Bir Dünya Kadınlar Günü'nü daha geride bıraktık. Aynen geçen yıl, ondan önceki yıl, ondan daha önceki yıl ve daha daha önceki yıllarda olduğu gibi.
Bu yıl da aynen geçen yıl, ondan önceki yıl, ondan daha önceki yıl ve daha daha önceki yıllarda olduğu gibi kadının önemi vurgulandı, kadına şiddet kınandı, kadının istihdamda, temsilde daha çok yer alması gerektiği açıklandı.
Ya sonra? Hepsi bu kadar! Herkes bildiği yolda gitmeye devam ederken kadınlar yine yalnız, yine sahipsiz kaldı.
Gerek 8 Mart öncesi ve gerekse seçim dönemlerinde kadının iş hayatındaki varlığı gündem olur.
Başta kadın dernekleri olmak üzere siyasi partiler, kadının, iş hayatında daha çok yer alması gerektiğini vurgular.
Bu mealde şöyle bir soru sorayım; Ülkemizde çalışmayan kadın mı var? Bir kadını, iki farklı sektörde hem de 24 saat çalıştırarak ezmek mi kadın hakkı?
Soru çok zor oldu dimi?
Maalesef tablo budur. Evet, kadınlarımız evde çalışıyor. Bu çalışmasının karşılığı verilmediği için bir de işte çalışmak zorunda kalıyor. İki iş altında ezilen kadın, ne kendisine zaman ayırabiliyor, ne canından çok sevdiği evlatlarına ve ne de hayatı paylaştığı eşine.
Bu tabloyu neden kimse görmek istemiyor?
Başta kadın dernekleri olmak üzere siyasilere de soruyorum; Kadınların çalışması derken, bahsedilen çalışma, filmlerdeki içi ihtiraslarla doldurulmuş, görseli çok olan yaşam mı yoksa, arka sokakların 10 saat, 12 saat hem de ücretin asgarisine bodrumlarda çalışmak mı, hangisi?
Diğer taraftan bizim kültürümüzde, 'aile küçük bir devlet, devlet ise büyük bir ailedir' gerçeği vardır.
Bu küçük devletin (ailenin) hükümeti de, başbakanı da, içişleri, eğitim, sağlık vs. bakanı da kadındır, annedir.
Şimdi siz, o başbakanı, o içişleri, eğitim, sağlık bakanını, yönettiği yerden alıyor ve kapitalizmin çarklarına atıyorsunuz.
Hiç düşünüyor musunuz (!) o devletin (ailenin) hali ne oluyor diye.
Yılda ortalama 150 bin devlet (aile) yıkılıyor, dağılıyor. Neden? O devletin, hükümetini asıl görevinden aldınız da ondan.
Bir çok değerimizi kaybettiğimizden, yeni neslin başıboş yetiştiğinden şikayetçi oluyoruz. Fuhuş, aldatma, şiddet ve katliam haberleri de ortada.
Peki, neden? Düz oturup, düz konuşalım!
En başta milli ve manevi değerleri göz göre göre tahrip edilmiş, milli benliği tarumara uğramış, kendine yabancılaşmış birey ve toplum var karşımızda. Öyle ki, insanımız ne inandığı gibi yaşayabiliyor, ne de yaşadığı gibi inanabiliyor.
Toplumu oluşturan bireyleri yetiştiren kadındır. Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın tarifiyle, 'kadın annedir, insan mühendisidir, insan emekçisidir, sevgi, şefkat, merhamet kaynağıdır'.
Siz bu mühendisi, emekçiyi alıyor bar, market, lokanta, bodrum katlardaki işyerlerinde çalışmaya mahkum ediyorsunuz.
Haliyle bu kadının ne mühendisliği kalıyor, ne şefkati ne de muhabbeti. Çocuklar terbiyeyi ya sokaktan, ya da internetten öğreniyor. Eşler, genelde erkekler, muhabbeti (!) kendilerinde değil dışarıda arıyor.
Haliyle ortaya huzursuzluk çıkıyor. Bu huzursuzluk zamanla şiddete ve de cinayete kadar gidiyor. Çocukların hali ortada zaten.
Daha çok şey yazarım ama durum bu. Eminim ki, bu tabloyu kadın dernekleri de, iktidar da, muhalefet de çok fazlasıyla biliyor. Ama çözüm yok!
Bu ülkeden bir lider geçti ve emanetini bıraktı. Evet, Merhum Baş Hocamız, "kadın her şeyden önce annedir, insan mühendisidir, insan emekçisidir" dedi. "Kadının çalışmama hakkı vardır" diyen tek liderdir.
Bugün kadının erkeklerin yaptığı işleri yapması, erkeklerin yüklendiği bir takım ağır vazifeleri yerine getirmeleri ne derece hak olarak adlandırılabilir?
Baş Hocamız; "Bizce, 'Kadınlara hak verilsin mi, verilmesin mi? Kadın erkek eşit midir?' gibi meseleler, kadının doğuştan getirdiği ve Yaratıcısı tarafından ona bahşedilen hakları elinden alanların yani Batı'nın meselesidir. Kadın, insan olmaktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar kullanmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nükte, kadına yaratılışı istikametinde haklar sunmak ve özgürlüklerini yaşamasına imkân vermektir. Bugün modern kadın olarak lanse edilen simgede, çalışma hayatının ağır çarkları arasında annelik vasfı unutturulmuştur. Dediklerimiz kadınlar çalışmasın manasına de gelmemelidir. İffetini, namusunu, şerefini koruyabileceği bir ortamda kadınlar da çalışabilirler" diyordu.
Bu mealde Prof. Dr. Haydar Baş siyaset sahnesine çıktığı gün taahhüt ettiği, 'vatandaşlık maaşı, ev hanımlarına maaş, ev hanımlarına emeklilik hakkı, çocuk maaşı' yukarıda bahsettiğimiz küçük devleti (aileyi) ayakta tutmak içindi.
Kapitalizme teslim olan zihniyetler bu devletin yıkılmasına, zarar görmesine sebep oldular.
İnanıyorum ki, BTP Lideri Hüseyin Baş ile bu devlet yeniden ayağa kalkacak ve Türkiye büyük bir aile olacaktır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024