Başörtüsü üzerinden beslenenler

Diyanet eski başkanlarından AKP milletvekili Mehmed Said Yazıcıoğlu, geçen yaz Avrupa'da Dışişleri aracılığı ile bir gezi gerçekleştiriyor. Dışişleri Bakanlığı, Yazıcıoğlu'nun muhtemelen Diyanet eski başkanı sıfatını da hesaba katarak, cuma günü için bir namaz molası ayarlıyor. Öyle ya günlerden cuma ve cuma namazının kazası yok.Dışişleri bürokratları son derece normal bu program ayarlaması için teşekkür beklerken, milletvekilinden azar yiyorlar. AKP'li vekil basıyor kalayı:"Biz laik bir ülkenin mensuplarıyız. Siz nasıl olur da cuma namazı için özel program ayarlarsınız!"Dışişleri mensupları hayretlerini gizleyemiyorlar. Ama yapılacak bir şey de yok, cuma namazı molası programdan çıkarılıyor.Milletvekili bununla da sınırlı kalmıyor. Yaptığının "çok iyi bir şey olduğu" inancı ile konuyu çok satan bir gazeteye anlatıyor. Gazetede bu cuma namazsızlığı aşkını manşete taşıyor, milletvekiline övgüler diziyor.***Şimdi bu küçük hatırayı acaba niye anlattık dersiniz? Aklımıza hükümetin AİHM'de yaptığı savunma geldi de ondan.Meseleyi biliyorsunuz. Leyla Şahin davası AİHM'de Büyük Daire'de görüşülürken hükümet türban yasağını savunan bir müdafaa yapıyor. Hükümet avukatlarının özetle dediği şey şu:"Devletlerin kendi yetkilerini kullanarak eğitimde düzenleme yapma hakkı vardır. Türban yasağı uygulaması bu hakkın bir sonucudur. Zaten Leyla Şahin af yasası çıkmasına rağmen eğitimine devam etmemiştir".Biliyorsunuz Hayrunnisa Gül AİHM'deki aynı konuya ilişkin açtığı davayı eşi Abdullah Gül'ün bakanlığı üzerine geri çekmişti.İşte hükümet adına Dışişleri Bakanı önce eşini AİHM davasından vazgeçiriyor, sonra da türban yasağını savunan müdafayı yapıyor.Şimdi bu fotoğraf karşısında acaba ne düşünürsünüz?Cuma namazı molasını laiklik ihlal ediliyor diye gazete manşetlerine taşıyan milletvekili ve türban yasağını savunan bir Dışişleri Bakanı. Üstelik Gül yasağı savunan müdafaanın, bir hükümet görüşü olduğunun altını ısrarla çiziyor.Sizce bu hükümet başörtüsü yasağını çözer mi, çözmez mi?Ama daha önce, daha önemli bir soru var önümüzde.Bu hükümet türban yasağının kaldırılmasından mı, yoksa devamından mı yana?***İşte muhterem okur bu meselenin 30 yıldır çözülememesinin ardındaki sır budur. İktidarlar hiçbir zaman bu konuda samimi olmadılar. Samimi olmadıkları için de topu hep bir yerlere attılar. O top sahada ileriye geriye gitti geldi. Ancak gerçeği vatandaştan hep gizlediler. O gerçek şuydu:"Başörtüsü yasağının devamını, bir problem olarak kalmasını isteyen adres Washington'du!"Evet tekraren söylüyorum; başörtüsü konusunun çözülmesini istemeyen adres Wahshington'dur. Washington, bu konunun hallini istemediği için de hiç bir hükümet meseleye olumlu yaklaşamıyor. Yasağı kaldıracağım diye iktidara gelenlerin, sonra yasağı savunur hale düşmelerinin sebebi de iktidar olmadan önce bu konuda Washington'a söz vermiş olmalarıdır.Konuyu şöyle özetleyebiliriz:"Aldatıldın ey halkım!"***Şu soruya da cevap arayalım: Washington-Brüksel yani Batı niçin bu yasağın devamını talep ediyor acaba?Cevabı basit:Çünkü bu ülkede başörtüsü yasağının kalkması ile başka şeyler arasında irtibat kuran güçler var. Tabii samimiyetsiz ikdidarlar da var. Buradan çıkan tabii sonuç şu:"Başörtüsü üzerinden bu ülkede çok ekmek yersiniz."Yani, toplumu böler, devlet-millet kaynaşmasını torpiller, ülkeyle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz.AİHM'in yaptığı, hükümetin yaptığı bu değil midir? Apo'ya özgürlük diyenlerin, başörtüsüne yasak demesi acaba neyin ispatıdır?Bu arada bir takım ahmaklar hala AİHM peşinde koşuyorlar. Güya AİHM bu yolla itibar kaybediyormuş!Elazığlı 14 yaşındaki çocuk, başörtüsü sembolünde annesini vuruyor. Televizyon, zavallı kadına başörtüsü yoksa, program da yok diyor. Ve AİHM'de hükümet eskisi ile yenisi ile toptan milleti hançerliyor."Başörtüsü furuattır" diyenlerin Amerika'larda sevinçten bayıldıklarına dair iddiaya girerim.