Uyarlık, yerine göre insan için en tehlikeli şey olabilir. Burada soru, uyarlığın neye olacağıdır.
Şayet uyarlık, insanda, etrafa, güce olursa; bu teslimiyet, insanı ekseriyetle yanlışa ve çarpıklığa sürükler.
İnsanı elbet en iyi bilen Allah'tır. O'na kulak kabartalım mı? "Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar." (Enam 116)
İleride günlerden bir gün, görünürde gerçek, çok insanca veyahut insanların çoğunca kabul görünmüş görünecek olsa da bu da aslen insanları doğru kılmaz. Zira, bu fikir ve inancı samimiyetle inandığı ve bağlandığı için bunun peşine koşanların sayısı da bir avucu geçmez olacaktır. Geri kalanlar ise ihtimaldir ki, yine "dünyevi gücü" veya "etrafı" dinlerken bu sefer doğruya tesadüfen varmış olacaktır. Halbuki, nasıl inanç babadan evlada geçmiyor, her birey ayrıca kendi gönül aleminde inancı yaşamadıkça işbu inanca mensup kabul edilemezse; doğruya varmak da, doğruyu savunmak da etraftan mirasen alınacak değil, derdini çekip hakikat olduğuna inanarak o uğurda mücadele etmekle mümkündür.
Çoğunluğa uymak yanlıştır. Gaflettir.
Gereken, çokluğa azlığa bakmaksızın; bunlardan etkilenmeksizin doğru bilinene varmak, onu savunmak ve yaşamaktır.
Yoksa, sırf insanlar böyle yapıyor diye bir şey yapmak, insanları en mahrem yerimiz olan gönlümüze almaktır, hatta onları kendimize ilah edinmenin bir türevidir.
Hakikati, Hakk adına, cesurca, her şeye rağmen, her daim savunmalı ve yaşamalıyız.
Şayet uyarlık, insanda, etrafa, güce olursa; bu teslimiyet, insanı ekseriyetle yanlışa ve çarpıklığa sürükler.
İnsanı elbet en iyi bilen Allah'tır. O'na kulak kabartalım mı? "Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar." (Enam 116)
İleride günlerden bir gün, görünürde gerçek, çok insanca veyahut insanların çoğunca kabul görünmüş görünecek olsa da bu da aslen insanları doğru kılmaz. Zira, bu fikir ve inancı samimiyetle inandığı ve bağlandığı için bunun peşine koşanların sayısı da bir avucu geçmez olacaktır. Geri kalanlar ise ihtimaldir ki, yine "dünyevi gücü" veya "etrafı" dinlerken bu sefer doğruya tesadüfen varmış olacaktır. Halbuki, nasıl inanç babadan evlada geçmiyor, her birey ayrıca kendi gönül aleminde inancı yaşamadıkça işbu inanca mensup kabul edilemezse; doğruya varmak da, doğruyu savunmak da etraftan mirasen alınacak değil, derdini çekip hakikat olduğuna inanarak o uğurda mücadele etmekle mümkündür.
Çoğunluğa uymak yanlıştır. Gaflettir.
Gereken, çokluğa azlığa bakmaksızın; bunlardan etkilenmeksizin doğru bilinene varmak, onu savunmak ve yaşamaktır.
Yoksa, sırf insanlar böyle yapıyor diye bir şey yapmak, insanları en mahrem yerimiz olan gönlümüze almaktır, hatta onları kendimize ilah edinmenin bir türevidir.
Hakikati, Hakk adına, cesurca, her şeye rağmen, her daim savunmalı ve yaşamalıyız.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018