Türkiye'ye, Irak'ın işgali sırasında yardımlarını esirgediği gerekçesiyle fırça atan ABD, işgal öncesi kendisine karşıt tavır takınan Meksika ve Şili'ye sesini çıkarmadı. Bununla da kalınmadı, bölgede komşu olarak değerlendirilen bu iki ülkeyle ilişkilerin daha da artırılacağı ifade edildi.
Başkan Bush'un inisiyatifinde devreye sokulan Wolfowitz Krizi'nin perde arkası zamanla aydınlanacak gibi.
Ortaya çıkan bir tek sonuç var o da; ABD ile ilişkilerin tamirinin pek kolay olmayacağı, bunun zaman alacağı.
Yaklaşık 50 yıllık mazisi olan Türk-Amerikan ilişkilerine bakıldığında 1960'lardan bu yana Ankara hükümetleri ile ABD Cumhuriyetçi kadrolarının sıkı fıkı oldukları, Demokratlarla yaşanan kısmi arızaların bu kanatla dengelendiği görülür. Bu, Reagan Dönemi'nde de böyle oldu , Baba Bush Dönemi'nde de. Ama Oğul Bush ile durum tersine döndü.
Neo-Con yani Yeni Muhafazakarlar olarak isimlendirilen Cumhuriyetçi kanat, Türkiye'ye yönelik yeni bir strateji geliştirmiş durumda. Cumhuriyetçiler'in yıllardan beri gelenekselleşen ilişkileri biranda gererek Ankara'yı dışlar davranıma girmelerinin altında yeni doktrinin temelleri yatıyor.
Şaibeli başkanlık seçimlerinden başarıyla çıkan Oğul Bush'un arkasında geniş ve geniş olduğu kadar da derin bir siyasal yapıcılar mekanizması bulunuyor.
Yahudi lobisi destekli bu kadro, iş dünyasından Hollwood'a kadar uzanıyor. Bu kadronun siyasal yapısında başat rol alanların bazıları; Rumsfeld, Wolfowitz, Perle ve Cheney.
Senaryoyu bu karanlık kadro hazırlıyor Bush ise oynuyor. Başkan Bush'un koltuğuna oturur oturmaz Rusya ile Nükleer Silah İndirimi'ni öngören 1972 tarihli anlaşmayı tek taraflı iptal etmesi ve Avrupa'da Füze Savunma Kalkanı oluşturma gibi teşebbüsleri boşa değil. Avrupa'ya, Rusya'ya, Uzakdoğu'ya, Ortadoğu'ya yeni şekil verilecek ve Tek Kutupluluk yeniden rötuşlanacak.
Bunu yaparken de hiçbir ülkenin milli hassasiyetleri ABD pragmatizminin önüne geçemeyecek. Bu yeni sürecin pimini 11 Eylül çekti, devamında Afganistan ve Irak'taki coğrafyalar yeni içeriklerle düzenlendi.
Sırada diğer coğrafyalar var.
ABD'nin yeni emperyal doktrini, hedef bölge coğrafyalarda toprak kazanmayı değil, o topraklardaki içsel örgüyü kişiler kanalıyla kontrol edebilmeyi öngörüyor. Bu taktikle her ikisi de sağlanmış olacak.
Yeni savunma ve saldırı planlarını başta da belirttiğimiz üzere devreye sokan ABD'nin, Fransa, Almanya ve Rusya, özellikle de Türkiye ile gerilen ilişkilerini bu perspektiften değerlendirmek gerek.
Rusya, Almanya ve Fransa bunun farkına vardı. Fransalmanya tanımlaması Avrupa'da ABD karşıtı bir bloklaşmanın temelini teşkil ediyor. Rusya'nın bölge cumhuriyetleri ile NATO benzeri bir ittifaka tutuşması sizce de anlamlı değil mi?
Türkiye ise ABD'nin dümen suyunda cebelleşmekten durumun vehametini kavrayamıyor. Türkiye'nin İran ve Suriye ile dirsek teması başlatmasından sonra ABD'den fırça yemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD, bir taraftan anti Amerikancı yapılanmalara müsaade etmiyor, bir taraftan da uluslararası kurumlaşmalardan yollarını ayırıyor.
Türkiye, kendisine ABD'nin yeni doktrininde yer tutmak istiyorsa; yiyeceği fırçalara katlanacak ya da henüz farkına varamadığı potansiyeliyle yeni arayışlara girişecek. Başka alternatif görünmüyor.
Başkan Bush'un inisiyatifinde devreye sokulan Wolfowitz Krizi'nin perde arkası zamanla aydınlanacak gibi.
Ortaya çıkan bir tek sonuç var o da; ABD ile ilişkilerin tamirinin pek kolay olmayacağı, bunun zaman alacağı.
Yaklaşık 50 yıllık mazisi olan Türk-Amerikan ilişkilerine bakıldığında 1960'lardan bu yana Ankara hükümetleri ile ABD Cumhuriyetçi kadrolarının sıkı fıkı oldukları, Demokratlarla yaşanan kısmi arızaların bu kanatla dengelendiği görülür. Bu, Reagan Dönemi'nde de böyle oldu , Baba Bush Dönemi'nde de. Ama Oğul Bush ile durum tersine döndü.
Neo-Con yani Yeni Muhafazakarlar olarak isimlendirilen Cumhuriyetçi kanat, Türkiye'ye yönelik yeni bir strateji geliştirmiş durumda. Cumhuriyetçiler'in yıllardan beri gelenekselleşen ilişkileri biranda gererek Ankara'yı dışlar davranıma girmelerinin altında yeni doktrinin temelleri yatıyor.
Şaibeli başkanlık seçimlerinden başarıyla çıkan Oğul Bush'un arkasında geniş ve geniş olduğu kadar da derin bir siyasal yapıcılar mekanizması bulunuyor.
Yahudi lobisi destekli bu kadro, iş dünyasından Hollwood'a kadar uzanıyor. Bu kadronun siyasal yapısında başat rol alanların bazıları; Rumsfeld, Wolfowitz, Perle ve Cheney.
Senaryoyu bu karanlık kadro hazırlıyor Bush ise oynuyor. Başkan Bush'un koltuğuna oturur oturmaz Rusya ile Nükleer Silah İndirimi'ni öngören 1972 tarihli anlaşmayı tek taraflı iptal etmesi ve Avrupa'da Füze Savunma Kalkanı oluşturma gibi teşebbüsleri boşa değil. Avrupa'ya, Rusya'ya, Uzakdoğu'ya, Ortadoğu'ya yeni şekil verilecek ve Tek Kutupluluk yeniden rötuşlanacak.
Bunu yaparken de hiçbir ülkenin milli hassasiyetleri ABD pragmatizminin önüne geçemeyecek. Bu yeni sürecin pimini 11 Eylül çekti, devamında Afganistan ve Irak'taki coğrafyalar yeni içeriklerle düzenlendi.
Sırada diğer coğrafyalar var.
ABD'nin yeni emperyal doktrini, hedef bölge coğrafyalarda toprak kazanmayı değil, o topraklardaki içsel örgüyü kişiler kanalıyla kontrol edebilmeyi öngörüyor. Bu taktikle her ikisi de sağlanmış olacak.
Yeni savunma ve saldırı planlarını başta da belirttiğimiz üzere devreye sokan ABD'nin, Fransa, Almanya ve Rusya, özellikle de Türkiye ile gerilen ilişkilerini bu perspektiften değerlendirmek gerek.
Rusya, Almanya ve Fransa bunun farkına vardı. Fransalmanya tanımlaması Avrupa'da ABD karşıtı bir bloklaşmanın temelini teşkil ediyor. Rusya'nın bölge cumhuriyetleri ile NATO benzeri bir ittifaka tutuşması sizce de anlamlı değil mi?
Türkiye ise ABD'nin dümen suyunda cebelleşmekten durumun vehametini kavrayamıyor. Türkiye'nin İran ve Suriye ile dirsek teması başlatmasından sonra ABD'den fırça yemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD, bir taraftan anti Amerikancı yapılanmalara müsaade etmiyor, bir taraftan da uluslararası kurumlaşmalardan yollarını ayırıyor.
Türkiye, kendisine ABD'nin yeni doktrininde yer tutmak istiyorsa; yiyeceği fırçalara katlanacak ya da henüz farkına varamadığı potansiyeliyle yeni arayışlara girişecek. Başka alternatif görünmüyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005