Ermenistan'ın 27 Eylül'de başlattığı Dağlık Karabağ Savaşı'nın sürecini ve sonuçlarını çok iyi değerlendirip dersler çıkartmamız gerekiyor.
Öncelikle belirtelim ki, savaşın kazananı Azerbaycan. 30 yıldır Ermenistan'ın işgali altında bulunan topraklarını bileğinin hakkıyla geri aldı.
Büyük bir mücadele ve muhteşem bir zafer.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de belirttiği gibi, bu zaferin arkasında, ekonomik güç, milli birlik ve beraberlik ve de güçlü bir ordu var.
Azerbaycan ordusu, vatan topraklarını işgalden kurtarmak için şehit olmayı arzulayarak tarihi bir mücadele örneği gösterdi ve son dönemlerin en büyük destanını altın harflerle yazdı.
Yüzbinlerce Azerbaycanlı göçmenin, doğdukları, büyüdükleri topraklara yeniden yerleşecek olması, bu topraklarda Türk'ün bayrağının dalgalanması, ezanların yeniden okunacak olması ve de Şuşa'da 28 yıl aradan sonra kılınan ilk Cuma namazı bizleri oldukça duygulandırdı. Bizlere bu zafer duygusunu, bu onuru yaşattıkları için Azerbaycan'a sonsuz teşekkürler.
Azerbaycan'ın bu zaferi elbette Türkiye'nin de zaferi. Çünkü bizler iki devlet tek milletiz.
Savaşın sonunda yapılan anlaşmada Dağlık Karabağ Bölgesi'nden Nahçivan'a Ermenistan toprakları üzerinden bir koridor açılacak olması büyük bir kazanç.
Çünkü bu sayede Türkiye ile Azerbaycan birbirine bağlanmış oluyor.
Rusya, bu savaşta taraf olmamaya çalıştı.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan, defalarca Rusya Devlet Başkanı Putin'den destek istese de, Putin çoğu zaman telefonlara çıkmadı, müsait değilim, meşgulüm dedi.
Yaptıkları bir görüşmede Paşinyan Putin'e Ermenistan ile Rusya arasında imzalanan savunma birliği anlaşmalarını hatırlattı. Rusya'nın Ermenistan'ın yanında savaşa girmesi gerektiğini belirtti.
Putin ise, bu anlaşmaların Ermenistan'a dışarıdan bir saldırı olduğu zaman geçerli olduğunu, Dağlık Karabağ Savaşı'nın ise Ermenistan topraklarında yaşanmadığını vurguladı.
Putin'in bu tavrı, Paşinyan'ın Rusya karşıtı olması, ABD ve Batı yanlı olmasından kaynaklanıyor. ABD'nin Turuncu ve Kadife devrimleri Rusya'nın hakimiyetinde olan bölgeleri vurunca, Ermenistan da tercihini ağırlıklı olarak Batı'dan yana yaptı.
İşte Paşinyan bu Kadife ve Turuncu devrimlerin bir ürünü.
İktidarı döneminde Rusya'ya yakın olan tüm diplomatları temizlemeye çalıştı.
Esasen Paşinyan, Batı'ya güvenmenin de bedelini ödemiş oldu.
Bir diğer önemli konu ise; ABD'nin başını çektiği Batılı ülkeler, Rusya'yı Ege, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu denkleminden uzaklaştırmak için Ermenistan kartını devreye koydular.
Çünkü Doğu Akdeniz'deki doğalgaz kaynaklarının Avrupa'ya taşınması projesi, Rusya'nın doğalgaz hakimiyetini bitirmeye yönelikti.
Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri'nin İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamasından sonra Körfez petrolünün kara yolundan bir petrol boru hattı ile İsrail limanına taşınması projesi de Doğu Akdeniz'i önemli bir enerji koridoru haline dönüştürüyordu.
Rusya'yı bu sebepten dolayı da Doğu Akdeniz'den uzak tutmaları gerekiyordu.
Buradan da açıkça görülüyor ki, Rusya'yı Doğu Akdeniz'den uzak tutmak, perde arkasında bir büyük İsrail projesidir.
Rusya bu tuzakları da gördüğü için, Ermenistan-Azerbaycan arasında yaşanan savaşa Ermenistan lehine müdahil olmadı. Tarafsız olması, ekonomisi ve ordusu güçlü olan Azerbaycan'ın zaten kazanması anlamına geliyordu.
Bu hamleyle Rusya, Batı'nın Kafkasya hamlesini boşa çıkarmış oldu.
Savaşın mutlak kaybedeni elbette ki Ermenistan.
Hem işgal ettiği topraklardan geri çekilmek zorunda kaldı, hem de Rus ordusunu kendi topraklarından uzaklaştırmak isterken, topraklarına daha fazla Rus askeri yerleşti.
Biliyorsunuz, Dağlık Karabağ'dan Nahçivan'a oluşturulacak olan Koridorun güvenliğini kontrol noktalarıyla Rus askerleri sağlayacak. Bu askerler sadece Dağlık Karabağ'da değil, Ermenistan topraklarına da konuşlanacak.
Yapılan açıklamalara göre Türk askeri, Dağlık Karabağ'da değil, Azerbaycan'ın içinde kurulacak bir kontrol merkezinde görev alacak. İHA'larla bölge gözlem altında tutulacak.
Dağlık Karabağ Savaşı'nda Ermenistan Batı'ya bağımlı olmanın acı faturasını ödedi, Azerbaycan ise ekonomik ve siyasi bağımsızlığın verdiği güçle bir destan yazdı.
Umarım bu, Türkiye için önemli bir ders olur.
AB'nin ve ABD'nin ipiyle kuyuya inmeye devam edersek, Azerbaycan'ın değil, Ermenistan'ın kaderini yaşarız. Ekonomik ve özellikle de finansal bağımlılık Batı'nın piyonu ve kuklası olmayı gerektirir. Borç alan emir alır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi "Ne AB, ne ABD tam bağımsız Türkiye" demedikçe, Milli Ekonomi Modeli'ni, şifresini bilenlerle uygulamadıkça yaşadığımız ve yaşayacağımız sorunlardan asla kurtulamayız.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024