Yeryüzünde felaketlerin, zulümlerin, savaşların artmasının en büyük nedeni, insanların Allah'ın muradından uzak yaşamalarıdır.
İnsanlar, Allah'ın muradını bilen gerçek ilim sahipleriyle beraber olabilselerdi, onların gösterdiği yolda hakkı yaşayıp batıldan da uzak kalabilselerdi bugün her yerde barış ve huzur hakim olurdu, kimse haksız yere kan dökmezdi, hak ve adalet her yerde doya doya yaşanırdı.
Peki, kimdir bu ilim sahipleri, bunlar nasıl bir ilme sahipler, dilerseniz bu soruların cevabını Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden bulmaya çalışalım.
Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Cafer (Muhammed Bakır Aleyhisselam), "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür" (Zümer, 9) ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Bilenlerden maksat, biz Ehl-i Beyt'iz; bilmeyenlerden maksat da düşmanlarımızdır. Bizim taraftarlarımız da akıl sahipleridir."
İlim miras olarak kalmaktadır. Bu peygamberlerde böyle olduğu gibi, Ehl-i Beyt imamlarında da böyledir.
Zurare ve Fudayl, Ebu Cafer'den (İmam Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
"İlim Adem'le (a.s.) birlikte yeryüzüne indi ve bir daha ortadan kalkmadı. İlim miras olarak kalır. Hz. Ali (a.s.) bu ümmetin alimiydi. Biz Ehl-i Beyt'ten bir alim öldüğü zaman, mutlaka onun yerine ailesinden ilmini bilen veya Allah'ın dilediğini bilen biri geçer."
Allah Resulü (s.a.v.), İmam Ali ve Ehl-i Beyt imamları tüm peygamberlere verilen ilimlere sahiptir. İnsanlar bu "gürül gürül akan bir nehir" misali ilimden istifade etmek yerine, nefislerine mağlup olarak, ilimden yoksun kuraklığın peşinden gitmeyi tercih etmektedirler.
Ali b. Numan, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir:
İmam (a.s.), "İnsanlar, şurada gürül gürül akan büyük bir nehir dururken, herhangi bir yerdeki ıslaklığı emerek susuzluklarını gidermeye çalışıyorlar" dedi.
İmam'a, "Gürül gürül akan büyük nehir nedir?" diye soruldu.
Buyurdu ki: "Resulüllah (s.a.v.) ve Allah'ın O'na bağışladığı ilimdir. Allah, Hz. Muhammed'in şahsında, Adem'den son peygamber Muhammed'e (s.a.v.) kadar gelen tüm peygamberlerin sünnetlerini toplamıştır."
Orada hazır bulunanlar dediler ki: "Bu sünnetler nelerdir?"
Buyurdu ki: "Peygamberlerin sahip oldukları bütün bilgilerdir. Resulüllah (s.a.v.), bunların tümünü İmam Ali'ye (a.s.) aktarmıştır."
Ehl-i Beyt imamları sahip oldukları ilmi sır tutan ve güvenebilecekleri kişilerle paylaşırlar. Esasen Allah dostları, insan-ı kamiller, irşad ehli sevilmiş zatlat bu manada Ehl-i Beyt imamlarının sırdaşlarıdır.
Seleme b. Muhriz şöyle rivayet etmiştir: İmam Bakır'ın şöyle dediğini duydum:
"Bize verilen ilimler arasında, Kur'an'ın tefsiri ve hükümleri ile zaman ve olayların değişmesine ilişkin ilim yer alır. Allah, bir topluluğa hayır dilerse, onlara işittirir. Dinlemeyenlere işittirse bile, onlar hiç dinlememişler gibi gerisin geri dönüp yüz çevirirler."
Sonra İmam bir süre sustu, ardından şöyle dedi:
"Eğer sır tutan veya güvenebileceğimiz kimseleri görürsek, mutlaka onlara bu bilgileri söyleriz." "Yardım Allah'tan dilenir." (Yusuf, 18)
Ehl-i Beyt imamlarının sahip oldukları ilmi ve gücü bilme açısından önemli bir örnek?
Muhammed b. Fudayl, Cabir'in (r.a.) şöyle dediğini anlattı:
Ebu Cafer (İmam Muhammed Bakır) buyurdu ki:
"Allah'ın İsm-i Azam'ı yetmiş üç harften oluşur. Asef adlı ifrite bundan bir harf verilmişti, o bu harfi söyleyince, kendisiyle Sebe Kraliçesi Belkıs'ın tahtı arasında bulunan yeri bir anda deldi. Açılan delikten elini uzatarak tahtı alıp getirdi. Sonra yer, eski haline döndü. Bu olay, bir göz açıp kapama anından daha kısa bir sürede oldu.
Biz Ehl-i Beyt'in yanında ise İsm-i Azam'ın yetmiş iki harfi vardır. Son bir harf ise Allah katındadır. Onu, katındaki gaybi bilgiler için Kendinde tutmuştu. Ulu, azamet sahibi Allah'tan başka güç ve kudret yoktur."
Ebu Basir, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir:
"Allah'ın (Azze ve Celle) iki türlü ilmi vardır. Bir ilmini, O'ndan başka kimse bilemez. Bir ilmini de meleklerine ve resullerine öğretir. Meleklerine ve resullerine öğrettiği ilmi biz de biliriz."
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
İnsanlar, Allah'ın muradını bilen gerçek ilim sahipleriyle beraber olabilselerdi, onların gösterdiği yolda hakkı yaşayıp batıldan da uzak kalabilselerdi bugün her yerde barış ve huzur hakim olurdu, kimse haksız yere kan dökmezdi, hak ve adalet her yerde doya doya yaşanırdı.
Peki, kimdir bu ilim sahipleri, bunlar nasıl bir ilme sahipler, dilerseniz bu soruların cevabını Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden bulmaya çalışalım.
Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Cafer (Muhammed Bakır Aleyhisselam), "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür" (Zümer, 9) ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Bilenlerden maksat, biz Ehl-i Beyt'iz; bilmeyenlerden maksat da düşmanlarımızdır. Bizim taraftarlarımız da akıl sahipleridir."
İlim miras olarak kalmaktadır. Bu peygamberlerde böyle olduğu gibi, Ehl-i Beyt imamlarında da böyledir.
Zurare ve Fudayl, Ebu Cafer'den (İmam Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
"İlim Adem'le (a.s.) birlikte yeryüzüne indi ve bir daha ortadan kalkmadı. İlim miras olarak kalır. Hz. Ali (a.s.) bu ümmetin alimiydi. Biz Ehl-i Beyt'ten bir alim öldüğü zaman, mutlaka onun yerine ailesinden ilmini bilen veya Allah'ın dilediğini bilen biri geçer."
Allah Resulü (s.a.v.), İmam Ali ve Ehl-i Beyt imamları tüm peygamberlere verilen ilimlere sahiptir. İnsanlar bu "gürül gürül akan bir nehir" misali ilimden istifade etmek yerine, nefislerine mağlup olarak, ilimden yoksun kuraklığın peşinden gitmeyi tercih etmektedirler.
Ali b. Numan, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir:
İmam (a.s.), "İnsanlar, şurada gürül gürül akan büyük bir nehir dururken, herhangi bir yerdeki ıslaklığı emerek susuzluklarını gidermeye çalışıyorlar" dedi.
İmam'a, "Gürül gürül akan büyük nehir nedir?" diye soruldu.
Buyurdu ki: "Resulüllah (s.a.v.) ve Allah'ın O'na bağışladığı ilimdir. Allah, Hz. Muhammed'in şahsında, Adem'den son peygamber Muhammed'e (s.a.v.) kadar gelen tüm peygamberlerin sünnetlerini toplamıştır."
Orada hazır bulunanlar dediler ki: "Bu sünnetler nelerdir?"
Buyurdu ki: "Peygamberlerin sahip oldukları bütün bilgilerdir. Resulüllah (s.a.v.), bunların tümünü İmam Ali'ye (a.s.) aktarmıştır."
Ehl-i Beyt imamları sahip oldukları ilmi sır tutan ve güvenebilecekleri kişilerle paylaşırlar. Esasen Allah dostları, insan-ı kamiller, irşad ehli sevilmiş zatlat bu manada Ehl-i Beyt imamlarının sırdaşlarıdır.
Seleme b. Muhriz şöyle rivayet etmiştir: İmam Bakır'ın şöyle dediğini duydum:
"Bize verilen ilimler arasında, Kur'an'ın tefsiri ve hükümleri ile zaman ve olayların değişmesine ilişkin ilim yer alır. Allah, bir topluluğa hayır dilerse, onlara işittirir. Dinlemeyenlere işittirse bile, onlar hiç dinlememişler gibi gerisin geri dönüp yüz çevirirler."
Sonra İmam bir süre sustu, ardından şöyle dedi:
"Eğer sır tutan veya güvenebileceğimiz kimseleri görürsek, mutlaka onlara bu bilgileri söyleriz." "Yardım Allah'tan dilenir." (Yusuf, 18)
Ehl-i Beyt imamlarının sahip oldukları ilmi ve gücü bilme açısından önemli bir örnek?
Muhammed b. Fudayl, Cabir'in (r.a.) şöyle dediğini anlattı:
Ebu Cafer (İmam Muhammed Bakır) buyurdu ki:
"Allah'ın İsm-i Azam'ı yetmiş üç harften oluşur. Asef adlı ifrite bundan bir harf verilmişti, o bu harfi söyleyince, kendisiyle Sebe Kraliçesi Belkıs'ın tahtı arasında bulunan yeri bir anda deldi. Açılan delikten elini uzatarak tahtı alıp getirdi. Sonra yer, eski haline döndü. Bu olay, bir göz açıp kapama anından daha kısa bir sürede oldu.
Biz Ehl-i Beyt'in yanında ise İsm-i Azam'ın yetmiş iki harfi vardır. Son bir harf ise Allah katındadır. Onu, katındaki gaybi bilgiler için Kendinde tutmuştu. Ulu, azamet sahibi Allah'tan başka güç ve kudret yoktur."
Ebu Basir, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir:
"Allah'ın (Azze ve Celle) iki türlü ilmi vardır. Bir ilmini, O'ndan başka kimse bilemez. Bir ilmini de meleklerine ve resullerine öğretir. Meleklerine ve resullerine öğrettiği ilmi biz de biliriz."
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025