Kopenhag'ın şokunu atlatan Erdoğan, Zirve'de alınan sonucu "milli bir başarı" olarak niteleyerek, sonucu eleştirenlere karşı hayli dikleniyor.
Erdoğan: "AB karşısında dikleşmedik ama dik durduk" diyor. Kopenhag defterini kapatmıştık, ancak AKP lideri Erdoğan'ın AB ve Kıbrıs konusunda kendilerini eleştirenleri, "marjinal kesimlerin kendini tatmin çabası" diye itham etmesi, ister istemez bir şeyler söylememizi gerektiriyor.
Önce Erdoğan'ın şu "dik durma" meselesini irdeleyelim.
AKP lideri Erdoğan, "dikleşmedik, dik durduk" diyor.
Acaba öyle mi?
Dikleşmek, karşı tarafa güç gösterisinde bulunmak, tavır ve edalarla kafa tutmak.
Dik durmak ise, karşı taraftan gelecek tehdit ve dayatmalara pabuç bırakmamak. Karşı tarafın gücü ne olursa olsun, altında ezilmemek. Sabır ve inatla onurlu duruşu bozmamak.
Şimdi Kopenhag öncesinden sonrasına, olanı biteni hatırlayalım. Bakalım, iktidar dik durabilmiş mi, yoksa dikleştikten sonra pikleşmiş mi?
Elimizi vicdanımıza koyarak Erdoğan ve Gül'ün Zirve serenomisini bir hatırlayalım:
Alman-Fransız ikilisinin Temmuz 2005 tarihini telaffuz etmesi üzerine Erdoğan, 2003'ten sonrası kabul edilemez, diye dikleşmedi mi?
Erdoğan, Zirve'ye giderken, Gül'ün 2004'ün ilk altı ay imasına sinirlenerek, en geç 2003, 2003, 2003 diye söylenmedi mi?
Kopenhag'da daha geç bir tarih verirseniz sonucuna katlanırsınız, diye dikleşmediler mi?
Verhougen'in, "Türkiye 2013'ten önce üye olamaz" sözünü hayasızlık olarak nitelendirmedi mi?
AB, istediğimiz müzakere tarihini vermezse, B Planını devreye koyar, GB'den çıkarız, mallarını boykot ederiz, NAFTA'ya gireriz, diye dikleşmediler mi?
Kıbrıs ile Türkiye'nin ancak birlikte üye olabileceğini söylemediniz mi?
Peki Zirve'den hemen sonra, beklenen sonucu alamayınca, bu kabul edilemez diye Başbakan Gül, feveran etmedi mi?
Bu dikleşmelerden sonra hemen pike vaziyette inişe geçmediler mi?
Fransız Devlet Başkanı'nın Zirve sonrası buluşmasında "biraz medeni olmalısınız" fırçasına karşı gereken cevabı vererek Erdoğan ve Gül dik durabildi mi?
Şiuder'in Verhougen'den daha uzak, 2015 üyelik tarihi demeçlerine karşı dik durabildiler mi?
Biz müzakere tarihi değil randevu tarihi verdik, diyen AB yetkililerine karşı dik durabildiler mi?
Kıbrıs konusunda dik durup, Türk tezini kabul ettirecek yerde; Yunanlıları sevindirmediler mi?
Hani Gümrük Birliği'ni askıya almak, hani başka yollar aramak?
Demek ki, tam tersi söz konusu..
Erdoğan dikleşti ama dik duramadı. Onun için Kıbrıs ayağımızın altından çekiliyor.
Erdoğan: "AB karşısında dikleşmedik ama dik durduk" diyor. Kopenhag defterini kapatmıştık, ancak AKP lideri Erdoğan'ın AB ve Kıbrıs konusunda kendilerini eleştirenleri, "marjinal kesimlerin kendini tatmin çabası" diye itham etmesi, ister istemez bir şeyler söylememizi gerektiriyor.
Önce Erdoğan'ın şu "dik durma" meselesini irdeleyelim.
AKP lideri Erdoğan, "dikleşmedik, dik durduk" diyor.
Acaba öyle mi?
Dikleşmek, karşı tarafa güç gösterisinde bulunmak, tavır ve edalarla kafa tutmak.
Dik durmak ise, karşı taraftan gelecek tehdit ve dayatmalara pabuç bırakmamak. Karşı tarafın gücü ne olursa olsun, altında ezilmemek. Sabır ve inatla onurlu duruşu bozmamak.
Şimdi Kopenhag öncesinden sonrasına, olanı biteni hatırlayalım. Bakalım, iktidar dik durabilmiş mi, yoksa dikleştikten sonra pikleşmiş mi?
Elimizi vicdanımıza koyarak Erdoğan ve Gül'ün Zirve serenomisini bir hatırlayalım:
Alman-Fransız ikilisinin Temmuz 2005 tarihini telaffuz etmesi üzerine Erdoğan, 2003'ten sonrası kabul edilemez, diye dikleşmedi mi?
Erdoğan, Zirve'ye giderken, Gül'ün 2004'ün ilk altı ay imasına sinirlenerek, en geç 2003, 2003, 2003 diye söylenmedi mi?
Kopenhag'da daha geç bir tarih verirseniz sonucuna katlanırsınız, diye dikleşmediler mi?
Verhougen'in, "Türkiye 2013'ten önce üye olamaz" sözünü hayasızlık olarak nitelendirmedi mi?
AB, istediğimiz müzakere tarihini vermezse, B Planını devreye koyar, GB'den çıkarız, mallarını boykot ederiz, NAFTA'ya gireriz, diye dikleşmediler mi?
Kıbrıs ile Türkiye'nin ancak birlikte üye olabileceğini söylemediniz mi?
Peki Zirve'den hemen sonra, beklenen sonucu alamayınca, bu kabul edilemez diye Başbakan Gül, feveran etmedi mi?
Bu dikleşmelerden sonra hemen pike vaziyette inişe geçmediler mi?
Fransız Devlet Başkanı'nın Zirve sonrası buluşmasında "biraz medeni olmalısınız" fırçasına karşı gereken cevabı vererek Erdoğan ve Gül dik durabildi mi?
Şiuder'in Verhougen'den daha uzak, 2015 üyelik tarihi demeçlerine karşı dik durabildiler mi?
Biz müzakere tarihi değil randevu tarihi verdik, diyen AB yetkililerine karşı dik durabildiler mi?
Kıbrıs konusunda dik durup, Türk tezini kabul ettirecek yerde; Yunanlıları sevindirmediler mi?
Hani Gümrük Birliği'ni askıya almak, hani başka yollar aramak?
Demek ki, tam tersi söz konusu..
Erdoğan dikleşti ama dik duramadı. Onun için Kıbrıs ayağımızın altından çekiliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014