ABD, Türkiye'nin tepkisine rağmen, PYD'ye zırhlı araç ve silah nakletmeye devam ediyor. Kanada yapımı olan zırhlı araçlardan daha önce de gönderen ABD'nin geçen hafta bir parti daha gönderdiği belirtildi. PYD, gelen bu modern zırhlı araçları kullanmaya başladı bile?
ABD, bunu yaparken, elbette ki "PYD'ye destek" adı altında yapmıyor. Kılıf olarak Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) kullanıyor. Ama bilinen bir gerçek ki, SDG'nin yüzde 80'inini PYD'nin silahlı unsuru olan YPG oluşturuyor. ABD, SDG'yi "ılımlı muhalifler" olarak tanımlayarak terör örgütüne bir örtü olarak kullanıyor. ABD'nin SDG'ye verdiği her silah, her zırhlı araç direkt olarak PYD'ye, YPG'ye, diğer ifadeyle Suriye'nin PKK koluna verilen destektir.
Hatırlarsanız, Aralık 2016'da ABD'nin Ankara Büyükelçisi John R. Bass, "Biz PYD'ye doğrudan destek sağlamıyoruz, silah, cephane sağlamıyoruz" demişti. Ama bu açıklamayı yaptığı günün akşamı, ABD'nin Suriye'deki Rumeylan hava üssüne askeri kargo uçakları inmişti. Askeri kargolar bu uçaklardan ABD helikopterlerince alınarak farklı bölgelere taşınmıştı. Bu şekilde PYD/PKK unsurlarına büyük bir askeri sevkıyat yapılmıştı.
Tabi, ABD'nin PYD'ye olan desteği bununla sınırlı değil. ABD, daha önceleri gayrı resmi olarak yürüttüğü destekleri, Ekim 2014 yılından sonra resmi olarak açıktan yapmaya başladı.
ABD, silah sandıklarını resmi olarak ilk kez 20 Ekim 2014 günü Ayn el Arap'a (Kobani) havadan bıraktı. Bu desteğin bir kısmı IŞİD'in eline geçti. 10 Aralık 2014 günü Almanya da PKK'ya yüklü miktarda silah yardımı yaptı.
2015 yılında ABD'nin PKK'ya en büyük sevkıyatı 12 Kasım 2015 günü gerçekleşti. Sadece 2015'in Kasım ayında 50 tondan fazla cephane, terör örgütüne teslim edildi.
2016'da ABD'nin PKK'ya yaptığı sevkıyat miktarı gözle görülür şekilde arttı. 8 Nisan, 8 Kasım, 13 ve 27 Aralık'ta son yılların en büyük kargoları Haseke ve Kobani kentlerine gönderildi. Uçak, helikopter ve TIR'larla taşınan mühimmatın özellikle Aralık ayı içindeki miktarı 75 tona ulaştı. PKK'ya verilen silahlar arasında kaleşnikof ve M-16 piyade tüfekleri, roket atarlar, anti tank ve anti personel mayınları, kornet füzeleri ile milyonlarca mermi ve el bombası bulunuyordu.
ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde Rümeylan ve Kobani'de hava üsleri bulunuyor. PYD'nin ele geçirdiği yerlerde yönetim binalarında ABD bayrakları dalgalanıyor ve ABD'li üst düzey yetkililer PYD'yi Suriye'deki en iyi ve güvenilir müttefik olarak tanımlıyor. Obama yönetimi, yayımladığı bir kararnameyle "Suriyeli müttefiklerine" silah yardımı yapılması önündeki sınırlamaları tümden kaldırmıştı.
ABD'nin göndermiş olduğu bu silahlar, Türkiye'de yapılan terör operasyonlarında da ortaya çıktı. Örneğin, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ele geçirilen silahların seri numarası silinmemiş olanlarının izini süren güvenlik güçleri, tüm izlerin 'ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon'a gittiğini tespit etti. Öte yandan silahların çoğunda YPG'nin arması bulunduğu belirlendi. Yetkililer, özellikle Nusaybin ve Suruç yolu kullanılarak bu silahların Türkiye'ye kaçırıldığını ifade ettiler.
Bazı uzmanlar yaptıkları değerlendirmelerde, ABD'nin yoğun bir şekilde PYD'yi silahlandırmasının arkasında, PYD'yi Türkiye ile bir savaşa hazırlama hedefi olduğunu ifade ettiler. Özellikle Türkiye'nin El Bab'dan sonra Münbiç'e yöneleceği açıklamalarından sonra bu askeri yardımlarda ciddi artışlar gerçekleşti. ABD'nin derdinin, en yakın müttefik gördüğü PYD'yi bir ordu haline getirerek devletleştirmek ve de perde arkasında kendisine bir vatan açmak olduğu ifade ediliyor.
ABD'nin PYD'ye olan desteği elbette ki sadece askeri boyutlarda değil, siyasi olarak da bir güç olması için elinden geleni yapıyor. Ocak ayında, PYD, ABD'nin başkenti Washington'da 'Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Özerklik Bürosu' adı altında resmi bir temsilcilik açtı. PYD'li yetkili İlhan Ehmed, ABD ile ilişkilerinin de iyi olduğunu vurguladı ve Suriye'de taleplerinin federasyon olduğunu açıkladı.
Türkiye, bütün bu gelişmelere her aşamada tepki gösterdi ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, ABD'nin Suriye'de PYD'ye destek vermesini 'stratejik hata' diye niteleyerek, "Bedelini hem biz ödüyoruz, hem de ABD ödeyecek" dedi. Ocak ayında bir TV programında konuşan Fikri Işık, IŞİD'le savaşmaları için PYD'ye verilen silahların IŞİD'den çıktığını belirterek, ABD'yi üstü kapalı 'uyardı': "Tüm terör örgütleri kendilerini destekleyenlere ödetmiştir." ABD'nin, PYD'nin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri'nin (PYD) Fırat'ın doğusuna çekileceğine dair söz verdiğini ancak sözlerin tutulmadığını söyleyen Işık, "ABD sözünü tutmazsa o zaman Türkiye temizlik harekatını yapacak. Beklentimiz ABD'nin verdiği sözü tutması" diye konuştu. Işık'ın bir uyarısı da İncirlik Üssü ile alakalı idi:
"İncirlik üssü NATO üssü değildir. Türkiye'nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye'nin çıkarlarına tehdit olarak görülürse, değerlendirilir. Muhataplarımızla konuşuyoruz. Şu anda görüşmeler devam ediyor, ABD ve diğer ülkelerden samimiyet bekliyoruz. Sonuna kadar görüşmeleri sürdüreceğiz. Son karar Türkiye'nin kararıdır."
ABD'nin PYD konusundaki tavrı açıktır ve Suriye için bölme amacı vardır. O halde Türkiye, hem ABD ile ilişkileri gözden geçirmeli, hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve birliğini savunan Astana sürecini devam ettirmelidir.
ABD, bunu yaparken, elbette ki "PYD'ye destek" adı altında yapmıyor. Kılıf olarak Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) kullanıyor. Ama bilinen bir gerçek ki, SDG'nin yüzde 80'inini PYD'nin silahlı unsuru olan YPG oluşturuyor. ABD, SDG'yi "ılımlı muhalifler" olarak tanımlayarak terör örgütüne bir örtü olarak kullanıyor. ABD'nin SDG'ye verdiği her silah, her zırhlı araç direkt olarak PYD'ye, YPG'ye, diğer ifadeyle Suriye'nin PKK koluna verilen destektir.
Hatırlarsanız, Aralık 2016'da ABD'nin Ankara Büyükelçisi John R. Bass, "Biz PYD'ye doğrudan destek sağlamıyoruz, silah, cephane sağlamıyoruz" demişti. Ama bu açıklamayı yaptığı günün akşamı, ABD'nin Suriye'deki Rumeylan hava üssüne askeri kargo uçakları inmişti. Askeri kargolar bu uçaklardan ABD helikopterlerince alınarak farklı bölgelere taşınmıştı. Bu şekilde PYD/PKK unsurlarına büyük bir askeri sevkıyat yapılmıştı.
Tabi, ABD'nin PYD'ye olan desteği bununla sınırlı değil. ABD, daha önceleri gayrı resmi olarak yürüttüğü destekleri, Ekim 2014 yılından sonra resmi olarak açıktan yapmaya başladı.
ABD, silah sandıklarını resmi olarak ilk kez 20 Ekim 2014 günü Ayn el Arap'a (Kobani) havadan bıraktı. Bu desteğin bir kısmı IŞİD'in eline geçti. 10 Aralık 2014 günü Almanya da PKK'ya yüklü miktarda silah yardımı yaptı.
2015 yılında ABD'nin PKK'ya en büyük sevkıyatı 12 Kasım 2015 günü gerçekleşti. Sadece 2015'in Kasım ayında 50 tondan fazla cephane, terör örgütüne teslim edildi.
2016'da ABD'nin PKK'ya yaptığı sevkıyat miktarı gözle görülür şekilde arttı. 8 Nisan, 8 Kasım, 13 ve 27 Aralık'ta son yılların en büyük kargoları Haseke ve Kobani kentlerine gönderildi. Uçak, helikopter ve TIR'larla taşınan mühimmatın özellikle Aralık ayı içindeki miktarı 75 tona ulaştı. PKK'ya verilen silahlar arasında kaleşnikof ve M-16 piyade tüfekleri, roket atarlar, anti tank ve anti personel mayınları, kornet füzeleri ile milyonlarca mermi ve el bombası bulunuyordu.
ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde Rümeylan ve Kobani'de hava üsleri bulunuyor. PYD'nin ele geçirdiği yerlerde yönetim binalarında ABD bayrakları dalgalanıyor ve ABD'li üst düzey yetkililer PYD'yi Suriye'deki en iyi ve güvenilir müttefik olarak tanımlıyor. Obama yönetimi, yayımladığı bir kararnameyle "Suriyeli müttefiklerine" silah yardımı yapılması önündeki sınırlamaları tümden kaldırmıştı.
ABD'nin göndermiş olduğu bu silahlar, Türkiye'de yapılan terör operasyonlarında da ortaya çıktı. Örneğin, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ele geçirilen silahların seri numarası silinmemiş olanlarının izini süren güvenlik güçleri, tüm izlerin 'ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon'a gittiğini tespit etti. Öte yandan silahların çoğunda YPG'nin arması bulunduğu belirlendi. Yetkililer, özellikle Nusaybin ve Suruç yolu kullanılarak bu silahların Türkiye'ye kaçırıldığını ifade ettiler.
Bazı uzmanlar yaptıkları değerlendirmelerde, ABD'nin yoğun bir şekilde PYD'yi silahlandırmasının arkasında, PYD'yi Türkiye ile bir savaşa hazırlama hedefi olduğunu ifade ettiler. Özellikle Türkiye'nin El Bab'dan sonra Münbiç'e yöneleceği açıklamalarından sonra bu askeri yardımlarda ciddi artışlar gerçekleşti. ABD'nin derdinin, en yakın müttefik gördüğü PYD'yi bir ordu haline getirerek devletleştirmek ve de perde arkasında kendisine bir vatan açmak olduğu ifade ediliyor.
ABD'nin PYD'ye olan desteği elbette ki sadece askeri boyutlarda değil, siyasi olarak da bir güç olması için elinden geleni yapıyor. Ocak ayında, PYD, ABD'nin başkenti Washington'da 'Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Özerklik Bürosu' adı altında resmi bir temsilcilik açtı. PYD'li yetkili İlhan Ehmed, ABD ile ilişkilerinin de iyi olduğunu vurguladı ve Suriye'de taleplerinin federasyon olduğunu açıkladı.
Türkiye, bütün bu gelişmelere her aşamada tepki gösterdi ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, ABD'nin Suriye'de PYD'ye destek vermesini 'stratejik hata' diye niteleyerek, "Bedelini hem biz ödüyoruz, hem de ABD ödeyecek" dedi. Ocak ayında bir TV programında konuşan Fikri Işık, IŞİD'le savaşmaları için PYD'ye verilen silahların IŞİD'den çıktığını belirterek, ABD'yi üstü kapalı 'uyardı': "Tüm terör örgütleri kendilerini destekleyenlere ödetmiştir." ABD'nin, PYD'nin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri'nin (PYD) Fırat'ın doğusuna çekileceğine dair söz verdiğini ancak sözlerin tutulmadığını söyleyen Işık, "ABD sözünü tutmazsa o zaman Türkiye temizlik harekatını yapacak. Beklentimiz ABD'nin verdiği sözü tutması" diye konuştu. Işık'ın bir uyarısı da İncirlik Üssü ile alakalı idi:
"İncirlik üssü NATO üssü değildir. Türkiye'nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye'nin çıkarlarına tehdit olarak görülürse, değerlendirilir. Muhataplarımızla konuşuyoruz. Şu anda görüşmeler devam ediyor, ABD ve diğer ülkelerden samimiyet bekliyoruz. Sonuna kadar görüşmeleri sürdüreceğiz. Son karar Türkiye'nin kararıdır."
ABD'nin PYD konusundaki tavrı açıktır ve Suriye için bölme amacı vardır. O halde Türkiye, hem ABD ile ilişkileri gözden geçirmeli, hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve birliğini savunan Astana sürecini devam ettirmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- Ortadoğu yeni bir savaşa mı hazırlanıyor? / 13.06.2025
- Ekonomik sıkıntılar nüfus krizini tetikliyor / 12.06.2025
- Atatürk’ün Müslümanlığı hepinize nal toplatır / 11.06.2025
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- Ortadoğu yeni bir savaşa mı hazırlanıyor? / 13.06.2025
- Ekonomik sıkıntılar nüfus krizini tetikliyor / 12.06.2025
- Atatürk’ün Müslümanlığı hepinize nal toplatır / 11.06.2025
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025