Geçtiğimiz Pazar günü yapılan iktidar partisinin İstanbul il kongresinin tamamını olmasa bile aralıklı olarak yarısını ben de izledim.
Kamera TT Arena stadında dolaşırken, ara ara zumlamalar yaparken kongreye iştirak edenlerin el ve yüz hareketlerini görebildiğim kadar yakından inceledim.
Hepsinin yüzünde, alkışında, gülüşünde derinden bir mahcubiyet seziliyordu.
Genel başkanın en coşkulu konuşmalarını alkışlarken dahi sanki ayak uçlarına bakıyorlar, sanki zoraki alkışlıyorlardı.
Orada toplanan kitleler sanki eş-dost hatırına, sanki arabalar boş gitmesin diye gitmişlerdi.
“Uydum kalabalığa” kabilinden bir yandan alkış yaparken, bir yandan etrafa tebessümler dağıtırlarken içten içe bir muhasebenin içindeydiler sanki.
İktidarının daha üçüncü ayında komşu ve kardeş Irak’ta başlayan haçlı işgaline sonuna kadar destek vermiş bir partinin il kongresi için toplanan Türk insanının yüzünde bu mahcubiyet okunuyordu.
Sahnede sesinin son haddini kullanarak konuşan genel başkanı dinleyen kitleler, elleri ile alkışlasalar da gözleri ile ayak uçlarına bakıyorlardı, muhtemeldir ki şu cümlelerini içlerinden geçiriyorlardı:
“Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”
Terörle ilgili, siyasi uzantıları ile ilgili sert cümlelerini alkışlarken ayak uçlarına bakıyorlardı, muhtemeldir ki Habur’dan özel kıyafetleri ile, özel işaretleri ile giren o manzarayı, kısaca, tarihe “Habur rezaleti” olarak geçen o görüntüleri hatırlamışlardı.
Eş-dost hatırına, arabalar boş gitmesin diye kırsal kesimden götürülen iştirakçiler de “uydum kalabalığa” kabilinden alkışlarken köylerinde, ilçelerinde son yıllarda yaşadıkları HES işkenceleri hafızalarındaydı sanırım.
Arenayı dolduran kalabalık üzerinde bir mahcubiyet, bir suçluluk hali vardı sanki.
Libya’nın paramparça edilip haçlıların önüne atılmasında iktidarın, dolayısıyla kendi partilerinin payı hiç de azımsanacak miktarda değildi.
Aynı kanlı planla dize getirilmeye çalışılan Suriye üzerindeki baskı da hafızalarda tazeliğini koruyordu.
Komşu Müslüman ülkelerdeki isyancıları desteklemeye sıra gelince çuvalın ağzının sonuna kadar açılması ama bu ülkenin çilekeş insanına gelince “Yunanistan gibi oluruz ha…” çıkışı da daha dün gibi hatıralarda idi.
Yabancılara satılabilecek toprak miktarı 2,5 hektar iken yeni düzenleme ile 30 hektara çıkarılmış olması son günlerin sohbet konuları arasında idi.
Yapılan yanlışlara destek de bir yere kadar.
İstanbul İl kongresine katılan kitleler jest ve mimikleri ile “her şeyin farkındayız, yeter artık” der gibiydiler.
Kamera TT Arena stadında dolaşırken, ara ara zumlamalar yaparken kongreye iştirak edenlerin el ve yüz hareketlerini görebildiğim kadar yakından inceledim.
Hepsinin yüzünde, alkışında, gülüşünde derinden bir mahcubiyet seziliyordu.
Genel başkanın en coşkulu konuşmalarını alkışlarken dahi sanki ayak uçlarına bakıyorlar, sanki zoraki alkışlıyorlardı.
Orada toplanan kitleler sanki eş-dost hatırına, sanki arabalar boş gitmesin diye gitmişlerdi.
“Uydum kalabalığa” kabilinden bir yandan alkış yaparken, bir yandan etrafa tebessümler dağıtırlarken içten içe bir muhasebenin içindeydiler sanki.
İktidarının daha üçüncü ayında komşu ve kardeş Irak’ta başlayan haçlı işgaline sonuna kadar destek vermiş bir partinin il kongresi için toplanan Türk insanının yüzünde bu mahcubiyet okunuyordu.
Sahnede sesinin son haddini kullanarak konuşan genel başkanı dinleyen kitleler, elleri ile alkışlasalar da gözleri ile ayak uçlarına bakıyorlardı, muhtemeldir ki şu cümlelerini içlerinden geçiriyorlardı:
“Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”
Terörle ilgili, siyasi uzantıları ile ilgili sert cümlelerini alkışlarken ayak uçlarına bakıyorlardı, muhtemeldir ki Habur’dan özel kıyafetleri ile, özel işaretleri ile giren o manzarayı, kısaca, tarihe “Habur rezaleti” olarak geçen o görüntüleri hatırlamışlardı.
Eş-dost hatırına, arabalar boş gitmesin diye kırsal kesimden götürülen iştirakçiler de “uydum kalabalığa” kabilinden alkışlarken köylerinde, ilçelerinde son yıllarda yaşadıkları HES işkenceleri hafızalarındaydı sanırım.
Arenayı dolduran kalabalık üzerinde bir mahcubiyet, bir suçluluk hali vardı sanki.
Libya’nın paramparça edilip haçlıların önüne atılmasında iktidarın, dolayısıyla kendi partilerinin payı hiç de azımsanacak miktarda değildi.
Aynı kanlı planla dize getirilmeye çalışılan Suriye üzerindeki baskı da hafızalarda tazeliğini koruyordu.
Komşu Müslüman ülkelerdeki isyancıları desteklemeye sıra gelince çuvalın ağzının sonuna kadar açılması ama bu ülkenin çilekeş insanına gelince “Yunanistan gibi oluruz ha…” çıkışı da daha dün gibi hatıralarda idi.
Yabancılara satılabilecek toprak miktarı 2,5 hektar iken yeni düzenleme ile 30 hektara çıkarılmış olması son günlerin sohbet konuları arasında idi.
Yapılan yanlışlara destek de bir yere kadar.
İstanbul İl kongresine katılan kitleler jest ve mimikleri ile “her şeyin farkındayız, yeter artık” der gibiydiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025