Evet, başka sansımız yok. O pembe söylemler, hayaller (2023, 2071, İstanbul'a ikinci boğaz, özgürlük, adalet vs.) bitti. Daha doğrusu yalandı şimdi ispatlandı.
Senelerdir yorgan altı yapılan gerçekler artık taştı. Maalesef ülkemizin gündeminde artık kan var, kaos var, kin var, nefret var, patlayan ekonomi var. Diğer taraftan ise dost yok, istikrar yok, umut yok, ümitte yok.
Nasıl osun ki! "dön, bitsin bu hasret" diye, devletin en mahremlerine kadar soktuğu anlayışı bugün "terör örgütü" olarak adlandırıp, yargılıyorsun.
"Analar ağlamasın" diye çıktığın yolda görmezden geldiğin, değişik imkânlar sağladığın caniler artık anaları değil Türkiye'yi ağlatıyor.
Bir gecede "hain" ilan ettiğin kardeşin yüzünden (Esad) ülkemiz, İslam Coğrafyasında ve komşu ülkelerin nezdinde hain haline geldi. Komşularımız, yaptıkları siyasi, askeri, ekonomik anlaşmaları askıya alıyor. Akademik işbirliklerini rafa kaldırıyor.
Sözde komşularımızdaki ve İslam Coğrafyasındaki ülkelerin sorunlarını çözecektik. Bu ülkelere barış, huzur götürecektik. Ama ne hikmetse Ortadoğu'da var olan bütün sorunları ülkemize taşıdık. Terör artık ülkemizde. Mülteci kadınlar ülkemizde pazarlanıyor, her türlü kaçakçılık, insan tüccarlığı, organ mafyası vs. Ne kadar suç, insanlık dışı fiil varsa ülkemizi üst yaptı kendine.
Ülkemizi yönetenlere bakıyorsunuz hem içerde, hem de dışarıda saldırgan bir ruh halleri var. Önüne gelene saldırıyorlar, sayıp, döküyorlar. Ya sonra!
Düşünsenize (!) bu ülkenin cumhurbaşkanı, ana muhalefet liderine, 'genel müdür" diye hitap ediyor. Diğer partiyi 'yavru' diyor tanımlıyor. Bir diğerini ise 'hain' ilan ediyor.
Aynı Cumhurbaşkanı iş adamlarını darbeci, akademisyenleri müsvedde, sendikaları terörist, üniversiteleri fuhuş yuvası olarak tariflendiriyor.
İktidar ve kamu görevlileri, Cumhurbaşkanının kalem müdürü veya emir eri durumunda. O ne derse, gerisini tamamlamaya çalışıyorlar.
Ana muhalefete lideri, Cumhurbaşkanına 'diktatör bozuntusu' diyor. "Yavru' denilen muhalefet, vurun, yakın, yıkın arkanızdayız modunda. Ele ele girilen çözüm sürecinde şimdilerde "hain" ilan edilen parti ise 'siz, söz verdiniz, bizde istiyoruz' diyor.
Yani ülkemizdeki her yapı kutuplaştırılmış, birbirlerinden uzaklaşmış ve birbirlerine kin ile bakar vaziyette. En ufak bir kıvılcım kini, kana dönüştürebilir.
Bugün milletin önüne geçen hiçbir parti ve isimde birlik ve beraberliğimizi sağlayacak ne akli, ne ilmi ne de kalbi bir donanıma sahiptir.
Tek çözümü olan lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bir başka ifadeyle millet ve devletimizin Prof. Dr. Haydar Baş'tan başka şansı yoktur.
Bozulan itikadı birliğimiz, ülkemiz ve İslam Coğrafyasını saran fitneden kurtulmak için Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde Ehl-i Beyt'te buluşmamız, birleşmemiz şarttır.
Tekelleştirilen devlet yapımız, eğitim, adalet ve sağlık hizmetlerinin kişiye, gruba, paraya ve bölgeye göre değişiklik göstermesi yani mutlu azınlığın, millete hükmetmesi sonucu oluşan sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde yine kendisine ait olan 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' projelerinin uygulanmasına ihtiyacımız vardır.
Emperyalistlerin mandası olmaktan, kapitalizmin esaretinden kurtulmak için Prof. Dr. Haydar Baş'a ve 'Milli Ekonomi Modeline' ihtiyacımız var.
Başka şansımızda yok, çaremizde yok. Var mı?
Senelerdir yorgan altı yapılan gerçekler artık taştı. Maalesef ülkemizin gündeminde artık kan var, kaos var, kin var, nefret var, patlayan ekonomi var. Diğer taraftan ise dost yok, istikrar yok, umut yok, ümitte yok.
Nasıl osun ki! "dön, bitsin bu hasret" diye, devletin en mahremlerine kadar soktuğu anlayışı bugün "terör örgütü" olarak adlandırıp, yargılıyorsun.
"Analar ağlamasın" diye çıktığın yolda görmezden geldiğin, değişik imkânlar sağladığın caniler artık anaları değil Türkiye'yi ağlatıyor.
Bir gecede "hain" ilan ettiğin kardeşin yüzünden (Esad) ülkemiz, İslam Coğrafyasında ve komşu ülkelerin nezdinde hain haline geldi. Komşularımız, yaptıkları siyasi, askeri, ekonomik anlaşmaları askıya alıyor. Akademik işbirliklerini rafa kaldırıyor.
Sözde komşularımızdaki ve İslam Coğrafyasındaki ülkelerin sorunlarını çözecektik. Bu ülkelere barış, huzur götürecektik. Ama ne hikmetse Ortadoğu'da var olan bütün sorunları ülkemize taşıdık. Terör artık ülkemizde. Mülteci kadınlar ülkemizde pazarlanıyor, her türlü kaçakçılık, insan tüccarlığı, organ mafyası vs. Ne kadar suç, insanlık dışı fiil varsa ülkemizi üst yaptı kendine.
Ülkemizi yönetenlere bakıyorsunuz hem içerde, hem de dışarıda saldırgan bir ruh halleri var. Önüne gelene saldırıyorlar, sayıp, döküyorlar. Ya sonra!
Düşünsenize (!) bu ülkenin cumhurbaşkanı, ana muhalefet liderine, 'genel müdür" diye hitap ediyor. Diğer partiyi 'yavru' diyor tanımlıyor. Bir diğerini ise 'hain' ilan ediyor.
Aynı Cumhurbaşkanı iş adamlarını darbeci, akademisyenleri müsvedde, sendikaları terörist, üniversiteleri fuhuş yuvası olarak tariflendiriyor.
İktidar ve kamu görevlileri, Cumhurbaşkanının kalem müdürü veya emir eri durumunda. O ne derse, gerisini tamamlamaya çalışıyorlar.
Ana muhalefete lideri, Cumhurbaşkanına 'diktatör bozuntusu' diyor. "Yavru' denilen muhalefet, vurun, yakın, yıkın arkanızdayız modunda. Ele ele girilen çözüm sürecinde şimdilerde "hain" ilan edilen parti ise 'siz, söz verdiniz, bizde istiyoruz' diyor.
Yani ülkemizdeki her yapı kutuplaştırılmış, birbirlerinden uzaklaşmış ve birbirlerine kin ile bakar vaziyette. En ufak bir kıvılcım kini, kana dönüştürebilir.
Bugün milletin önüne geçen hiçbir parti ve isimde birlik ve beraberliğimizi sağlayacak ne akli, ne ilmi ne de kalbi bir donanıma sahiptir.
Tek çözümü olan lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bir başka ifadeyle millet ve devletimizin Prof. Dr. Haydar Baş'tan başka şansı yoktur.
Bozulan itikadı birliğimiz, ülkemiz ve İslam Coğrafyasını saran fitneden kurtulmak için Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde Ehl-i Beyt'te buluşmamız, birleşmemiz şarttır.
Tekelleştirilen devlet yapımız, eğitim, adalet ve sağlık hizmetlerinin kişiye, gruba, paraya ve bölgeye göre değişiklik göstermesi yani mutlu azınlığın, millete hükmetmesi sonucu oluşan sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde yine kendisine ait olan 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' projelerinin uygulanmasına ihtiyacımız vardır.
Emperyalistlerin mandası olmaktan, kapitalizmin esaretinden kurtulmak için Prof. Dr. Haydar Baş'a ve 'Milli Ekonomi Modeline' ihtiyacımız var.
Başka şansımızda yok, çaremizde yok. Var mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025