ABD, İran'a yönelik ikinci yaptırım paketini 5 Kasım'da yani dün devreye koydu.
Bu yaptırım paketinde şunlar var:
İran Ulusal Petrol Şirketi ve iştiraklerinin uluslar arası faaliyetlerinin kısıtlanması.
Yabancı finans kuruluşlarının İran Merkez Bankası ve İranlı diğer bankalarla işlemlerinin sonlandırılması.
Bankalar arası uluslar arası fon transferlerini düzenleyen SWIFT sisteminin ambargo uygulanan tüm İranlı kuruluşlara kapatılması.
İran'ın liman işletmeleri, tersaneleri ve deniz taşımacılığı sektörüne ambargo uygulanması.
İran İslam Cumhuriyeti Gemicilik Şirketi (IRISL), İran Güney Gemicilik Hattı Şirketi ve iştiraklerinin ABD Hazine Bakanlığı'nın kara listesine eklenmesi…
ABD, haksız yere aldığı bu yaptırım kararlarına tüm ülkelerin uyması için her türlü baskıyı kullanıyor. Hatta bu yaptırım uygulamalarına uymayan ülkelere de yaptırım uygulanacağı konusunda tehditler savuruyor.
Bir de lütfedip, 8 ülkenin geçici bir süreyle bu yaptırımlardan muaf tutulacağını ilan ediyor ama bir puzzle gibi bu ülkelerin ismini açıklamıyor.
İran, BM'nin bir kuruluşu olan Uluslar arası Atom Enerji Ajansı'nın (UAEA) hazırladığı son rapora göre, P5+1 denilen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin ve Almanya'yla 2005 yılında imzaladığı nükleer anlaşmaya aykırı bir yanlış adım bile atmadı.
Anlaşma tüm taraflarca düzgün bir şekilde devam ederken, hukuksuz ve gerekçesiz bir şekilde anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen ABD; ama tüm dünyaya baskı üstüne baskı yapan yine ABD… ABD hem suçlu, hem de güçlü…
Eğer maksat, bir barış ortamını yakalayıp ülkeler arasındaki ilişkilerin gerilimsiz bir şekilde devam etmesiyse, bu anlaşma zaten bunu sağlıyordu.
BM raporları bunu açıkça gösteriyor.
O halde ABD, durup dururken neden anlaşmadan çekildi, neden İran'a tehditler savurmaya başladı, neden anlaşmadan çekilmek istemeyen diğer ülkelere baskı uyguluyor?
Dahası, neden sadece 8 ülkeye muafiyet uygulanıyor ve neden geçici? Bu sorulara ABD'nin Ortadoğu planlarını bilmeden cevap vermeye kalkarsanız elbette ki çuvallarsınız.
ABD, dünya politikasını Teksas usulü uyguluyor; "Ben dedim olacak" mantığında…
Çünkü ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında hedef tahtasına oturttuğu, içlerinde İran'ın da bulunduğu 22 İslam ülkesini bölmek, parçalamak ve işgal etmek istiyor.
Bu projeyi Afganistan'da NATO kapsamında işgalle, Irak'ta direkt işgalle, Libya'da terörü ve ardından da NATO'yu kullanarak, Mısır ve Tunus'ta Arap Baharı kisvesiyle, Suriye'de terör üzerinden yürütülen vekâlet savaşlarıyla hayata geçirmeye çalıştı, birçoğunda da maalesef başardı.
Şimdi de İran'da yaptırımlarla, ekonomik ablukayla, İran'ın bütün hayat damarlarını kesmeye çalışarak yapmaya çalışıyor. Amacı, her zaman ifade ediyoruz, hem bağcıyı dövmek, hem bağı talan etmek, hem de bağa yerleşmek…
İran'ın da yumuşak karnı maalesef ekonomi… Çünkü uyguladığı ekonomik sistem, diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi ABD'nin kontrolünde olan, kurallarını ABD'nin koyduğu kapitalist sistem… Yabancı paraya, dış ticarete, ithalata bağımlı, senin üzerinde BOP hesapları olanların kurallarıyla yönetilen bir sistemi uygulayarak bu yaptırımlardan kurtulabilmek mümkün değildir.
Bu yaptırımlar, ABD'nin İran üzerindeki menfur BOP planlarının birinci ayağıdır.
İkinci ayağı ise artık ekonomisini yönetmeyecek duruma gelen İran'da halkın iyice perişan olması, kurumların hizmetlerini aksatması, insanların büyük bir açlık ve yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıdır.
Bu da İran'daki iç dinamikleri harekete geçirecek ve ABD taarruzlarına karşı her türlü direnci ortaya koyan İran'da kale içten işgal edilecek, ABD'nin hesabı bu…
Arap Baharı'nın İran versiyonunu hayata geçirmek istiyorlar.
BOP hedefinde olan Türkiye'de döviz kurları nasıl bir silaha dönüşeviyorsa, dışa bağımlı olan İran için de ABD yaptırımları bir anda silaha dönüşüveriyor.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından beri vurguladığı gibi ABD, İran ve Türkiye'nin de bulunduğu Ortadoğu coğrafyasını kendisine vatan olarak seçmiştir. Ve işgal amacından asla vazgeçmeyecektir.
Onun bu emperyal politikalarına dur diyebilecek tek çözüm bağımsız bir ekonomi anlayışına sahip olmaktır. Bunun bugün tek adresi de Prof. Dr. Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
Eğer İran, BRICS devletleri gibi MEM'in projelerini hayata geçirirse, ABD ve yandaşları ne tür yaptırım ortaya koyarlarsa koysunlar asla etkilenmez, zarar görmez.
Aksi halde İran'ın, yaptırımların neden olacağı iç krizlere karşı koyması imkansızdır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024