Cami avlularında, özel derneklerde, ev toplantılarında, bazı okullarda, sokaklarda, semtlerde vs. bir zamanlar sinsi bir mantık ve bu mantığın kullandığı kişiler dolaşırdı. Tarihe iftira atarlardı. Bu ülkeyi kuranlara iftira atarlardı. Müslüman kadının namusuna dil uzatırlardı. Anladınız sanırım!"Çanakkale'de o kadar insanımızı niçin kurban ettik! Üç yıl sonra zaten ellerini kollarını sallayarak boğazı geçtiler" derlerdi. Kurtuluş Savaşına laf ederlerdi. Bu savaştaki cepheleri inkar etmeye kalkarlardı.Nihai hedefleri Atatürk'tü. Annesine kadar dil uzattılar. Yetinmediler! Bin bir iftira, yalan, uydurmada bulundular. Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'le ilgili İngilizlerin uyarladığı çakma tarihi yine içimizdeki iman ve tarihten yoksun kişilerin adlarıyla gerçek tarih budur, diyerek sahiplenip, milletimizi zehirlemeye kalktılar.Atatürk heykellerini "put" olarak anlattılar. Anıtkabiri yıkmaktan söz edenler bile oldu. Hatta vatandaşa şu soruyu sorarlardı; "Atatürk put değilse Atatürk'ü koruma kanunu neden var?" İşte o günlerden geldik bugünlere. Şimdi bakıyorsun! Atatürk'e ekranlarda, meydanlarda alenen hakaret vari cümleler kuruluyor. Milli mücadele inkâra kalkışılıyor. Milli mücadelede, milletlimizin kanıyla kazandığı değerler tek tek satılıyor veya yıkılıyor. İşin garibi! Şimdi öyle bir zihniyet ve tek adam anlayışıyla yönetiliyoruz ki! İster istemez, "dün Atatürk'e demedik laf, etmedik iftira bırakmayanlar nerede" diye soruyoruz. Birileri Erdoğan'a peygamber gözüyle baktığını itiraf ediyor. Diğeri (haşa) Allah'ın sıfatlarıyla donanmış bir lider olarak tasvir ediyor. Bir diğeri "Erdoğan konuşacak. Bu televizyonu nasıl yere koyarsınız" diye etrafındakileri fırçalıyor. Haliyle tekrar soruyorum; Atatürk'e put, diyen o münafıklar nerede?Erdoğan'a hakaret gerekçesiyle yüzlerce kişi gözaltına alındı. İçlerinde 14, 15 yaşlarında çocuklar olmak üzere 110 kişiye dava açıldı. Tek celselerde tazminat veya hapse mahkûm edildiler.Diğer taraftan AKP ve iktidarını korumak için değişik adlar verilen süreçlerde, on binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı, yıllarca hapis yattı. Bu kişilerin birçoğunu mahkemeler, bazıları müebbet olmak üzere 10, 15, 20 yıl cezalara mahkûm etti. Sonra "pardon" çekildi. Yüz binlerce kişinin dinlendiği ortaya çıktı. Fişlemeler zaten "bir zamanlar onlar, bizi fişliyordu. Şimdi biz, onları fişliyoruz" açıklamasıyla resmiyet kazandı. Koruma, kollama kanunları paket yapılıp Meclis'teki 310 elle yürürlüğe giriyor. Haliyle tekrar soruyorum; Ey geçmişin münafıkları! Neredesiniz nerede? Sakın siz cevap vermeyin. Anında paketlenirsiniz. DiyanetAKP (Erdoğan) el ele kol kola gidiyorlardı. Diyanetin başında Ali Bardakoğlu, Diyanetten sorumlu bakan ise Mehmet Aydın'dı. Kiliseler, Havralar peş peşe açılıyor, beraber dua ediyor, iftar ediyorlardı. Sonra Diyanetin başına Mehmet Görmez getirildi. Türk Cumhuriyetlerinde yaptığı "Dinlerarası diyalog" olamaz açıklamasıyla nihayet Diyanet teşkilatı görmeye başladı, diye sevindik. Meğer serapmış.Bir de baktık ki, Sayın Görmez, iktidarın bir bakanı gibi papazlarla, hahamlarla oturup kalkmaya başlamış. Papa'ya "Kutsiyetpenah" diye başlayan mektubun sahibi Sayın Cumhurbaşkanı'nı dinen uyarması gerekirken bir de baktık ki, Papa, Erdoğan ikilisinin arasında üçüncü olmuş. Tabi arkasından bol sıfırlı makam aracı da gelince hırsızlık, yolsuzluk, beyt'ül mal (devlet malı), faiz, zina, domuz eti vs. arka odaya kaldırılmış.Ve 18 Mart. Çanakkale Zaferi yıldönümünde Diyanet duruşunu netleştirdi. Nasıl mı? Aynen Milli mücadeleye karşı İstanbul'dan fetvalar yayınlayan Damat Ferit'in kontrolünde adı "halife" olan zat gibi. Gerisini Saygıdeğer Hocamız Prof. Dr. Ünal Emiroğlu'un 19 Mart'ta kaleme aldığı satırdan aktarayım;"İsminin başında TC varsa, buna layık olacaksın! En başta, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve de o cumhuriyette sana yer veren ve dahi senin kuruluşunu sağlayan Mustafa Kemal ATATÜRK'ü yok sayarsan, sen hiç hükmündesin ve TC'nin altında ezilir gidersin.Bu densizliği, en hafif deyimiyle nankörlüğü yapan Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Çanakkale Zaferinin 100. yılında hazırlattığı Cuma hutbelerinde, Mustafa Kemal'i hatırlamamıştır, adı geçmemektedir. Oysa adını Harp Tarihi'ne altın harflerle yazdıran ve olağanüstü bir Çanakkale savaşını Milletimize kazandıran muzaffer kumandan, bir Fatiha'yı, rahmetle anılmayı hak etmiyor muydu?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025