Ekonominin 3 önemli parametresi, yine yoğun tartışmaların odağında. Dolar kuru 4.052 TL, enflasyon yüzde 10.23, faiz yüzde 14.50 (kredi faizi yüzde 18-20), euro/dolar paritesi 1.2239, kur sepeti 4.508, tarihi rekor.
İktidarın 3 yıllık Orta Vadeli Program 2018 hedefleri, dolar kuru 3.7 TL, faiz yüzde 8, enflasyon yüzde 7 olarak ilan edilmişti. Görüldüğü üzere program şimdiden hedefleri şaşmıştır. Geleceği önceden satın alacak yatırımcı açığa düşmüştür.
Tahminleri aşmış veriler, Merkez Bankası ve iktidarın güven kaybını derinleştirmiştir. Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarını karşıtlıkla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, raporlarda açıklanan hedeflerin dışına çıkan veriler yüzünden tutmayan hesapların, kredibilite kaybına sebep olduğu gerçeğinin ifşasını istemiyor.
Niçin hedefler şaşmakta?
16 yılda 968 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. 2018 1. çeyrekte 41.22 milyar dolar ihracattan gelmiş, 61.88 milyar dolar ithalata gitmiştir. 2018'in ilk çeyreğinde 20 milyar 660 milyon dolar daha döviz kaybettik. Ocak ayında, 12.7 milyar dolar sıcak para girişi olmuş, anında çıkmış anlaşılan, bir saat bile kalmamış.
Kızgın tavaya düşen su damlası gibi cızz olmuş.
Türkiye, ihracat-ithalat dengesini yakalayıp fazla vermedikçe, hatta dış borcunu sıfırlamadıkça döviz spekülasyonlarından yakasını kurtaramaz.
Dövizdeki dalgalanmalar, faiz ve enflasyona negatif etki yapar.
Peki, bu yönde bir çalışması var mı? Maalesef yok. Enflasyonu frenlemek için, maliyetleri aşağı çekip, üretimi desteklemesi gereken iktidar, gümrük vergilerini sıfırlayıp ithalatı daha cazip hale getirirken üreticilere darbe vurmaktadır. Dövizler yurt dışına akarken, sermayenin yok oluşuna yol veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda şunları söylüyor: "Peki bizde, yatırımlarda niye sıkıntı var? Sen kalkıp da bu kadar yüksek faizle kredi vermeye kalkarsan, tabi ki yatırımlar bu ülkede yürümez, durur. Ama hala bunu anlatamıyoruz. Devlet bankaları dahi, ciddi tutuculuk, ciddi bir muhafazakârlık içindedir. Başbakanla konuştuk. Bu iş böyle yürümez. Bunu çözeceğiz. Bunu tabu haline getirmeyin. 15 senedir bunda inat edilmiştir. Faizi düşürdük, enflasyon tek haneye geldi. Faiz tekrar çıkmaya başladı, enflasyon çift hane. Merkez Bankası ne diyor? Yılsonu itibariyle şöyle olacak. Kaç kere revize etiniz. Söylediklerinizin hiçbiri tutmuyor. Tutmaz. Yanlış yoldasınız. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı var, müdahale etmeyin. Tamam. Müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. Tablo ortada."
Çaresizliği, yandaşlar inkâr etse de; zoru yaşıyor. Muhalefet lideri gibi, ağlamak sızlamak dışında çözüm adına hiç bir şey olmayan konuşma, alkışlar devam ederken bitiyor.
Tuzu kuru ulufecilerin oluşturduğu mutlu tablo, tribündekileri avlarken 25 milyon icrada boğuşuyor. Ateşin zorunu kazan bilir...
Kullandığın paraya karşılık Merkez Bankası'nda tuttuğun dövizin maliyeti; yıllık yüzde 6-7 faiz. Artı kur farkı. Enflasyon katkısı.
Sıfırlanmış gümrüklerle rekabet gücünü kaybetmiş, cüzi kârlara çalışan millet, yüksek faiz yükü altında yok olmama mücadelesi veriyor. Cumhurbaşkanı, "faizi düşürdük" ifadesini kullanıyor. Karşısındakileri çocuk sanıyor. Amerika Avrupa parasal genişlemeye gittiğinde; eksi faizler, hatta paraya koruma masrafı talep ediliyor, para gidecek yer arıyorken bile, bizde kredi faizleri aylık yüzde 0.9, yıllık yüzde 11'le en yüksek faizi veren ülkelerdendik. Dünyadaki para bolluğu, dövizin fiyatını düşürdüğü için, ucuzlayan ithal ürünler enflasyonu tek haneye indirmişti. Olay, Erdoğan'ın zekâsı değil, küresel olduğu için Mayıs 2013'te FED'in parasal sıkılaştırmaya gitme kararı, döviz, faiz ve enflasyonda yükselişlere sebep oldu.
Açıkladıkları tek ciddi destekle; Kredi Garanti Fonu'nu (KGF) devreye sokup, 312 bin şirkete 250 milyar kredi pompalayarak batmalarını ötelediler. Ekonomiye hormonu basarak 'yüzde 11 büyüdük, dünya lideri olduk' diye övündüler.
Reel sektörü ve bütçe açığını finanse için zorlama motoru ısıtmış, dengelerin daha da bozulmasına sebep olmuştur.
Emisyon, 140 milyar. TL sıkılığı devam ediyor. Hem hükümet hem reel sektör finans talep ediyor. Hükümet bütçe açığını, reel sektör de borçlarını, finanse için banka kapısındayken faiz nasıl düşecek? İç kaynakların kuruduğuna tanık olmaktayız. Yeni finans için gerekli yurt dışı kredi maliyetleri yükselmeye devam ediyor.
Dünya tarafından kabul gören paralara malik Amerika, Avrupa gibi ülkeler, kapitalizmle olmadığını görüyor ve Ortadoğu ülkelerini sömürerek bu girdaptan çıkabileceklerini itiraf ediyorlar.
Vahşi kapitalizmin en kötü örneğine ve yabancı paraya mahkûm edilmiş Türkiye'nin, iyice yalama olmuş verileri, kabahati Merkez Bankası'na, ona buna atarak değil, ilimle, bilgelikle çözülür.
O da bunlarda maalesef yok.
Zira Derviş'in reçetesine kilitlenip, 16 yıl boyunca Baş Hocanın uyarılarına, programına kapıyı kapatan iktidarı def etmezse millet, bu günleri de çok arayacak. Perşembenin gelişi Çarşambadan görünüyor.
İktidarın 3 yıllık Orta Vadeli Program 2018 hedefleri, dolar kuru 3.7 TL, faiz yüzde 8, enflasyon yüzde 7 olarak ilan edilmişti. Görüldüğü üzere program şimdiden hedefleri şaşmıştır. Geleceği önceden satın alacak yatırımcı açığa düşmüştür.
Tahminleri aşmış veriler, Merkez Bankası ve iktidarın güven kaybını derinleştirmiştir. Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarını karşıtlıkla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, raporlarda açıklanan hedeflerin dışına çıkan veriler yüzünden tutmayan hesapların, kredibilite kaybına sebep olduğu gerçeğinin ifşasını istemiyor.
Niçin hedefler şaşmakta?
16 yılda 968 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. 2018 1. çeyrekte 41.22 milyar dolar ihracattan gelmiş, 61.88 milyar dolar ithalata gitmiştir. 2018'in ilk çeyreğinde 20 milyar 660 milyon dolar daha döviz kaybettik. Ocak ayında, 12.7 milyar dolar sıcak para girişi olmuş, anında çıkmış anlaşılan, bir saat bile kalmamış.
Kızgın tavaya düşen su damlası gibi cızz olmuş.
Türkiye, ihracat-ithalat dengesini yakalayıp fazla vermedikçe, hatta dış borcunu sıfırlamadıkça döviz spekülasyonlarından yakasını kurtaramaz.
Dövizdeki dalgalanmalar, faiz ve enflasyona negatif etki yapar.
Peki, bu yönde bir çalışması var mı? Maalesef yok. Enflasyonu frenlemek için, maliyetleri aşağı çekip, üretimi desteklemesi gereken iktidar, gümrük vergilerini sıfırlayıp ithalatı daha cazip hale getirirken üreticilere darbe vurmaktadır. Dövizler yurt dışına akarken, sermayenin yok oluşuna yol veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda şunları söylüyor: "Peki bizde, yatırımlarda niye sıkıntı var? Sen kalkıp da bu kadar yüksek faizle kredi vermeye kalkarsan, tabi ki yatırımlar bu ülkede yürümez, durur. Ama hala bunu anlatamıyoruz. Devlet bankaları dahi, ciddi tutuculuk, ciddi bir muhafazakârlık içindedir. Başbakanla konuştuk. Bu iş böyle yürümez. Bunu çözeceğiz. Bunu tabu haline getirmeyin. 15 senedir bunda inat edilmiştir. Faizi düşürdük, enflasyon tek haneye geldi. Faiz tekrar çıkmaya başladı, enflasyon çift hane. Merkez Bankası ne diyor? Yılsonu itibariyle şöyle olacak. Kaç kere revize etiniz. Söylediklerinizin hiçbiri tutmuyor. Tutmaz. Yanlış yoldasınız. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı var, müdahale etmeyin. Tamam. Müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. Tablo ortada."
Çaresizliği, yandaşlar inkâr etse de; zoru yaşıyor. Muhalefet lideri gibi, ağlamak sızlamak dışında çözüm adına hiç bir şey olmayan konuşma, alkışlar devam ederken bitiyor.
Tuzu kuru ulufecilerin oluşturduğu mutlu tablo, tribündekileri avlarken 25 milyon icrada boğuşuyor. Ateşin zorunu kazan bilir...
Kullandığın paraya karşılık Merkez Bankası'nda tuttuğun dövizin maliyeti; yıllık yüzde 6-7 faiz. Artı kur farkı. Enflasyon katkısı.
Sıfırlanmış gümrüklerle rekabet gücünü kaybetmiş, cüzi kârlara çalışan millet, yüksek faiz yükü altında yok olmama mücadelesi veriyor. Cumhurbaşkanı, "faizi düşürdük" ifadesini kullanıyor. Karşısındakileri çocuk sanıyor. Amerika Avrupa parasal genişlemeye gittiğinde; eksi faizler, hatta paraya koruma masrafı talep ediliyor, para gidecek yer arıyorken bile, bizde kredi faizleri aylık yüzde 0.9, yıllık yüzde 11'le en yüksek faizi veren ülkelerdendik. Dünyadaki para bolluğu, dövizin fiyatını düşürdüğü için, ucuzlayan ithal ürünler enflasyonu tek haneye indirmişti. Olay, Erdoğan'ın zekâsı değil, küresel olduğu için Mayıs 2013'te FED'in parasal sıkılaştırmaya gitme kararı, döviz, faiz ve enflasyonda yükselişlere sebep oldu.
Açıkladıkları tek ciddi destekle; Kredi Garanti Fonu'nu (KGF) devreye sokup, 312 bin şirkete 250 milyar kredi pompalayarak batmalarını ötelediler. Ekonomiye hormonu basarak 'yüzde 11 büyüdük, dünya lideri olduk' diye övündüler.
Reel sektörü ve bütçe açığını finanse için zorlama motoru ısıtmış, dengelerin daha da bozulmasına sebep olmuştur.
Emisyon, 140 milyar. TL sıkılığı devam ediyor. Hem hükümet hem reel sektör finans talep ediyor. Hükümet bütçe açığını, reel sektör de borçlarını, finanse için banka kapısındayken faiz nasıl düşecek? İç kaynakların kuruduğuna tanık olmaktayız. Yeni finans için gerekli yurt dışı kredi maliyetleri yükselmeye devam ediyor.
Dünya tarafından kabul gören paralara malik Amerika, Avrupa gibi ülkeler, kapitalizmle olmadığını görüyor ve Ortadoğu ülkelerini sömürerek bu girdaptan çıkabileceklerini itiraf ediyorlar.
Vahşi kapitalizmin en kötü örneğine ve yabancı paraya mahkûm edilmiş Türkiye'nin, iyice yalama olmuş verileri, kabahati Merkez Bankası'na, ona buna atarak değil, ilimle, bilgelikle çözülür.
O da bunlarda maalesef yok.
Zira Derviş'in reçetesine kilitlenip, 16 yıl boyunca Baş Hocanın uyarılarına, programına kapıyı kapatan iktidarı def etmezse millet, bu günleri de çok arayacak. Perşembenin gelişi Çarşambadan görünüyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mahmut Erdem / diğer yazıları
- Fakirleşerek büyüme / 18.06.2022
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020