Türkiye birçok darbeler gördü ama 15 Temmuz gibisini hiç görmedi.
Siyasilerle milletin iletişiminin kesilmemesi, füzelerle, tanklarla, tüfeklerle milletin vurulması daha önceki darbelerde hiç görülmemişti.
Geçtiğimiz Cumartesi Diyalog Özel programında Muharrem Bayraktar'ın sorularına cevap veren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuya dikkat çekerek 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının amacını, bundan sonra hedeflerinin ne olduğunu ve de bütün bu kirli senaryolardan nasıl çıkılacağını net bir şekilde ortaya koydu.
Sayın Baş darbenin amacı konusunda şu tespitlerde bulundu:
"Bizim kanaatimiz, amaç sadece bir darbe ile hükümetin görevden el çektirilmesi olmayıp, Türk milletiyle devletini ve askerini birbirine düşürmek, belki de bundan sonra çatıştırma ortamı oluşturmaktır. Bu çatışma ortamı tankların sivillere ateş açması ile denenmiş ancak vatandaşlar ile siyasi iradenin beraber hareketiyle başarıya ulaşamamıştır."
Esasen bu yöntem, 2004 yılında Fas'ta gerçekleştirilen, başkanlığını dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın yaptığı Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi toplantısında alınan kararın neticesidir.
"Hedefteki ülkeleri dışarıdan işgal ederek değil, içerdeki unsurlar kullanılarak, iç çatışma çıkartılarak bölmek parçalamak, BOP kapsamında şekillendirebilmek?"
Prof. Dr. Baş, yaptığı birçok konuşmada, yazdığı yazılarda Türkiye'nin, BOP kapsamında parçalanması hedeflenen 22 İslam ülkesinden birisi olduğunu, Irak ve Suriye'den sonra sıranın Türkiye'ye geleceğini ifade ediyordu. Hatta bu gerçeği 1991 Körfez Harekatı'nda da söylemişti, "Asıl hedef Türkiye'dir" demişti.
Öyle ya, Irak işgali sonrası Irak'ın kuzeyi Yahudi Barzani'nin kontrolüne verildi, Büyük İsrail'in temelleri Irak'ın kuzeyinde Barzani ile atıldı. Ardından Suriye'nin kuzeyi küresel terörle, Kobani süreciyle Barzani'nin kontrolüne geçen PYD'ye devredildi. En son Menbiç'in de PYD'ye teslimiyle Büyük İsrail'in ikinci ayağı Suriye'de tamamlanmış oldu.
Projenin üçüncü ayağı ise Türkiye'ydi? Irak'ta işgalle, Suriye'de küresel terörle gelinen noktaya, FETÖ darbe girişiminin oluşturmaya çalıştığı iç çatışmayla gelmek istediler. Milletin göğsünü tanklara siper etmesi, şimdilik bu hesapları bozdu ama BOP planlayıcıları, ülkemiz ve milletimiz üzerinde Şark projesi, Sevr hesabı, Arz-ı Mev'ut hayalleri kuranlar bu sevdalarından vazgeçmediklerine göre bu menfur planlar sona ermemiştir.
Planların tamamen bittiğini zannetmek, büyük bir gaflet olur.
Peki, bunlar neyi planlıyor, B ve C planları nedir, dilerseniz bu konuda da Prof. Dr. Baş'ın her zaman haklı çıkan asla yanılmadığı öngörülerine müracaat edelim.
Sayın Baş'ın dikkat çektiği planlar şunlar:
Alevi-Sünni çatışması: "Alevi-Sünni meselesi ile iç karışıklığın çıkabileceği bir ayaklanma ortamı tankların yapamadığı darbeyi yapabilir."
15 Temmuz'da halkın sokağa dökülüp darbecilere dur demesi, büyük bir badireyi engellemesi büyük bir demokrasi zaferidir ancak halkın gergin bir şekilde sokaklarda olması provokasyonlara da davetiye çıkarmaktadır. Siyasi iradenin daha kalıcı ve sağlam yöntemleri devreye koyması gerekmektedir.
Ekonomik darbe: "Kabul etsek de etmesek de yolunda gitmeyen ekonomimiz de bir darbe sebebi olabilir."
Neticede ithalata ve borç paraya bağlı, içimizde darbe ve çatışma planlayanların kontrolünde gayri milli bir ekonomiye sahibiz. Bir anda yüklü bir miktar sıcak paranın ülkemizden çıkması ülkemizde çok şeyler değiştirebilir.
Sosyal darbe: "Aile hayatının bittiği, sosyal yardımlaşmanın yok edildiği, gaspın, fuhşun, hırsızlığın her yere yayıldığı bir Türkiye'de 'sosyal bir darbe' an meselesidir."
Can, mal, namus güvenliğinin kalmadığı bir ortam her türlü provokasyona açık bir ortamdır.
Prof. Dr. Baş, bu tehlikelere dikkat çektikten sonra her zaman yaptığı gibi çözümleri de ortaya koyuyor: "Türk milleti; Alevi'si, Sünni'si, Bektaşi'si ile bir olmalı; sivili askeri ile kucaklaşmalı; devletiyle ve milletiyle kaynaşmalıdır."
Dikkat edelim, Türk milletinin hamurkarı Ehl-i Beyt'tir. Alevi'nin de, Sünni'nin de, Caferi'nin de, Bektaşi'nin de ortak paydası Ehl-i Beyt'tir. Bu sebepten dolayı Sayın Baş yıllardır Ehl-i Beyt demektedir.
Sayın Baş, "Umarız hükümetimiz, stratejik ortaklık yaptığımız ABD ile ilişkileri gözden geçirir" demektedir. FETÖ darbecilerini "muhataplarımız" diyen, "bizim çocuklar" diyen ABD mi, yoksa uçağını düşürmemize rağmen bu darbe girişiminde Türkiye'yi yalnız bırakmayan, destek veren Rusya mı artık karar vermeliyiz.
Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli'ni 2005'ten bu yana uygulayan ve ilişkilerini karşılıklı çıkarlara göre belirleyen, sömürme anlayışına sahip olmayan, Rusya'nın başını çektiği, dünya kaynaklarının ve ticaretinin çoğuna sahip BRICS ülkelerine işaret etmektedir.
Ve her şeyden önemlisi Sayın Baş, "Ortadoğu'da dengelerin süratle değiştiği, sınırların ABD ve İsrail adına şekillendiği bu günlerde, FETÖ gibi ABD ve Avrupa'da kök salmış darbecilerin oyununa gelmeyecek, Birleşik Devletler gibi büyük küresel sömürgecilerin maşası olmayacak, tamamen milli politikalara ve siyasetçilere ihtiyacımız var" demektedir.
Ekonomik darbenin, sosyal darbenin ve diğer darbelerin önüne geçebilmek için işte bu milli siyasetçilerin elinde; geliri adil paylaştıran, milleti madenlere ortak yapan Milli Ekonomi Modeli ve de yabancılara ve azınlıklara hizmete odaklı değil, yalnız ve yalnız milletine hizmeti şiar edinmiş "Sosyal Devlet Milli Devlet" tezi olmak zorundadır.
Kısaca ifade edersek, çözümün anahtarı Prof. Dr. Haydar Baş'tadır.
Siyasilerle milletin iletişiminin kesilmemesi, füzelerle, tanklarla, tüfeklerle milletin vurulması daha önceki darbelerde hiç görülmemişti.
Geçtiğimiz Cumartesi Diyalog Özel programında Muharrem Bayraktar'ın sorularına cevap veren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuya dikkat çekerek 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının amacını, bundan sonra hedeflerinin ne olduğunu ve de bütün bu kirli senaryolardan nasıl çıkılacağını net bir şekilde ortaya koydu.
Sayın Baş darbenin amacı konusunda şu tespitlerde bulundu:
"Bizim kanaatimiz, amaç sadece bir darbe ile hükümetin görevden el çektirilmesi olmayıp, Türk milletiyle devletini ve askerini birbirine düşürmek, belki de bundan sonra çatıştırma ortamı oluşturmaktır. Bu çatışma ortamı tankların sivillere ateş açması ile denenmiş ancak vatandaşlar ile siyasi iradenin beraber hareketiyle başarıya ulaşamamıştır."
Esasen bu yöntem, 2004 yılında Fas'ta gerçekleştirilen, başkanlığını dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın yaptığı Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi toplantısında alınan kararın neticesidir.
"Hedefteki ülkeleri dışarıdan işgal ederek değil, içerdeki unsurlar kullanılarak, iç çatışma çıkartılarak bölmek parçalamak, BOP kapsamında şekillendirebilmek?"
Prof. Dr. Baş, yaptığı birçok konuşmada, yazdığı yazılarda Türkiye'nin, BOP kapsamında parçalanması hedeflenen 22 İslam ülkesinden birisi olduğunu, Irak ve Suriye'den sonra sıranın Türkiye'ye geleceğini ifade ediyordu. Hatta bu gerçeği 1991 Körfez Harekatı'nda da söylemişti, "Asıl hedef Türkiye'dir" demişti.
Öyle ya, Irak işgali sonrası Irak'ın kuzeyi Yahudi Barzani'nin kontrolüne verildi, Büyük İsrail'in temelleri Irak'ın kuzeyinde Barzani ile atıldı. Ardından Suriye'nin kuzeyi küresel terörle, Kobani süreciyle Barzani'nin kontrolüne geçen PYD'ye devredildi. En son Menbiç'in de PYD'ye teslimiyle Büyük İsrail'in ikinci ayağı Suriye'de tamamlanmış oldu.
Projenin üçüncü ayağı ise Türkiye'ydi? Irak'ta işgalle, Suriye'de küresel terörle gelinen noktaya, FETÖ darbe girişiminin oluşturmaya çalıştığı iç çatışmayla gelmek istediler. Milletin göğsünü tanklara siper etmesi, şimdilik bu hesapları bozdu ama BOP planlayıcıları, ülkemiz ve milletimiz üzerinde Şark projesi, Sevr hesabı, Arz-ı Mev'ut hayalleri kuranlar bu sevdalarından vazgeçmediklerine göre bu menfur planlar sona ermemiştir.
Planların tamamen bittiğini zannetmek, büyük bir gaflet olur.
Peki, bunlar neyi planlıyor, B ve C planları nedir, dilerseniz bu konuda da Prof. Dr. Baş'ın her zaman haklı çıkan asla yanılmadığı öngörülerine müracaat edelim.
Sayın Baş'ın dikkat çektiği planlar şunlar:
Alevi-Sünni çatışması: "Alevi-Sünni meselesi ile iç karışıklığın çıkabileceği bir ayaklanma ortamı tankların yapamadığı darbeyi yapabilir."
15 Temmuz'da halkın sokağa dökülüp darbecilere dur demesi, büyük bir badireyi engellemesi büyük bir demokrasi zaferidir ancak halkın gergin bir şekilde sokaklarda olması provokasyonlara da davetiye çıkarmaktadır. Siyasi iradenin daha kalıcı ve sağlam yöntemleri devreye koyması gerekmektedir.
Ekonomik darbe: "Kabul etsek de etmesek de yolunda gitmeyen ekonomimiz de bir darbe sebebi olabilir."
Neticede ithalata ve borç paraya bağlı, içimizde darbe ve çatışma planlayanların kontrolünde gayri milli bir ekonomiye sahibiz. Bir anda yüklü bir miktar sıcak paranın ülkemizden çıkması ülkemizde çok şeyler değiştirebilir.
Sosyal darbe: "Aile hayatının bittiği, sosyal yardımlaşmanın yok edildiği, gaspın, fuhşun, hırsızlığın her yere yayıldığı bir Türkiye'de 'sosyal bir darbe' an meselesidir."
Can, mal, namus güvenliğinin kalmadığı bir ortam her türlü provokasyona açık bir ortamdır.
Prof. Dr. Baş, bu tehlikelere dikkat çektikten sonra her zaman yaptığı gibi çözümleri de ortaya koyuyor: "Türk milleti; Alevi'si, Sünni'si, Bektaşi'si ile bir olmalı; sivili askeri ile kucaklaşmalı; devletiyle ve milletiyle kaynaşmalıdır."
Dikkat edelim, Türk milletinin hamurkarı Ehl-i Beyt'tir. Alevi'nin de, Sünni'nin de, Caferi'nin de, Bektaşi'nin de ortak paydası Ehl-i Beyt'tir. Bu sebepten dolayı Sayın Baş yıllardır Ehl-i Beyt demektedir.
Sayın Baş, "Umarız hükümetimiz, stratejik ortaklık yaptığımız ABD ile ilişkileri gözden geçirir" demektedir. FETÖ darbecilerini "muhataplarımız" diyen, "bizim çocuklar" diyen ABD mi, yoksa uçağını düşürmemize rağmen bu darbe girişiminde Türkiye'yi yalnız bırakmayan, destek veren Rusya mı artık karar vermeliyiz.
Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli'ni 2005'ten bu yana uygulayan ve ilişkilerini karşılıklı çıkarlara göre belirleyen, sömürme anlayışına sahip olmayan, Rusya'nın başını çektiği, dünya kaynaklarının ve ticaretinin çoğuna sahip BRICS ülkelerine işaret etmektedir.
Ve her şeyden önemlisi Sayın Baş, "Ortadoğu'da dengelerin süratle değiştiği, sınırların ABD ve İsrail adına şekillendiği bu günlerde, FETÖ gibi ABD ve Avrupa'da kök salmış darbecilerin oyununa gelmeyecek, Birleşik Devletler gibi büyük küresel sömürgecilerin maşası olmayacak, tamamen milli politikalara ve siyasetçilere ihtiyacımız var" demektedir.
Ekonomik darbenin, sosyal darbenin ve diğer darbelerin önüne geçebilmek için işte bu milli siyasetçilerin elinde; geliri adil paylaştıran, milleti madenlere ortak yapan Milli Ekonomi Modeli ve de yabancılara ve azınlıklara hizmete odaklı değil, yalnız ve yalnız milletine hizmeti şiar edinmiş "Sosyal Devlet Milli Devlet" tezi olmak zorundadır.
Kısaca ifade edersek, çözümün anahtarı Prof. Dr. Haydar Baş'tadır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024