Sıradan bir insanın bile düşmana aldanması normal karşılanmaz. Ne olursa olsun, her zaman aldanmak, kötü sayılmış ve eksiklik olarak görülmüştür. Yöneticilerin aldanmaları ise, sorumlulukla birlikte suç teşkil eden bir durumdur. Çünkü yöneticilerin aldanmalarının zararı kendilerinden çok, yönettikleri topluma dokunmaktadır.
Aldanmadan daha vahimi, düşmanla işbirliği yapmaktır. Ne acıdır ki, İslâm ülkelerinde bazı yöneticiler, düşmanla işbirliği yapmakta, işi bitip bir kenara itilince de, "aldandım" diyerek saf ve mazlum rolü oynamaktadırlar. Böylece işbirliğini aldanma kılıfına sokarak yutturmaya çalışırlar. Bunun en son örneğini Afganistan eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ortaya koymuştur.
Kabil'de bir düşünce kuruluşunun düzenlediği "Bölgedeki Şiddet Karşıtı Gelenek: Mahatma Gandi" başlıklı seminerde konuşan Karzai, "ABD'nin kendi askeri üslerinin güvenliğini sağladıktan sonra Taliban ile savaşmayı bırakarak kendilerini aldattığını" belirtmiş ve şöyle demiştir: "DEAŞ bir ABD projesidir. DEAŞ üyeleri ABD tarafından desteklenmektedir."
Görülen o ki Karzai, ABD ile işbirliği yapmanın geç de olsa, ne anlama geldiğini anlamıştır. Gönül isterdi ki, bunu görevde iken anlasın ve gereğini yapsın. İş işten geçtikten sonra doğruyu görmek ve söylemek, işbirlikçilerin uyanmasına vesile olursa bir önem taşır. ABD'yi tanıyanlar için Karzai'nin sözleri malumu ilâm kabilindendir. Umarız, ABD ile iş tutanlar, bu sözlerden ders alırlar.
Esasen ABD'nin yönetimi aldatma üzerine bina edilmiştir. O bakımdan ABD'nin aldatmalarını yöneticilerin şahsi tutumlarına bağlamak, ikinci bir aldanıştır. Ne yazık ki Türkiye, bu hal içerisindedir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ABD Başkanı seçilen Trump ile ilk telefon görüşmesini yapmış, ardından şöyle demiştir: "Obama, maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır, ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum." Sonuç ne oldu? Trump, Obama'dan daha ileri giderek, hükümet kararıyla açıkça Türkiye'yi hedef alan terör örgütlerine, ordularda olması gereken ağır silâhları vermiş, halen de vermeyi sürdürmektedir.
İşte böyle, İslâm ülkelerinin en büyük sorunlarından biri, yöneticilerinin bu şekilde aldanmalarıdır. Daha da acısı, kimi yöneticilerin emperyalist ülkelerle işbirliği yapmaları ve sömürü düzeninde figüran olmaları, sonra da millete dönüp, "Eyvah, bizi aldattılar, onlar şöyle kötü, böyle sahtekâr" diyerek, suçlarını örtbas etmeye çalışmalarıdır.
Hz. Ali (ra) Efendimiz, aldatılma ile ilgili şu ibretli sözleri söyler: "Düşman size türlü desiseler, tuzaklar kuruyor, sizi aldatıyor. Siz ise öyle bakakalıyorsunuz. O sizden bol bol çalıp çırpıyor, siz ise bir türlü harekete geçip sinirlenmiyorsunuz bile. Onlar bir an bile sizden habersiz kalmazken, siz bir ömür boyu gaflet içinde yaşıyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki, birbirinin yardımına koşmayan, işleri birbirine havale enden bir topluluk yenilgiye mahkûm olur." (Nehcü'l Belâğa)
Bu tespitten hareketle diyoruz ki, İslâm ülkelerinin yenilgi, sömürü ve zilletten kurtulamamalarının nedeni, yöneticilerinin düşmana aldanmalarıdır. Yöneticileri aldatılan toplumların bireyleri de aldatılır diye bir kural yoktur. Bireyler içerisinden uyanık olanlar seslerini çıkarmalı, hem yöneticileri, hem de toplumu gaflet uykusundan uyandırma görevine yerine getirmelidirler.
Aldanmadan daha vahimi, düşmanla işbirliği yapmaktır. Ne acıdır ki, İslâm ülkelerinde bazı yöneticiler, düşmanla işbirliği yapmakta, işi bitip bir kenara itilince de, "aldandım" diyerek saf ve mazlum rolü oynamaktadırlar. Böylece işbirliğini aldanma kılıfına sokarak yutturmaya çalışırlar. Bunun en son örneğini Afganistan eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ortaya koymuştur.
Kabil'de bir düşünce kuruluşunun düzenlediği "Bölgedeki Şiddet Karşıtı Gelenek: Mahatma Gandi" başlıklı seminerde konuşan Karzai, "ABD'nin kendi askeri üslerinin güvenliğini sağladıktan sonra Taliban ile savaşmayı bırakarak kendilerini aldattığını" belirtmiş ve şöyle demiştir: "DEAŞ bir ABD projesidir. DEAŞ üyeleri ABD tarafından desteklenmektedir."
Görülen o ki Karzai, ABD ile işbirliği yapmanın geç de olsa, ne anlama geldiğini anlamıştır. Gönül isterdi ki, bunu görevde iken anlasın ve gereğini yapsın. İş işten geçtikten sonra doğruyu görmek ve söylemek, işbirlikçilerin uyanmasına vesile olursa bir önem taşır. ABD'yi tanıyanlar için Karzai'nin sözleri malumu ilâm kabilindendir. Umarız, ABD ile iş tutanlar, bu sözlerden ders alırlar.
Esasen ABD'nin yönetimi aldatma üzerine bina edilmiştir. O bakımdan ABD'nin aldatmalarını yöneticilerin şahsi tutumlarına bağlamak, ikinci bir aldanıştır. Ne yazık ki Türkiye, bu hal içerisindedir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ABD Başkanı seçilen Trump ile ilk telefon görüşmesini yapmış, ardından şöyle demiştir: "Obama, maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır, ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum." Sonuç ne oldu? Trump, Obama'dan daha ileri giderek, hükümet kararıyla açıkça Türkiye'yi hedef alan terör örgütlerine, ordularda olması gereken ağır silâhları vermiş, halen de vermeyi sürdürmektedir.
İşte böyle, İslâm ülkelerinin en büyük sorunlarından biri, yöneticilerinin bu şekilde aldanmalarıdır. Daha da acısı, kimi yöneticilerin emperyalist ülkelerle işbirliği yapmaları ve sömürü düzeninde figüran olmaları, sonra da millete dönüp, "Eyvah, bizi aldattılar, onlar şöyle kötü, böyle sahtekâr" diyerek, suçlarını örtbas etmeye çalışmalarıdır.
Hz. Ali (ra) Efendimiz, aldatılma ile ilgili şu ibretli sözleri söyler: "Düşman size türlü desiseler, tuzaklar kuruyor, sizi aldatıyor. Siz ise öyle bakakalıyorsunuz. O sizden bol bol çalıp çırpıyor, siz ise bir türlü harekete geçip sinirlenmiyorsunuz bile. Onlar bir an bile sizden habersiz kalmazken, siz bir ömür boyu gaflet içinde yaşıyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki, birbirinin yardımına koşmayan, işleri birbirine havale enden bir topluluk yenilgiye mahkûm olur." (Nehcü'l Belâğa)
Bu tespitten hareketle diyoruz ki, İslâm ülkelerinin yenilgi, sömürü ve zilletten kurtulamamalarının nedeni, yöneticilerinin düşmana aldanmalarıdır. Yöneticileri aldatılan toplumların bireyleri de aldatılır diye bir kural yoktur. Bireyler içerisinden uyanık olanlar seslerini çıkarmalı, hem yöneticileri, hem de toplumu gaflet uykusundan uyandırma görevine yerine getirmelidirler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018