Ülkemize karşı başlatılan ABD önderliğinde ki ekonomik savaş giderek daha da büyük boyutlara ulaşıyor. Şu an millet nazarında pek bir şey hissedilmiyor gözükse de Eylül ayı gibi bu ekonomik savaşın etkileri tüm fertleri saracak.
Çünkü okullar açılıyor. Öğrenci servisleri, kılık-kıyafet, kitap-defter artı sonbahar geliyor haliyle başta ısınma giderleri artı elektrik ve su tüketimi artacak. Yani aile bütçelerinden giderler tatil aylarına göre en az 3 veya 4 kat artacak.
Diğer taraftan özel sektörde çalışan anne-babaların işsiz kalma durumu söz konusu. Çünkü- özel sektör ithalata dayalı üretim yapıyor. Zarar eden patron haliyle işçi çıkaracak.
Bir başka gerçek ise ilaç depolarında ilaçlar bitiyor. İlaç sektörü de ithalat üzerine kurulu olduğu için getirilecek ilaçlar ile sıradan vatandaşın alıp, tedavi olması çok zor.
Şu an yaşanan tabloya bakıyorum! Ne siyaset, ne medya ve ne de milletimiz tehlikenin farkında değilmiş gibi bir tavır içerisinde.
İktidar, ABD'nin bu tavrını bir ekonomik savaş ilanı olduğun, bunun kabul edilemez olduğunu, stratejik ortaklığın bitirilmesi anlamına geldiğini açıkladı ve de Türkiye'nin (isim verilmese de) Rusya, İran ve Çin bloğu ile yeni bir ittifak oluşturacağı gözdağı verildi.
Dolar her gün yeni rekorlar kırarken henüz fiili bir adım atılmış değil ve ABD iyice küstahlaşıyor.
Muhalefetin ne yaptığını ben anlamış değilim. Biri twittir üzerinden açıklamalar yapıyor. Diğeri dünü sorguluyor. Bir başkası slogancılık derdinde.
Medya ise çok ilginç! Özellikle muhafazakar ve yeşil İslamcı olarak adlandırılan kesim, ABD'yi kınıyor (!) ama her şeyin bitirilmesine de razı değiller. Ortak bir yol, yeniden kadim dost arayışlarına dönük açıklamalar yapıyorlar.
Bu arada Mesut Yılmaz ve Tansu-Özer Çiller çiftinin bu gelişmeler hakkında ne düşündüklerini çok merak ediyorum!
Vatandaş ise hala papaz ekseninde olayı kesiyor, biçiyor, tartıyor. Feda, diyenlerin sesi daha az çıkıyor gibi. Oh olsun, diyenlerin ise kime oh olsun dediklerini anlamak mümkün değil.
Şimdi yeni bir akım başladı; 'Garson hesabı getirdi. Kim yediyse hesabı o ödesin' sloganı ile olay kesime fatura edilmeye çalışılıyor. Bu anlayışın şiddetle itiraz ettiği bir başka konu ise 'aynı gemideyiz' gerçeği.
Tabi bu anlayışa kızabilirsiniz, öfkelenebilirsiniz. Ama gerçek şu ki, bu anlayış kendiliğinden ortaya çıkmadı. Yıllardan beri kamplaştırılmanın, öteleştirmenin doğal bir sonucu.
Hatta bu öteleştirme devam da ediyor. Hem de dini ve milli kavramlar üzerinden. Vahim olan, en yıkıcı olanda budur.
Bakın! Meşhur bir fetvabaz var bu ülkede. Geçen gün ne yazdı biliyor musunuz? 'Devlet gerekli gördüğü halde milletin malına el koyma hakkına sahiptir'.
Piyasaların afalladığı, milletin ne yapacağız, nereye gidiyoruz, endişesine kapıldığı şu günlerde böyle bir açıklama küstah Tramp'ın açıklamalarından daha yıkıcıdır. Çünkü bu açıklama ile milletimiz hem milli, hem de manevi değerler üzerinden ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor.
Milletimiz daha fazla gerilmeden siyasilerin, ABD'nin açtığı bu ekonomik savaşa karşı artık fiili adımlar atması, çare sahibi olanların fikirlerinden istifade etmesi lazımdır.
Geç kalınırsa halk sokağa çıkar. Bu da ABD'nin istediği neticedir.
Çünkü okullar açılıyor. Öğrenci servisleri, kılık-kıyafet, kitap-defter artı sonbahar geliyor haliyle başta ısınma giderleri artı elektrik ve su tüketimi artacak. Yani aile bütçelerinden giderler tatil aylarına göre en az 3 veya 4 kat artacak.
Diğer taraftan özel sektörde çalışan anne-babaların işsiz kalma durumu söz konusu. Çünkü- özel sektör ithalata dayalı üretim yapıyor. Zarar eden patron haliyle işçi çıkaracak.
Bir başka gerçek ise ilaç depolarında ilaçlar bitiyor. İlaç sektörü de ithalat üzerine kurulu olduğu için getirilecek ilaçlar ile sıradan vatandaşın alıp, tedavi olması çok zor.
Şu an yaşanan tabloya bakıyorum! Ne siyaset, ne medya ve ne de milletimiz tehlikenin farkında değilmiş gibi bir tavır içerisinde.
İktidar, ABD'nin bu tavrını bir ekonomik savaş ilanı olduğun, bunun kabul edilemez olduğunu, stratejik ortaklığın bitirilmesi anlamına geldiğini açıkladı ve de Türkiye'nin (isim verilmese de) Rusya, İran ve Çin bloğu ile yeni bir ittifak oluşturacağı gözdağı verildi.
Dolar her gün yeni rekorlar kırarken henüz fiili bir adım atılmış değil ve ABD iyice küstahlaşıyor.
Muhalefetin ne yaptığını ben anlamış değilim. Biri twittir üzerinden açıklamalar yapıyor. Diğeri dünü sorguluyor. Bir başkası slogancılık derdinde.
Medya ise çok ilginç! Özellikle muhafazakar ve yeşil İslamcı olarak adlandırılan kesim, ABD'yi kınıyor (!) ama her şeyin bitirilmesine de razı değiller. Ortak bir yol, yeniden kadim dost arayışlarına dönük açıklamalar yapıyorlar.
Bu arada Mesut Yılmaz ve Tansu-Özer Çiller çiftinin bu gelişmeler hakkında ne düşündüklerini çok merak ediyorum!
Vatandaş ise hala papaz ekseninde olayı kesiyor, biçiyor, tartıyor. Feda, diyenlerin sesi daha az çıkıyor gibi. Oh olsun, diyenlerin ise kime oh olsun dediklerini anlamak mümkün değil.
Şimdi yeni bir akım başladı; 'Garson hesabı getirdi. Kim yediyse hesabı o ödesin' sloganı ile olay kesime fatura edilmeye çalışılıyor. Bu anlayışın şiddetle itiraz ettiği bir başka konu ise 'aynı gemideyiz' gerçeği.
Tabi bu anlayışa kızabilirsiniz, öfkelenebilirsiniz. Ama gerçek şu ki, bu anlayış kendiliğinden ortaya çıkmadı. Yıllardan beri kamplaştırılmanın, öteleştirmenin doğal bir sonucu.
Hatta bu öteleştirme devam da ediyor. Hem de dini ve milli kavramlar üzerinden. Vahim olan, en yıkıcı olanda budur.
Bakın! Meşhur bir fetvabaz var bu ülkede. Geçen gün ne yazdı biliyor musunuz? 'Devlet gerekli gördüğü halde milletin malına el koyma hakkına sahiptir'.
Piyasaların afalladığı, milletin ne yapacağız, nereye gidiyoruz, endişesine kapıldığı şu günlerde böyle bir açıklama küstah Tramp'ın açıklamalarından daha yıkıcıdır. Çünkü bu açıklama ile milletimiz hem milli, hem de manevi değerler üzerinden ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor.
Milletimiz daha fazla gerilmeden siyasilerin, ABD'nin açtığı bu ekonomik savaşa karşı artık fiili adımlar atması, çare sahibi olanların fikirlerinden istifade etmesi lazımdır.
Geç kalınırsa halk sokağa çıkar. Bu da ABD'nin istediği neticedir.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024