"Mezar bir tarladır insanlar tohum/Her gün dane dane sürmüş kara yer" diyen şair ne güzel tasvir etmiş, bu dizeler aynı zamanda dirilişe de işaret etmektedir, öyle ya; toprağa ekilen her şey günü gelince bitecek ve boy verecektir.
"Sizi topraktan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir defa daha sizi oradan çıkaracağız." (Taha: 55).
Koskoca seksen milyonluk ülkede her gün yüzlerce insan şu ya da bu sebeple dünyadan ahirete yolcu oluyor, biz onların bir kısmından haberdar oluyoruz, şöyle bir miktar ölümü hatırlıyoruz ve sonra gaflete devam...
Yakınlarımızdan ya da yakinen tanıdıklarımızdan birileri rıhlet edince işte o zaman ölüm acısını can evimizde hissediyoruz ve "tefekkür-ü mevti" bizzat yaşıyoruz.
Üç gün arayla iki canımızı ebedi âleme yolcu eyledik.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ablası Trabzon/Akçaabat'ta toprağa verilmiş ve daha henüz dönülmüştü ki, aynı cenazeye katılan ve Bursa'ya evine dönen Sayın Mehmet Garaçoğlu'nun vefat haberi geldi.
Mehmet Hoca'nın vefatı yüreğimize bir kor ateş düşürdü.
Genç, dinamik, cıvıl cıvıl ve tam da kendisinden nice hizmetler beklendiği bir anda sürekli gülen, yüzünden tebessümü asla eksik olmayan o er kişi bir anda aramızdan uçup gitti.
Bağımsız Türkiye Partisinin hemen her kademesinde görev yapmış ve MKYK üyeliğine kadar yükselmiş olan kardeşimiz, Genel Başkanın da Bursa'daki sağ kolu mesabesindeydi.
Cenaze vesilesi ile bulunduğumuz ortamlarda ben sürekli Necip Fazıl'ın şu mısraları ile teselli olurum ve insanları teselli ederim:
"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?"
Hayat kitabımız "her nefsin mutlaka ölümü tadacağını" haber veriyor ve "Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?" (Enbiya: 34) buyuruyor.
Ölüm, gün gibi bir hakikat, asla değişmeyen bir gerçek olmasına rağmen insanoğlu "keşke ölüme de bir çare bulunsaydı" arayışları içinde.
Bu kısa hayatta ebedi hayatın nimetlerini elde etmenin gayreti içinde olmak insan için en akıllıca bir davranış, bu yola girene nice yollar açılacağına dair de müjdeler var.
Mehmet Garaçoğlu kardeşimiz, can dostumuz malı ile canı ile ve evald u iyaliyle bu cehdin, bu gayretin içinde olan bir er kişi idi, bir delikanlı idi, bu manada arkasında binlerce şahit bırakarak gitti, ne mutlu ona.
En başta Sayın Haydar Baş olmak üzere, diğer Garaçoğlu kardeşlere, evlad u iyaline ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizi arz ediyoruz ve Mehmet Hoca'ya da nice rahmetler niyaz ediyoruz.
"Sizi topraktan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir defa daha sizi oradan çıkaracağız." (Taha: 55).
Koskoca seksen milyonluk ülkede her gün yüzlerce insan şu ya da bu sebeple dünyadan ahirete yolcu oluyor, biz onların bir kısmından haberdar oluyoruz, şöyle bir miktar ölümü hatırlıyoruz ve sonra gaflete devam...
Yakınlarımızdan ya da yakinen tanıdıklarımızdan birileri rıhlet edince işte o zaman ölüm acısını can evimizde hissediyoruz ve "tefekkür-ü mevti" bizzat yaşıyoruz.
Üç gün arayla iki canımızı ebedi âleme yolcu eyledik.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ablası Trabzon/Akçaabat'ta toprağa verilmiş ve daha henüz dönülmüştü ki, aynı cenazeye katılan ve Bursa'ya evine dönen Sayın Mehmet Garaçoğlu'nun vefat haberi geldi.
Mehmet Hoca'nın vefatı yüreğimize bir kor ateş düşürdü.
Genç, dinamik, cıvıl cıvıl ve tam da kendisinden nice hizmetler beklendiği bir anda sürekli gülen, yüzünden tebessümü asla eksik olmayan o er kişi bir anda aramızdan uçup gitti.
Bağımsız Türkiye Partisinin hemen her kademesinde görev yapmış ve MKYK üyeliğine kadar yükselmiş olan kardeşimiz, Genel Başkanın da Bursa'daki sağ kolu mesabesindeydi.
Cenaze vesilesi ile bulunduğumuz ortamlarda ben sürekli Necip Fazıl'ın şu mısraları ile teselli olurum ve insanları teselli ederim:
"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?"
Hayat kitabımız "her nefsin mutlaka ölümü tadacağını" haber veriyor ve "Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?" (Enbiya: 34) buyuruyor.
Ölüm, gün gibi bir hakikat, asla değişmeyen bir gerçek olmasına rağmen insanoğlu "keşke ölüme de bir çare bulunsaydı" arayışları içinde.
Bu kısa hayatta ebedi hayatın nimetlerini elde etmenin gayreti içinde olmak insan için en akıllıca bir davranış, bu yola girene nice yollar açılacağına dair de müjdeler var.
Mehmet Garaçoğlu kardeşimiz, can dostumuz malı ile canı ile ve evald u iyaliyle bu cehdin, bu gayretin içinde olan bir er kişi idi, bir delikanlı idi, bu manada arkasında binlerce şahit bırakarak gitti, ne mutlu ona.
En başta Sayın Haydar Baş olmak üzere, diğer Garaçoğlu kardeşlere, evlad u iyaline ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizi arz ediyoruz ve Mehmet Hoca'ya da nice rahmetler niyaz ediyoruz.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024