TBMM'nin işleyişi ilgili haberleri okuyunca insan hayretler içerisinde kalıyor. Hani, 'sosyal-hukuk devleti' tanımlaması yapıyoruz ya! İşte bu tanımlama millet için mi yoksa milletin vekilleri ve makam sahipleri de bu uygulamanın dahilinde mi, diye merak ediyorum!
Düşünsenize! Patrondan izinsiz bankamatikten para çekmeye giden işçi tazminatsız işten kovulmasını yargı haklı buluyor ama millet ve devletin meseleleri için çalışması gereken vekillerin, meclise uğramamasına kimse bir şey demiyor!
Atıyorum, Meclis'e 110 imzalı kanun teklifi verilmiş. İmza sahiplerinden sadece 10-15 tanesi genel kurulda. Sözde muhalefet olsun diye o kanuna karşı çakanlar ise 5-10 kişi civarında. Komisyon toplantıları da aynı şekilde.
Adeta otomatik bir işletim sistemi, daha doğrusu 'sen hep iktidar, ben hep muhalefet' sistemi kurulmuş, hem devleti, hem de milleti işletiyorlar.
Tabi bu işletmecilik medyada sıklıkla yer almaya başlayınca Sayın Cumhurbaşkanı duruma müdahale etti. Milletvekillerine; "Rica ediyorum. Bahçede gezmeyin. Genel Kurul toplantılarına katılın" çağrısı yapmıştı.
Yani birinci ağızdan, Meclis çalışmıyor itirafı yapılmıştı.
Peki, hükümet çalışıyor mu? Rakamlar hükümetin de çalışmadığını gösteriyor. Örneğin;
Tarım Bakanı Pakdemirli: 1260 önergeden 7 tanesini yanıtlamış.
Hazine Bakanı Albayrak: 478 önergeden 4 tanesini yanıtlamış.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca: 1030 önergeden 12 tanesini yanıtlamış.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 1111 önergeden 16 tanesini yanıtlamış.
Sayın Bakanlar soruların cevaplarını bilmedikleri için mi yanıtlamamışlar? Yoksa çalışmadıkları yerden sorulduğu için mi veya kâle almadıkları için mi?
Yerel yönetimlerdeki durumu da Sayın Cumhurbaşkanı açıklamıştı. AKP son Kızılcahamam kampında belediye başkanlarına, Sayın Erdoğan şöyle seslenmişti;
"Korumayla gezmeyin, yeni makam aracı almayın, kapıları herkese açın, bütçeler şeffaf olsun, yeni borçlanma yapılmasın."
Sokakta durum nasıl?
Vahim! Sadece geçen yıl 474 kadın katledilmiş. 3 binden fazla cinayet, bir o kadar intihar, binlerce yaralanma hadiseleri gerçekleşmiş.
Mahkeme salonlarının kapısındaki dava dosyalarında hırsızlık, cinayet ve fuhuş ilk sırada. Yani vatandaş güvende değil.
Bu gerçeği de Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz gün ifade etti. Sayın Erdoğan aynen şöyle dedi; "Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız."
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın açıkladığı rakamlarda nerelere savrulduğumuzun bir göstergesiydi.
Bakan Pekcan sadece geçen yıl "8,7 ton uyuşturucu madde yakaladık" dedi. Yakalanmayanları siz düşünün? Bu millet ne ara bağımlı hale geldi?
Yine Sayın Pekcan, "2019 yılında, 5 bin 411 olayda, yaklaşık 3 milyar 107 milyon TL değerinde kaçak eşya yakalaması gerçekleştirdik" dedi.
17,4 milyon paket kaçak sigara ele geçirdiklerini ve 139 bin 388 elektronik sigaranın ülkeye sokulmasını engellediklerini 16 bin 810 tonda kaçak akaryakıt ele geçirdiklerini açıkladı Sayın Bakan.
Yeni sistem, büyük Türkiye, özlenen nesil vs. derken tıkanmış bir sistem, kaçakçılık, uyuşturucu, hırsızlık, cinayetler tablosu önümüze çıktı.
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025