Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'i terör örgütü PKK'dan arındırmak için yaptığı Zeytin Dalı Harekâtı bugün 5'inci gününe girdi ve tüm hızıyla devam ediyor. İlk gün Afrin'in kuzeyinde bulunan Kilis-Gülbaba'dan başlayan kara harekâtı, 3'üncü gününde Afrin'in doğusundan, Azez'den girişle iki cepheye çıktı ve bölge kıskaca alınmış oldu.
TSK, ÖSO unsurlarıyla beraber bir taraftan karada ilerlemeye devam ederken, diğer taraftan hava operasyonlarıyla, Fırtına obüsleriyle, çok namlulu roketatarlarla MİT'in önceden belirlediği hedefler vurulmaya devam ediyor.
Bu şekilde terör örgütünün barınak ve sığınakları da yok ediliyor.
Ayrıca TSK'nın bölgeye tank ve zırhlı araç sevkiyatı da sürüyor.
3'üncü günün sonunda yetkililer toplam 14 noktanın örgütten kurtarıldığını belirtiyor.
Terör örgütü şu ana kadar ciddi bir direniş göstermedi ancak Kilis'e, Hatay'a roketatarlarla saldırılar gerçekleştirdi. PKK'nın Afrin'den Türkiye'ye en fazla roket saldırısı düzenlediği stratejik tepe olan Burseya ele geçirilirken bazı çatışmalar yaşandı ama neticede tepe alındı.
Afrin'in kent merkezine yaklaştıkça risklerin artabileceği, el yapımı patlayıcılar, mayınlı tuzaklar döşenmiş olabileceği ifade ediliyor. Kobani'den kaydırılmış 500 gerilla eğitimli teröristin de olabileceği belirtiliyor.
Zeytin Dalı Harekâtı'nın seyri bu şekilde devam ediyor, inşallah fazla zayiat vermeden başarıyla tamamlanır, Allah Mehmetçiğimizin yardımcısı olsun. Şu ana kadar bir dirençle karşılaşmamamız, bundan sonra da karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyor.
ABD, Afrin'in Koalisyonun kapsama alanında olmadığını açıklamıştı ama aynı operasyona Menbiç ve doğusu için müsaade etmeyeceğini açıklamıştı. Rusya ise Akar ve Fidan'ın Rusya ziyaretinde sağlanan uzlaşı sebebiyle güçlerini güneye çekti ve harekâtı yakından gözlemliyor. Elbette ki Rusya için de operasyonun belirli bir sınırı var.
Suriye harekâttan son derece rahatsız, hatta Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalarda Türk uçakları hava sahasına girerse vururuz tehdidi yapılmıştı ama anlaşılan o ki Rusya ile yapılan uzlaşı onları da beklemeye sevk etti.
Bu arada ABD oluşan yeni gelişmeler için yeni planlar kurgulamaya başladı. Harekât sonrası çok önemli iki yetkilisini apar topar YPG'nin ele geçirdiği Rakka'ya gönderdi; ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı Mark Andrew Green ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel?
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, bayram değil seyran değil düne kadar reddettiği güvenli bölge konusunu bir anda gündem etmeye başladı, "İhtiyacınız olabilecek bir tür güvenli bölge oluşturmaya çalışmak için birlikte çalışıp çalışamayacağımızı görelim" dedi.
ABD'li yetkililer her kademede Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz deyip duruyorlar ama şu bir gerçek ki Ortadoğu'da en büyük kaygımız ABD'nin kendisi? Suriye'nin kuzeyini önce terör örgütleriyle doldurup sonra bunları temizliyoruz diye başka bir terör örgütüne ordu kurduruyor, bütün bunları da kendi çıkarları için yapıyor. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından bu yana ifade ettiği gibi ABD'nin hesabı buraya yerleşmek, burayı kendine vatan yapmak?
Türkiye'nin amacı; Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın ifadeleriyle Türkiye'nin güvenliği için Suriye'yi terörden temizlemek ve bölgeyi oranın asıl sahibi Suriyelilere bırakmak?
ABD'nin amacı ise, buraya üsler kurup bir daha çıkmamak üzere yerleşmek? O halde bizim ortak paydamız ABD asla olamaz, çünkü ABD'nin amacı Türkiye'yi tehdit ediyor.
Suriye'de bugün gerçekten toprak bütünlüğünü sağlamak isteyen iradeler Rusya, İran ve Suriye yönetimidir. Bizim amacımız onlarla örtüşüyor. Yaptığımız harekâtın tam anlamıyla başarıya ulaşmasını istiyorsak, ABD ile değil, Rusya, İran ve Suriye ile koordinasyon içinde olmaya devam etmeliyiz.
Prof. Dr. Baş'ın her zaman dediği bir gerçek var; bölgemizde yaşanan problemleri ancak bölge ülkeleriyle dostluk ve samimiyet içinde bir araya gelerek çözebiliriz.
Esasen bölge ülkeleriyle asıl odaklanacağımız nokta ABD'nin kuklaları olan ne YPG ne de DEAŞ'tır, ABD'nin bizzat kendisidir. Çünkü ABD'nin bölgemizde BOP emelleri olmasaydı, ne PKK olurdu ne de DEAŞ?
Elbette ki terörle sonuna kadar mücadele edelim ama unutmayalım ki terör örgütlerini oluşturup başımıza bela eden asıl iradeyle yapmamız gereken mücadeleyi yapmazsak, onlara karşı Atatürk gibi temkinli olmazsak, onlardan kendimizi, milletimizi ve de devletimizi bağımsız kılmazsak, elde ettiğimiz bütün başarılar ve zaferler nihayetinde hüsran olacaktır.
TSK, ÖSO unsurlarıyla beraber bir taraftan karada ilerlemeye devam ederken, diğer taraftan hava operasyonlarıyla, Fırtına obüsleriyle, çok namlulu roketatarlarla MİT'in önceden belirlediği hedefler vurulmaya devam ediyor.
Bu şekilde terör örgütünün barınak ve sığınakları da yok ediliyor.
Ayrıca TSK'nın bölgeye tank ve zırhlı araç sevkiyatı da sürüyor.
3'üncü günün sonunda yetkililer toplam 14 noktanın örgütten kurtarıldığını belirtiyor.
Terör örgütü şu ana kadar ciddi bir direniş göstermedi ancak Kilis'e, Hatay'a roketatarlarla saldırılar gerçekleştirdi. PKK'nın Afrin'den Türkiye'ye en fazla roket saldırısı düzenlediği stratejik tepe olan Burseya ele geçirilirken bazı çatışmalar yaşandı ama neticede tepe alındı.
Afrin'in kent merkezine yaklaştıkça risklerin artabileceği, el yapımı patlayıcılar, mayınlı tuzaklar döşenmiş olabileceği ifade ediliyor. Kobani'den kaydırılmış 500 gerilla eğitimli teröristin de olabileceği belirtiliyor.
Zeytin Dalı Harekâtı'nın seyri bu şekilde devam ediyor, inşallah fazla zayiat vermeden başarıyla tamamlanır, Allah Mehmetçiğimizin yardımcısı olsun. Şu ana kadar bir dirençle karşılaşmamamız, bundan sonra da karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyor.
ABD, Afrin'in Koalisyonun kapsama alanında olmadığını açıklamıştı ama aynı operasyona Menbiç ve doğusu için müsaade etmeyeceğini açıklamıştı. Rusya ise Akar ve Fidan'ın Rusya ziyaretinde sağlanan uzlaşı sebebiyle güçlerini güneye çekti ve harekâtı yakından gözlemliyor. Elbette ki Rusya için de operasyonun belirli bir sınırı var.
Suriye harekâttan son derece rahatsız, hatta Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalarda Türk uçakları hava sahasına girerse vururuz tehdidi yapılmıştı ama anlaşılan o ki Rusya ile yapılan uzlaşı onları da beklemeye sevk etti.
Bu arada ABD oluşan yeni gelişmeler için yeni planlar kurgulamaya başladı. Harekât sonrası çok önemli iki yetkilisini apar topar YPG'nin ele geçirdiği Rakka'ya gönderdi; ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı Mark Andrew Green ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel?
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, bayram değil seyran değil düne kadar reddettiği güvenli bölge konusunu bir anda gündem etmeye başladı, "İhtiyacınız olabilecek bir tür güvenli bölge oluşturmaya çalışmak için birlikte çalışıp çalışamayacağımızı görelim" dedi.
ABD'li yetkililer her kademede Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz deyip duruyorlar ama şu bir gerçek ki Ortadoğu'da en büyük kaygımız ABD'nin kendisi? Suriye'nin kuzeyini önce terör örgütleriyle doldurup sonra bunları temizliyoruz diye başka bir terör örgütüne ordu kurduruyor, bütün bunları da kendi çıkarları için yapıyor. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından bu yana ifade ettiği gibi ABD'nin hesabı buraya yerleşmek, burayı kendine vatan yapmak?
Türkiye'nin amacı; Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın ifadeleriyle Türkiye'nin güvenliği için Suriye'yi terörden temizlemek ve bölgeyi oranın asıl sahibi Suriyelilere bırakmak?
ABD'nin amacı ise, buraya üsler kurup bir daha çıkmamak üzere yerleşmek? O halde bizim ortak paydamız ABD asla olamaz, çünkü ABD'nin amacı Türkiye'yi tehdit ediyor.
Suriye'de bugün gerçekten toprak bütünlüğünü sağlamak isteyen iradeler Rusya, İran ve Suriye yönetimidir. Bizim amacımız onlarla örtüşüyor. Yaptığımız harekâtın tam anlamıyla başarıya ulaşmasını istiyorsak, ABD ile değil, Rusya, İran ve Suriye ile koordinasyon içinde olmaya devam etmeliyiz.
Prof. Dr. Baş'ın her zaman dediği bir gerçek var; bölgemizde yaşanan problemleri ancak bölge ülkeleriyle dostluk ve samimiyet içinde bir araya gelerek çözebiliriz.
Esasen bölge ülkeleriyle asıl odaklanacağımız nokta ABD'nin kuklaları olan ne YPG ne de DEAŞ'tır, ABD'nin bizzat kendisidir. Çünkü ABD'nin bölgemizde BOP emelleri olmasaydı, ne PKK olurdu ne de DEAŞ?
Elbette ki terörle sonuna kadar mücadele edelim ama unutmayalım ki terör örgütlerini oluşturup başımıza bela eden asıl iradeyle yapmamız gereken mücadeleyi yapmazsak, onlara karşı Atatürk gibi temkinli olmazsak, onlardan kendimizi, milletimizi ve de devletimizi bağımsız kılmazsak, elde ettiğimiz bütün başarılar ve zaferler nihayetinde hüsran olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025