Bir zamanlar dilden düşmezdi Ayasofya. Ayasofya ile hem milletin maneviyatı sömürülür, hem de bitmeyen Atatürk kini ortaya çıkar, Ayasofya üzerinden Atatürk tekfir edilirdi. Birinci delilleri ise Fatih'in Ayasofya vakfiyesiydi. "İşte bu benim Ayasofya vakfiyem. Dolayısıyla kim, bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisinin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse?Allah'ın, Peygamber'in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene olacaktır. Allah'ın azabı onlaradır?"Gün geldi! Kendilerini, Fatih'in mirasçısı, fedaisi, Ayasofya'nın muhafızı vs. olarak tanıtanlar iş başına geçti. Şartlarda oluşmuştu. Haliyle hatırlatmalarda başlamıştı. İlk freni 2004 yılında, AKP'li başkan Kadir Topbaş koydu; "Ayasofya turizme açılmış, tekrar camiye çevirelim, demek, gereksiz bir polemiktir."Sonra gördük ki, Yunanistan, Ayasofya'nın minarelerini tıraşlayarak, Bizans belgeselleri yapıp, bitmeyen ideallerini genç nesillerine aktarıyormuş. Haliyle bizim dini bütün iktidarımızda karşı hamlede bulundu. İstanbul'u tanıtıyorlar. Ezan sesi yükselirken bir anda, Raina'nın sesi Ezanı bastırıyor. Çocuklar Ayasofya'ya koşuyor. Hıristiyanlığın simgesi olan figürlere hayranlıkla bakıyor. Sonra hükümetinin peş peşe kilise açmaları, milyar dolarları kilise vakıflarına vermeleri vs. azda olsa milletimizin bir kesimini düşünmeye itti. Öyle ya! Ayasofya için kendilerine söz verilmişti. Atatürk'e ithamlar sıralanmıştı. Fatih'in bedduası da vardı. Artık iş zamanıydı, yola devam zamanıydı. Erdoğan çıktı sahneye; Önce Sultan Ahmet'i doldurun sonra bakarız bi çaresine, dedi? Tabi Yunanistan'a da göndermelerde bulundu, vatandaş rahatladı, her zaman ki gibi şartların (!) oluşmasını beklemeye ikna edildi.Tam her şey yatışmıştı derken Türk Tarih Kurumu eski Başkanı MHP vekili Yusuf Halaçoğlu çıktı ortaya. Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması için TBMM'ye kanun teklifi verdi.Sayın vekilin Ayasofya hakkında ortaya koyduğu belge ve bilgiler ise Ayasofya adı altında mücahitlik yapanların nasıl münafık olduklarını ve Atatürk'e hakaret edenlerin alçaklıklarını ortaya koyuyordu.Yusuf Halaçoğlu'nun bilgi ve belgelerine geçmeden önce Sayın vekile " böyle önemli ve devamlı istismar edilen bu tarihi gerçekleri neden dün değil de şimdi açıklıyorsunuz, bu tarihe hakaret değil mi? Birilerinin neden bu mevzu yüzünden beslenmesine izin verdiniz" diye soruyorum.Halaçoğlu, Ayasofya'yı, Atatürk cami olmaktan çıkarıp, müze yaptı, iddiasının yalan olduğunu, Ayasofya'nın müze yapılması hususunda çıkarılan 7.11.1934 tarihli kararnamenin de sahte olduğunu açıkladı. (Belgelerini kamuoyuyla paylaşmıştı) Aradan birkaç gün geçmeden Bülent Arınç, Ayasofya yakınlarında yaptığı bir konuşmada "Ayasofya'dan sesler duyduğunu, koku aldığını, açıkladı. Arınç; "? Bu mahzun Ayasofya'ya bakıyoruz, inşallah güleceği günlerin yakın olmasını Allah'tan diliyoruz" dedi.Tabi bu açıklama Yunanistan'ın, Rum patriğini ve bazı Ortodoks temsilcilerinin dikkatini çekmiş ve "n'yır, n'olamaz, yapamazsınız" vari çıkışlar sergilediler. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı "Hıristiyan Bizans mabetleri, dünya kültürel ve dinî mirasının ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır ve bu mabetlere gerekli saygı gösterilmelidir, bunlar korunmalıdır" dedi.Tabi dini bütün iktidarımız anında cevabı yapıştırdı. Dış işleri bakanlığından yapılan açıklamada Yunanistan'a; "Türkiye'nin dini hürriyetler konusunda Yunanistan'dan öğreneceği hiçbir husus yoktur? Atina, barındırdığı yüz binlerle ifade edilen Müslüman toplumun varlığına rağmen, ibadete açık cami bulunmayan tek Avrupa başkentidir" açıklamasını yaptı.Soru önergesi unutuldu. Halacoğlu'nun belgeleri konuşulmadı. İktidar, Yunana verdiği cevapla yine dini bütünlüğünü muhafaza edip, alkış aldı. Sonuç; Ayasofya ibadete açılsın teklifi, AKP oylarıyla reddedilmiştir. Sizce Fatih'in bedduası tutar mı? Fatih'in bedduasını bilmem ama Atatürk'ün ahının iftiracıları tutacağına, tuttuğuna eminim?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024