Kıbrıs ve 80 darbesi1963 yılında Kıbrıs'ta Rumlar, Türkleri katliama tabi tuttu. Türkiye garantör devlet, ABD ile müttefik ve NATO üyesiydi. Siyasi girişimlerle Rum katliamları önlenemeyince Türkiye, 1964 yılında Kıbrıs'a askeri müdahale de bulunmaya karar verdi. ABD, 5 Haziran 1964'te "Johnson Mektubu" olarak bilinen tehdit mektubunu gönderdi. Müttefik ABD, ülkemizi tehdit ediyor ve hiçbir ABD menşeli silahın kullanılamayacağımızı, kullanırsak sonuçlarının ağır olacağını vurguluyordu. Bütün girişimlere rağmen Rumların katliama ve istilacı politikaları devam ediyordu ve 14 Ağustos 1974'te adaya Türk askeri çıktı. Bu harekâtla Türkiye hem kendi stratejisini belirledi, hem de adada bulunan Türklerin güvenliğini garanti altına aldı.NATO çatısı altında beraber olduğumuz müttefik ABD, bu harekâttan 5, 6 ay sonra ülkemize silah ambargosu kararı aldı. Bu karar 1978 yılına kadar sürdü. ABD, silah ambargosu kapsamını ticari ve ekonomik olarak da genişletmişti. ABD'ye göre iç ve dış politikasını belirleyen Türk hükümetleri çaresiz kalmıştı. Sokaklardaki gaz, yağ kuyrukları, misyoner ve ajanların tetiklediği sağ sol ve Alevi Sünni çatışmaları, ardından gelen 1 Mayıs 1977 katliamı Türkiye'yi iç savaşa sürüklemişti. 1980'de Ecevit hükümetinin ülkemizdeki ABD üstlerine Türk Bayrağı çekmesiyle, ABD'nin sinsi yüzünü bir kez daha göstermiş ve oğlanlarıyla 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşmişti. Özal ve ABDÖzal, Tayyip Erdoğan'dan sonra ABD'ye en sadık başbakandır. İktidara gelir gelmez serbest piyasa ekonomisine geçmiş, faizler bire yüz artmış, ülke ekonomisi adeta talan edilmişti. Yabancı markalara açılan ülke pazarı, yerli üretici ve satıcıyı bitirmişti. Eline bol sıfırlı paralar geçen vatandaş ise bunu zenginlik zannediyordu. Askeri alanda da ABD'nin savaş artıklarına tekrar talip olan Türkiye, F-16 projesiyle vatandaşa haklılığını göstermeye kalkıyordu. Oysa yazılım ve şifreleri ABD'de olan projede, Türkiye sadece montajcı konumundaydı ve yıllar sonra bu projeden milyarca dolar zarar ettiğimizi anlayacaktık. PKK ve ABDTürkiye'nin, Lozan'daki doğu ve güney sınırlarını kabul etmeyen ABD, bu bölgedeki dini ve siyasi ideallerinden hiç vazgeçmedi. Bölgede güçlü devlet istemeyen ABD, ya ülkelerin iktidarlarını kendine bağlamış, ya da bölgedeki etnik ve dini farklılıkları ısrarla kaşımıştır. 1978'de kurulan PKK, 84'te katliamlara başlamıştı. Saddam'ın 1990 Kuveyt işgali ve 1991'de SSCB'nin dağılması, ABD'nin planlarını hızlandırmıştı. Ülkesindeki teröre çözüm bulamayan Özal hükümetleri, Kuveyt işgalinde ABD'nin yanında yer almış hatta "bir koyup üç alacağız" mantığıyla Türkiye'yeyi, Ortadoğu bataklığına ilk adımını attırmıştı.Saddam, 1991'de Kuveyt'ten çekilmiş ama Özal, (baba) Bush dostluğu devam etmişti. Artık Türkiye, ABD ne derse onu yapıyordu. Barzani ve Talabani'ye kırmızı pasaportlar verilmiş, Çekiç güç onaylanmış, üstlerimiz hazır ve nazır hale getirilmişti. Saddam'ı yıkmak isteyen ABD, güneyde Şiileri, kuzeyde Kürtleri kışkırtıyordu. Çekiç Güç yardımıyla K. Irak'ta Kürtler, bir "federe devlet" kurup Saddam'a karşı savaşmaya başladılar. Güneyde de ABD desteğiyle Şiiler ayaklandı ama Saddam karşısında tutunamadılar. Bu ayaklanmalarda özellikle Kürtler 200 binden fazla kayıp verdi. Kalanların birçoğu Türkiye ve İran'a sığındı. Bunu fırsat bilen ABD, 10 Nisan 1991'de, 36. Paralel olarak bilinen bölgeyi "Uçuşa yasak bölge" ilan etti. İnsanı yardım adı altında Barzani ve PKK beslendi, eğitildi, donatıldı ve savaşa hazır hale getirildi. ABD'nin isteğiyle "evet", dediğimiz bu uçuşa yasak bölgeye yerleşen PKK teröristleri her fırsatta ülkemize saldırdı. Asker ve vatandaşımızı katletti. Birçok sınır ötesi harekât yaptık. Bu harekâtlardan ABD yetkilileri de önceden haberdardı. Bu harekâtlarda teröristler, bizi hazır bekliyordu. Haliyle binlerce şehit verdik ve milyarlarca dolar maddi zarara uğradık. Aynı ABD, 2000 yılında hazırladığı yasa tasarısıyla hem iç işlerimize direk müdahale ediyor, hem de bugünlerin sinyallerini veriyordu. O tasarı da; "Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın hapishaneden çıkartılması, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan Kürt halkının, kendi dillerinde eğitim, kültür, dil ve televizyon hakkının verilmesi yazıyordu. (ABD'nin kadim dostu Erdoğan ve AKP yarın)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025