"Tek başıma dahi kalsam davamdan (Kur'an ve Ehl-i Beyt) asla vazgeçmem" diyordu ömrü boyunca Prof. Dr. Haydar Baş.
Biz de, Hocamıza söz verdik; "Davan davamızdır, sözün sözümüdür" dedik. O halde bu davanın sadece söz ile avukatlığını yapmayacağız. Bütün benliğimizle sahip çıkacağız. Elimizle, dilimizle, malımızla, canımızla, duamızla sahada olacağız. Allah'ın ipine sımsıkı sarılacağız ki, O'nun boyasıyla boyanalım.
Bizler, birbirimizdeki ayrılıklara değil aynılıklara bakalım. Peygamber Efendimizin (s.a.a.v) buyurduğu gibi; "Kendisi için istediğini Mü'min kardeşi için istemeyen bizden değildir" ölçüsüne binaen ben değil biz olacağız.
Ya taraf olmayanlar
Onlar da taraf oldu. Sükût, ikrardır. Tepki vermemek, kabuldür. İtiraz etmemek, razı olmaktır. Kime? Nefislerine, az bir dünyalık karşılığı dünyaya, Yahudi ve Hıristiyanlara.
Bugün hem Müslümanların, hem de İslam devletlerinin asıl sorunu budur.
Yüce Allah Nisa 139. ayette; "Bütün kuvvet ve izzet yalnızca Allah'a aittir" diye hakikati gösterirken İslam dünyasını yönetenlere ve de İslam adına ün yapmış isimlere bakıyorsunuz ki, gitmişler güç, iktidar, izzet ve şerefi Yahudi ve Hıristiyanların kapısında arıyorlar.
Oysa Maide Suresi 56. ayette de Yüce Allah; "Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve mü'minleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir." diyerek kimlerin galip geleceğini beyan ediyordu.
Ama bugün sahaya bakıyorsun ki, Müslümanlar gücü ABD, AB, NATO, İsrail kapılarında arıyor!
Onları asla tatmin edemeyeceklerini, kendilerini kabul ettiremeyeceklerini Yüce Allah (c.c) Bakara Suresi 120. ayette ifade etmişti; "Sen onların dinlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut ve razı olmayacaklar."
Ama o kapılarda ısrar ettiler, hala da ısrar ediyorlar. Sanırım ki! Maide Suresi 51. ayetinin muhatabı oluyorlar;
Ne diyordu Yüce Allah (c.c); "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez."
Bu hal, bu duruş, bu itikat sahiplerinin kalpleri esir oldu. Ekonomileri esir oldu. Devletleri, zenginlikleri talan edildi, ediliyor. Şahsiyetlerini, onurlarını kaybettiler, kaybediyorlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tabiriyle "Evet, bugün elleri zincirli, ayakları prangalı insanlara rastlamak eskisi kadar mümkün değildir.
Fakat bu, her yanda hürriyetin insanlar üzerine sağanak, sağanak boşaldığı anlamına gelmez.
Çünkü artık prangalanan düşünce ve zihinler, istila ve işgal edilen gönül ve ruh dünyalarıdır…" (İman ve İnsan s.234)
Papalık konseyinin 1964'te açıkladığı hedefi, Prof. Dr. Haydar Baş yıllarca belgeleriyle anlattı. Neydi o hedef?
"Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika. Üçüncü bin yılda ise hedef Asya ve Türkiye'nin Hıristiyanlaştırılmasıdır."
Üçüncü bin yılda yani 2001 yılında bu adım atıldı. 11 Eylül organizasyonunu akabinde Bush ne demişti; "Son Haçlı seferini başlatıyorum."
Müslümanların önlerine geçenler ve de her Müslüman haline bir bakmalıdır; Ben, biz kimin yanında, kimin safında, kimin karşısındayız, sorusuna cevap vermelidir.
Sakın! Barış, diyalog, hoş görü, medeniyet, hukuk, demokrasi, diktatör, geri kalmışlık gibi kavramlara aldanıp, Haçlı batının yanında durmayın, hak vermeyin.
Çünkü batının demokrasiden kasıtları kendi kurallarıdır.
İnsan haklarından kasıtları Yahudi ve Hıristiyanların haklarıdır.
İnanç hürriyetinden kasıtları kendi inançlarıdır.
Diyalogdan kasıtları kendi sözlerinin dinlenmesidir.
Barıştan kasıtları kendi planlarının, isteklerinin kabul edilmesidir.
Örnek mi istiyorsunuz? Filistin'de, Kıbrıs'ta, Ege'de, Akdeniz'de şimdi de Azerbaycan'da 40, 50, 60 yıldır barış, diyalog, ortak menfaatlerde buluşma çağrıları yapılıyor. Masalar kuruluyor. Ama netice çıkmıyor.
Neden? Çünkü o masaya kendi diktalarını koyuyorlar ve kabulünü istiyorlar.
Eğer haklıysak (ki, haklıyız) hakkımızı alana kadar hiçbir barış teklifi kabul edilemez. Kabul eden mağlubiyeti de, haklarından vazgeçmeyi de kabul etmiştir.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024