Adamın biri bir gün Allah'a yalvarmış yakarmış. Ey büyük Allah'ım ne olur şu Hızır aleyhisselamı karşıma çıkar da bir iki dileğim var, ona söyleyeyim belki dileğimi dinler derdime derman olur. Çünkü bıktım bu fukaralıktan, iki yakam bir araya gelmiyor. Zavallı adam o kadar yakarmış ki Yüce Allah sesine kulak vermiş göndermiş Hızır'ı. Hz. Hızır çıkmış gelmiş adamın yanına, bak demiş çok fakir olduğunu, yardıma muhtaç olduğunu biliyorum. Cenab-ı Allah derdine dermen olayım diye beni sana gönderdi. Ne dilersen benden dile hemen yerine getireceğim. Şu kocaman dağı altına çevir de çevireyim, benden saray iste, en güzelini yapıp sana vereyim, içini altın mücevher ve elmaslarla doldurayım, böylece sende bu fakirlikten, muhtaçlıktan, insanlara el açmaktan kurtulacaksın. Ama dileğini bana söylemeden önce benim de bir şartım var demiş. Bak senin komşun Hasan'da tıpkı senin gibi yardıma muhtaç, fakir ve üstelik hasta. Bunun için sen benden ne dilersen dile hemen yerine getireceğim ama durumu senden daha kötü olduğu için Hasan'a sana verdiğimin iki katını vereceğim demiş. Bunu bil ve şimdi dile benden ne dilersen. Adam başlamış düşünmeye dileğini söylemeden önce. Kendi içinden başlamış kendisiyle konuşmaya, yav ben şimdi Hızır'a şu koca dağı altına çevir bana ver desem iyi olur, ama komşum Hasan'a iki tane altından dağ verecek. O benden daha zengin olacak olmaz bu demiş. Saray istesem içi elmas, altın dolu komşuma iki saray verecek o yine benden zengin olacak demiş. İçini almış bir kıskançlık ve ruhu adeta azaba bürünmüş. Kendi kendine, öyle bir şey istemeliyim ki komşum Hasan benden daha zengin olmamalı demiş ve Hızır'a dileğini söylemiş " Ey Hızır hazretleri ne istersem yerine getireceğini söyledin, lakin komşum Hasan'a iki katını vereceğini söyledin, benim dileğim benim bir gözümü çıkar" der. Toplum olarak kendimizi salıverdiğimiz dönemlerden geçiyoruz. Yani büyük bir boşluk içinde belirsizlikler hâkim. İnsanların birbirine güveni kalmamış, bir hastalık gibi her yanımızı kıskançlık, kin ve güvensizlik duygusu kaplamış. Bunun sebepleri üzerinde uzun uzun durmayacağım, ama şunu çok iyi bilmeliyiz ki, komşusu açken tok yatan bizden değildir der sevgili Peygamberimiz. Kin ve haset dinimizce yasaklanmış ve insanlardan emin birer fert olmaları istenmiştir. Varsa bu tür kıskançlıklarımız bir kenara bırakıp bir birimize destek olmak zorundayız. Şayet bir arada yaşamak zorundaysak çevremizi güzelleştirmek, hayatımızı yaşanabilir hale getirmek zorundayız.Toplumumuzda, çevremizde kıskanç olmayan, dürüst ve toplumun genel çıkarlarını kendi çıkarlarını üstünde tutan yığınla insanımız var. Ama bu insanlarımız maalesef topluma küsüp kabuklarına çekilmiş durumdalar. Bu duyarlı insanlarımızın söz sahibi olma zamanı geldi de geçiyor artık. Bakın bir misalle anlatayım, Lut kavmini sapkınlığından dolayı yerle bir etti Cenab-ı Allah. Onları tamamen yok etti. Yokolan bu insanlar arasında Allah'a inanan ve ibadetlerinden ödün vermeden yaşayan insanlar da vardı. Lut kavmi yerle bir edilince melekler ey Allah'ım bu kavim yolundan saptı ve sen de onları yerle bir ettin bunu anladık. Fakat sana akşama kadar ibadet eden, senin yolundan çıkmayan insanları neden yok ettin diye sorarlar. Cevap çok çarpıcıdır, " çünkü bana inanan o insanlar o kavmin sapkınlıklarına, yanlışlıklarına karşı çıkmadılar onları da bu yüzden yok ettim" der Allah.Şimdi dürüst insanları olmaları gereken yere gelmelerinin zamanıdır. Eğer dürüst olduğunu savunanlar hizmet edilecek önemli yerlere talip olmazlarsa, çalışmazlarsa, mevcut durumdan şikâyet de etmemeliler. Şimdi toparlanma zamanı ve kendi kendimize sahip çıkma zamanıdır. Tüm güzel insanlarımızın söz sahibi olma zamanıdır, kolay gelsin.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012