Anadolu’da kalabilmenin bedeli

Türk milletinin İslam’la tanışması Ehl-i Beyt imamlarının sekizincisi olan İmam Rıza hazretleri vesilesiyledir.
İmam Rıza Horasan’da yaşadığı dönemlerde hem Türkleri hem de İranlıları İslam’ın nuruyla, Ehl-i Beyt’in nefesiyle tanıştırmıştır. Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
İmam Rıza’nın terbiyesiyle yetişen Hoca Ahmet Yesevi ve Horasan erenleri dalga dalga birçok coğrafyaya yayılmışlar, Ehl-i Beyt sevgisiyle birçok insanın hidayete ermesine, Müslüman olmasına vesile olmuşlardır.
Türk milletinin içerisinden, Ehl-i Beyt anlayışı ile İslam’ı kabul ettiklerinden dolayı, birçok Hak dostu çıkmıştır.
Hoca Ahmet Yesevi, Ahi Evran, Hacı Bektaş Veli, Saru Saltuk, Mevlana, Yunus Emre, Taptuk Emre, Hacı Bayram Veli, Aksemsettin bu Ehl-i Beyt aşığı binlerce Hak dostundan sadece bir kaçıdır.
Tükler sevda boyutuyla İslam’ı kabul edip yaşamaya başlayınca, adeta taşan bir sel olmuşlar, yaşadıkları o mükemmel hayatı ulaşabildikleri her yere taşımaya, nasipdar oldukları o güzellikleri diğer insanlarla paylaşmaya çalışmışlardır.
Yaşantı ve niyet bu olunca Cenab-ı Hak özellikle de Anadolu coğrafyasını sonuna kadar Türk milletine açmıştır.
Bu sevda seli, Anadolu’da yaşayan bütün toplumları etkilemiş ve hiçbir zorlama olmadan tamamen kendi istekleriyle Müslüman olmalarına vesile olmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in şu önemli tespitini asla unutmamak lazım: Cenab-ı Hak Anadolu’nun kapılarını Ehl-i Beyt sevdasıyla yola çıktığımız için bize açtı, eğer bu sevdadan ve onun gereği olan yaşantıdan uzaklaşırsak bu imkan elimizden alınır.
Ceddimiz Anadolu’ya adım attıktan sonra gerçekten inandıkları davayı dört dörtlük yaşadılar ve yaşanmasına vesile oldular. Cenab-ı Hak bunun üzerine Batının güneyin ve kuzeyin kapılarını da bize açtı.
Ta ki, temelimiz olan Ehl- Beyt anlayışından uzaklaşana kadar. Yavuz Sultan Selim döneminde Ehl-i Beyt sevdalısı olanlara yanlış yapılınca olayın seyri bir anda değişti. Ehl-i Beyt sevgisinden boşalan gönüller Ehl-i Salibin sevgisiyle doldu. Ehl-i Beyt sevgisinin yerini ihtişam, mal ve mülk sevgisi aldı, ardından duraklama, dağılma ve yok olma süreci yaşandı.
Fakat geçmişin ve içimizde yaşayan dostlarının bir hatırı olacak ki Cenab-ı Hak Türk milletine cumhuriyetle birlikte bir fırsat daha verdi. Maalesef bu fırsatı pek iyi değerlendirdiğimiz söylenemez.
Ehl-i Beyt sevdalısı, milli ve manevi değerlere sahip, ülkemizi ve milletimizi kainatın doruk noktasına taşıyacak olanlar el üstünde tutulması, baş tacı edilmesi gerekirken, maalesef büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar, kıymetleri bilinmemektedir.
Benzer bir kaderi Ehli- Beyt imamları da yaşamıştır. İmam Ali ilmin kapısı, velayetin şahı, Peygamber Efendimizin (SAV) her noktada mirasçısı olmasına rağmen ondan istifade edilmemiştir. İmam Hasan defalarca yalnız bırakılmıştır, İmam Hüseyin ölüme terk edilmiştir. İmam Zaynelabidin gibi büyük bir insana çok az insan tabi olmuştur…
Bütün Ehli-i Beyt imamları Cenab-ı Hakk’ın yeryüzünde maddi ve manevi hazineleri olmasına rağmen, insanların çoğu onlardan üç kuruşluk dünya menfaati için uzak kalmışlardır.
Bugün Ehli- Beyt’in yolundan gidenler de aynı kaderi yaşamaktadır.
Anadolu coğrafyası zor bir coğrafyadır ve burada kalabilmenin bedeli Ehl-i Beyt’e sahip çıkmaktır. Başta da belirttiğimiz gibi Cenab-ı Hakk’ın bu kapıyı bizlere açmasının şartı budur.
Eğer onların kadrini ve kıymetini bilmezsek, bu coğrafyada tutunabilmemiz asla mümkün değildir.