Obama, Türkiye'nin özellikle ifade özgürlüğü konusundaki tutumundan rahatız olduğunu açıkça dile getirdi.
Washington'daki Nükleer Güvenlik Zirvesi sırasında düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine Obama, "Türkiye'de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü bir biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü bir biçimde inanan biriyim" yanıtını verdi.
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin takındığı tutum, uzun zamandan beri bütün dünya tarafından eleştiriliyor. Ayrıca Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerden biri de hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasinin, otoriterleşmeye doğru kayması!
Obama da Erdoğan'a açıkça tavır koymuş durumda.
Türkiye'de çeşitli protesto gösterilerinin çok sert biçimde bastırıldığını görüyorlardı. Ama Brookings Enstitüsü'nde protestocular ve Türk güvenlik personeli arasındaki arbedeye ABD medyası bizzat şahit oldu. Bu gerilim, ABD medyasında geniş yankı bulurken Erdoğan, eleştirilerin odağı haline geldi.
Türk güvenlik personelinin Cumhurbaşkanını olası bir saldırıdan korumaya çalışması gayet normal. Ancak ortaya çıkan görüntüler protestoculara daha profesyonelce yaklaşmanın bir yolu yok muydu, sorusunu akla getiriyor!
Türkiye, en çok gazeteci tutuklayan ülkelerden biri? Ayrıca gazetecilerin duruşmasını takip eden konsoloslara Erdoğan'ın sert eleştirisi de tüm dünyada yankı bulmuştu. Erdoğan'ın "Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymuyorum, saydı da duymuyorum" sözleri yine eleştiri konusu olmuştu. Bir de akademisyenlerin tutuklanması olayı var. Bu konu da 'ifade özgürlüğünün mahkum edilmesi' olarak değerlendirildi tüm dünyada.
Obama'nın basın toplantısındaki şu sözleri de önemliydi; "Onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz.", "Erdoğan göreve demokrasi vaadiyle geldi."
Dikkatinizi çekmiştir Türkiye, demokrasi ve ifade özgürlüğü konusunda eleştirilerin odağı haline geldi. Yakında Türkiye'ye zorla 'demokrasi' getirmelerinden korkuyorum!
Yanlış anlamayın, Sayın Erdoğan'ın içinde bulunduğu koalisyonun; Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya, Afganistan'a hatta Mısır'a nasıl demokrasi(!) götürdüğünü gördük. Şu an demokrasi(!) götürdükleri ülkelerde taş üstünde taş kalmadı, milyonlarca insan öldü, milyonlarcası da mülteci durumuna düştü.
Türkiye, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, erkler arasında ayrılık, yargıya müdahale ve buna benzer konularda geriye gitmiştir, doğrudur. Türkiye'de, tek adamlık hakimiyeti var, bu da doğrudur. Fakat Türkiye'nin iç işlerine dışarıdan müdahale asla kabul edilemez. Tavsiyede bulunabilirler, Türkiye'nin içinde bulunduğu uluslararası anlaşmalara riayet etmesi istenebilir, o kadar.
Sayın Erdoğan'ın Suriye'ye demokrasi dersi verdiği günleri hatırlıyorum da, şu an Türkiye'nin geldiği nokta bana çok ibretlik görünüyor!
Söylemeden geçemeyeceğim, bu günlerin geleceğini, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş çok önceden söylemişti. "Sana bir dost tavsiyesi" diye başlayan çok sayıda uyarılarının ardından Haziran 2013'te şu tespitte bulunmuştu: "?Şimdi birileri onu sildi. Üstüne bir çizgi attı. Öyle bir hırslandı ki, akıl baştan gitti. Sen ne yaparsan yap üstü çizilmiş bir adam oldun?"
Sayın Erdoğan bu saatten sonra ne yapar bilemiyorum. Keşke Sayın Haydar hocamıza zamanında kulak verseydi. Erdoğan'dan benim ise tek isteğim şudur: Türkiye'yi Suriye'ye çevirmesin!
Washington'daki Nükleer Güvenlik Zirvesi sırasında düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine Obama, "Türkiye'de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü bir biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü bir biçimde inanan biriyim" yanıtını verdi.
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin takındığı tutum, uzun zamandan beri bütün dünya tarafından eleştiriliyor. Ayrıca Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerden biri de hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasinin, otoriterleşmeye doğru kayması!
Obama da Erdoğan'a açıkça tavır koymuş durumda.
Türkiye'de çeşitli protesto gösterilerinin çok sert biçimde bastırıldığını görüyorlardı. Ama Brookings Enstitüsü'nde protestocular ve Türk güvenlik personeli arasındaki arbedeye ABD medyası bizzat şahit oldu. Bu gerilim, ABD medyasında geniş yankı bulurken Erdoğan, eleştirilerin odağı haline geldi.
Türk güvenlik personelinin Cumhurbaşkanını olası bir saldırıdan korumaya çalışması gayet normal. Ancak ortaya çıkan görüntüler protestoculara daha profesyonelce yaklaşmanın bir yolu yok muydu, sorusunu akla getiriyor!
Türkiye, en çok gazeteci tutuklayan ülkelerden biri? Ayrıca gazetecilerin duruşmasını takip eden konsoloslara Erdoğan'ın sert eleştirisi de tüm dünyada yankı bulmuştu. Erdoğan'ın "Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymuyorum, saydı da duymuyorum" sözleri yine eleştiri konusu olmuştu. Bir de akademisyenlerin tutuklanması olayı var. Bu konu da 'ifade özgürlüğünün mahkum edilmesi' olarak değerlendirildi tüm dünyada.
Obama'nın basın toplantısındaki şu sözleri de önemliydi; "Onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz.", "Erdoğan göreve demokrasi vaadiyle geldi."
Dikkatinizi çekmiştir Türkiye, demokrasi ve ifade özgürlüğü konusunda eleştirilerin odağı haline geldi. Yakında Türkiye'ye zorla 'demokrasi' getirmelerinden korkuyorum!
Yanlış anlamayın, Sayın Erdoğan'ın içinde bulunduğu koalisyonun; Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya, Afganistan'a hatta Mısır'a nasıl demokrasi(!) götürdüğünü gördük. Şu an demokrasi(!) götürdükleri ülkelerde taş üstünde taş kalmadı, milyonlarca insan öldü, milyonlarcası da mülteci durumuna düştü.
Türkiye, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, erkler arasında ayrılık, yargıya müdahale ve buna benzer konularda geriye gitmiştir, doğrudur. Türkiye'de, tek adamlık hakimiyeti var, bu da doğrudur. Fakat Türkiye'nin iç işlerine dışarıdan müdahale asla kabul edilemez. Tavsiyede bulunabilirler, Türkiye'nin içinde bulunduğu uluslararası anlaşmalara riayet etmesi istenebilir, o kadar.
Sayın Erdoğan'ın Suriye'ye demokrasi dersi verdiği günleri hatırlıyorum da, şu an Türkiye'nin geldiği nokta bana çok ibretlik görünüyor!
Söylemeden geçemeyeceğim, bu günlerin geleceğini, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş çok önceden söylemişti. "Sana bir dost tavsiyesi" diye başlayan çok sayıda uyarılarının ardından Haziran 2013'te şu tespitte bulunmuştu: "?Şimdi birileri onu sildi. Üstüne bir çizgi attı. Öyle bir hırslandı ki, akıl baştan gitti. Sen ne yaparsan yap üstü çizilmiş bir adam oldun?"
Sayın Erdoğan bu saatten sonra ne yapar bilemiyorum. Keşke Sayın Haydar hocamıza zamanında kulak verseydi. Erdoğan'dan benim ise tek isteğim şudur: Türkiye'yi Suriye'ye çevirmesin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022