Dünkü yazımda, yalan ile imanın aynı kalpte bulunmayacağını, yalanın, tutulmayan sözlerin Allah'ın gazabına sebep olacağını, yalana sarılanların işlerinin asla rast gitmeyeceğini, yalanın fakirliğin artmasında, fuhşiyatın çoğalmasında, sapkınlıkların ortaya çıkmasında etkin sebep olduğunu, en kötü insan profili olan münafıkların bir karakterinin de yalancılık olduğunu, yalanın sıradanlaştığı toplumlarda huzur ve güvenin kaybolacağını, Kur'an'dan, Peygamberimizden ve pak soyundan örneklerle anlattık.
Anlaşılacağı üzere bu ölçüden çok ama çok uzaklaşmış olduğumuz gerçeğidir. Tabi Hakk'ın ölçüsünden uzaklaşanlar başka ölçü birimlerine dahil olurlar. Hatta zamanla karakterlerini ölçü olarak da kabul ettirme hayretine de girerler.
Evet, siyasette yalan rüzgarları kasırgaya, vaatler şans oyunlarına dönmüş vaziyette. Haliyle tablo malumunuzdur. Bu tablonun temeli milli ve manevi değerlerimiz olmadığına göre nedir?
"Mutlaka yalan söyleyin inanan çıkacaktır. Yalan söylemeye devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa, o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır. Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin ve asla kabahat ve suç üstlenmeyin. Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır" diyen Goebbels ile "İnsanlar ağır baskılara karşı direnemezler. İnsanlara baskı yaparken öyle davranmalısın ki, intikam almaya olanak bulamasınlar. Seçkinleri memnun etmek mümkün değildir. Oysa halkı memnun etmek çok daha kolaydır.
Akıllı hükümdar, yurttaşlarını her zaman ve her durumda kendisine muhtaç bırakmalıdır. Onların sürekli olarak bağlılığını sağlayacak tek yol budur. Hükümdar kendini, hükümdar seçilinceye kadar cömert, seçildikten sonra cimri tanıtmaktan çekinmemelidir. Çünkü cömertliğin sonu yoksulluk ve itibarsızlıktır. Hükümdar tüm davranışlarıyla büyük ve olağanüstü insan görüntüsü vermeye çalışmalıdır" diyen Makyavelli'dir.
Şunun unutmayın! Siyasetçiler, sanatçılar, zenginler vs. seçilmiş insanlar değildir. Senin, benim gibi sıradan kişilerdir. İmtihan dünyasında verilen rolü oynuyorlar. Belki yarın sen de, ben de siyasetçi olacağız, o koltuklara oturacağız. Zenginde olabiliriz, ünlü de.
Hz. Mevlana'nın, "neyi arıyorsan o'sun sen" sözü ölçüdür. Biz neyi arıyor, neyi hedefliyoruz? Güç, otorite, makam, mevki, şöhret vs. ise o'sun sen.
Yok, 'benim bütün gayretim son nefeste iman ve Allah rızası için' diyorsan mutlak galip sensin. Çünkü Allah (a.s) en büyüktür.
Bu siyasette de, sanatta da, sarayda da, barakada da, tarlada da, zenginler kulübünde de böyledir.
Siyasete dönersek! Prof. Dr. Haydar Baş siyasetteki amacını her daim, 'hedefimiz Allah'ın rızasını kazanmaktır' der ve şöyle devam ederdi; Siyaset, hizmetin yapıldığı yerdir. O mevkilerde olmak için, harcama yapmak değil, projeleri ortaya koyarak, yapılacakların altını çizmek gerekir.
Hizmet gerekçesiyle kamu menfaatlerini eline geçirip çıkar sahibi olmak; daha sonra milleti zarara uğratmak ne ahlakidir, ne de dinidir.
Ama milletin de buna meydan vermemesi gerekir. Siyasinin görevi hizmet etmektir, edeceğini gerekçeleriyle ortaya koymaktır' sözleri tarihe kayıtlıdır.
Bugün başta gençlerimiz olmak üzere milletimizin ümidi olan BTP lideri Hüseyin Baş ise daha ilk gün, 'bizim gayemiz koltuğun hayrını görmek değil hakkını vermektir' diyerek niyetini, hedefini açıklamıştı.
Dikkat ettiyseniz! Babası da, oğlu da söz yerine proje, şikâyet yerine çıkış yolu, vaat yerine taahhüt ortaya koydular bugüne kadar.
Aklın yolu birdir, diyorum. Ya siz?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024