuz bakmıyorlar. Yani YPG, 2003 ABD'nin Irak işgali sonrası Irak'ın kuzeyinde Barzani'nin yaşadığı süreci yaşıyor.
Rakka'yı ele geçirecekler, ardından Deyrizor, oradan da Akdeniz'e doğru ilerleyecekler.
Önce gayriresmi alan hakimiyeti; burada hem askeri hem de siyasi olarak güçlenme, kök salma; ardından da bağımsızlık referandumu ve devletleşme?
YPG'yi Barzani'den bağımsız olarak düşünemezsiniz, Barzani'yi de ABD ve İsrail'den? Prof. Dr. Haydar Baş'ın Kobani sürecini anlatan yazıları ve de "Barzani hareketinin bir Kürt hareketi olmadığı, ABD'ye Ortadoğu coğrafyasında bir vatan açma hareketi ve Büyük İsrail Devleti projesi hareketi olduğu" değerlendirmeleri bu gerçeği açıkça ifade ediyordu.
Bütün bu yaşanan ve ifade edilen gerçeklerden sonra ABD'nin YPG kararına şaşırmak gerçekten şaşırtıcı?
Siyasilerimiz ABD'nin kararını değiştirmek için bütün güçleriyle mücadele ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en çok güvendiği isimler, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanının güvenlik ve dış siyasetinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın günlerdir Washington'da idi. Orada CIA Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı gibi birçok üst düzey ABD'li yetkili ile görüştüler hatta Oval Ofis'te ayaküstü de olsa ABD Başkanı Trump'la da bir araya geldiler.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson ile görüşmüştü. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise gerek FETÖ, gerekse Sarraf davasıyla alakalı ABD'li muhataplarıyla görüşmeye devam ediyordu. Bütün bu gayretlere ve mücadelelere rağmen ABD yine tereddütsüz bir şekilde "YPG" dedi. Trump kararını, daha heyetimiz ordayken, onlarla Oval Ofis'te görüştükten hemen sonra açıkladı.
Ve ABD'nin bu net tavrı, farklı bir ifadeyle "Türkiye satışı", önümüzeki hafta 16 Mayıs'ta gerçekleşecek olan Erdoğan-Trump zirvesi öncesi gerçekleşti.
Sayın Erdoğan temelde iki mesele için ABD'ye gidecekti, birincisi Rakka operasyonunun YPG ile değil, Türkiye ile yapılması, ikincisi ise FETÖ elebaşısının iadesi?
Bu son duruma göre, iki temel konuda da bir netice almak mümkün gözükmüyor.
ABD her zaman olduğu gibi Türkiye'ye güvence verdi. Pentagon Sözcüsü Dana White, "Koalisyon ortağımız Türkiye'nin güvenlik kaygılarının fazlasıyla farkındayız. Türkiye hükümetine ve halkına şu konularda güvence vermek isteriz: ABD, NATO müttefikini koruma ve yeni güvenlik risklerinin önünde geçme taahhüdünde bulunmaktadır" ifadelerini kullandı.
Aynı güvenceler Fırat'ın batısı ve Münbiç konusunda da verilmişti ama tutulmadı.
Sadece ABD Savunma Bakanı James Mattis'in açıklamaları bile ABD'nin verdiği sözlerin bir anlam ifade etmediğini ortaya koyuyor. Mattis önce, "Amacımız Rakka'yı almak için Türklerle beraber çalışmak. Bunu nasıl yapacağımızı çözeceğiz" demişti; sonra, "Türkiye ile birbirine destek olan NATO müttefiki olmamıza rağmen, sorun ya da izlenecek yol konusunda aynı kesinlikteki yargılarla yürüyeceğimiz anlamına gelmiyor" diyerek kıvırttı.
Bütün bu yaşananlar, Prof. Dr. Haydar Baş gibi "Ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye" demeden ve bunun altını milli projelerle doldurmadan, Türkiye'nin dış politikada etkin olamayacağını açıkça gösteriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025