Kamuda en çok yerleşkesi olan kurum Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Rakam vermek gerekirse 85 binden fazla cami var ülkemizde ve bu camiler Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı ve kontrolündedir.
Yani ülkemizde polis karakollarından da, okullardan da, hastanelerden de, kütüphanelerden de, sağlık merkezlerinden de kat ve kat fazla cami (mescit) var.
Önemli!
Sosyal medyada, Türkiye'de şu kadar cami var. Cami yapacağınıza okul yapsanıza gibi tamamen art niyetli, mantıksız, devlet-millet bütünlüğümüzü kasteden fitneler belli odaklar tarafından ortaya atılır.
Maalesef insanımız da bu fitnelerin amacına bakmadan siyasetçilere, Diyanet'e veya din görevlilerine bakıp basit kıyaslarla bu oyuna alet olurlar. Oysa cami, okul, hastane, kültür merkezleri, kütüphaneler, spor merkezleri gibi halka hitap eden kurumlar birbirleriyle sayı olarak değil çağın gerekleriyle halka verdikleri hizmetlerle gündem edilmelidir.
Bugün nasıl ki devlet ve özel hastaneler hizmet ve fatura yönüyle tartışılıyorsa, üniversiteler akademik ve kalite yönüyle tartışılıyorsa, eğitim kurumları müfredat ve başarı yönüyle tartışılıyorsa, emniyet birimleri hizmet ve kontrol yönüyle tartışılıyorsa camilerde hizmet ve faaliyet yönüyle tartışılmalıdır. Zaten günümüzün asıl sorunu da budur.
Hastaneler niçin vardır? Hastalığa yakalanmış insanları iyileştirmek. En önemlisi ise insanların hasta olmamaları için gerekli bilgilendirmeleri yapmak ve önlemler almak için.
İlkokuldan üniversiteye kadar eğitim ve öğretim kurumları niçin vardır? Ülkemizin geleceği için önce ahlaklı, sonrada kabiliyetlerine göre kendi, devlet ve millet yararına bireyler yetiştirmek için.
Emniyet birimleri niçin vardır? Toplumun huzurunun devam etmesi, bu huzura kastedenleri ve kasıtlarını önlemek, önleyemediyse suçluları adalete teslim etmek üzere yakalamak için vardır.
Ya camiler niçin vardır? Peygamber Efendimizin (s.a.v), İmam Ali'nin, Peygamberimizin torunlarının ve onlara yaren olmuş büyük insanların hayatlarına bakınca camilerin (toplanılan, ibadet edilen yerlerin) varlığını şu başlıklarla sıralayabilirim:
* Camiler, kulun kendi ile barışmasını, kendi ile tanışmasını, inanç ve ibadet hayatının nasıl olmasını öğreten ve sağlayan araçlar olmalıdır.
* Camiler, kulun Rabbi ile olan ilişkilerinin nasıl olmasını, ne yapması, nelerden kaçınması gerektiğini öğreneceği mekânlar olmalıdır.
* Camiler, kulun Peygamberini tanıdığı, Peygamberinin nasıl yaşadığını ve Peygambere sevgili olmak için neler yapması gerektiğini öğrenebileceği yerler olmalıdır.
* Camiler, kulun iman dairesinde aile hayatının, dost, komşu ve akrabalarla nasıl ilişkiler kurması gerektiğini öğrenebileceği mekânlar olmalıdır.
* Camiler, kulun iman dairesinde sosyal hayatı nasıl organize edeceğini, ahlak, saygı, sevgi, hoşgörü, adalet gibi kavramları, nebatata ve hayvanata karşı tutum ve davranışları öğrenebileceği mekânlar olmalıdır.
Dikkat ettiyseniz, camilerin hemen arkasına mekândır, ibaresini koydum. Camilere ve diğer kurumlara mahiyet kazandıran insandır, insanlardır.
Evet, camiler (mescitler) Peygamber Efendimiz döneminde bir eğitim kurumuydu. Peygamber Efendimizin Mübarek Soyu da (12 İmam) camilerde hem manevi, hem de maddi ilimlerde insanlar yetiştirmişlerdir.
Amma! Emeviler döneminde camileri, saltanat sahipleri tekeline almışlar ve saltanatların devamı için milleti kontrol altında tuttukları mekânlar haline getirmişlerdir. Bu duruma itiraz eden veya camilere gelmeyen Müslümanları ya siyasi olarak cezalandırmışlar veya dinen tehdit eden dinle alakası olmayan fetvalarla manen tehdit etmiş, korkutmuşlardır.
Günümüze gelirsek, eğer bugün camiler tartışılıyorsa, Diyanet İşleri, işlevleri, bütçesi, başkanı tartışılıyorsa, camilerde görevli imamlar bilgi ve kabiliyetleriyle değil de başka şeylerle gündem olup, hedef haline geliyorsa diyebiliriz ki; bugünkü camiler Peygamber Efendimiz dönemindeki gibi değil, Emevi dönemindeki gibi işlevler görüyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024