Ülkemizde birçok kavram birbirine karıştırılır, anlamları kaydırılır. Her alanda böyle şuurlu bir gayret müşahede edilmektedir. Örnek olarak 'ekonomik bağımsızlık', 'milli ekonomi' ve 'zenginlik' kavramlarını ele alalım ve bu kavramlardaki anlam kaymasının boyutlarını birlikte irdeleyelim. Bilindiği gibi İstiklâl Mücadelesi, bağımsızlık için yapılmış emsalsiz bir mücadeledir. Bağımsızlık derken kastedilen sadece siyasi bağımsızlık değildir. Çünkü, bu mücadeleye yapanlar, siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıktan ayrılamayacağını, Osmanlı'nın ekonomik bağımsızlığını kaybedince siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü koruyamadığını çok iyi bilen ve yaşayan insanlardı. Bu sebepten Lozan görüşmelerinde en büyük mücadele ekonomik bağımsızlık üzerinde verildi. Bunu anlamak için 1921 yılında Fransız temsilcisi Bouillon ile Yusuf Kemal (Tengirşek) arasında geçen şu diyaloga bakmak yeterlidir. Lozan görüşmeleri çıkmaza girdiğinde Bouillon sorar: "Yoksa siz aklınızdan kapitülâsyonları kaldırmak mı geçiriyorsunuz?". Yusuf Kemal (Tengirşek) hiç duraksamadan cevap verir: "Evet, Mösyö Bouillon, biz İstiklâl için mücadele ediyoruz. Büyük Milllet Meclisi kapitülâsyonların kaldırıldığını görmeden kılıcını kınına koymaz". Demek ki, bu devletin kurucuları, kapitülâsyonları kaldırmak için tekrar savaşmayı göze almışlardı. Zira kapitülâsyonlar kaldığı sürece ekonomik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık olmadan da siyasi bağımsızlık sözden öteye geçmeyecekti. Ne hazindir ki, bugün kapitülâsyonlar başka adlar altında tekrar geri getirildi. Artık AB'ciler, literatürlerinden 'ekonomik bağımsızlık', 'milli ekonomi'... gibi kavramları çıkardılar. Onların kullandıkları kavramların başında borsa, döviz ve faiz yer alıyor. AB ülkeleri, AB'cilerin önüne ekonomide hedef olarak çalışmadan, üretmeden, paradan para kazanmayı ve zengin olmayı koyuyor. Ülke içerisinde bazıları bu yolla zengin olabilir. Ama bir ülkenin bu sistemle zenginleştiğini ekonomi tarihi kaydetmiyor. Olmaz ya, biz olduğunu, Türkiye'nin bunu gerçekleştirdiğini farzedelim. Bu, Türkiye'nin kalkındığını, bağımsızlığını koruduğunu göstermez ki. Bazı küçük ülkelerin milli ve bağımsız ekonomileri yoktur, fakat zengindirler, fert başına düşen milli gelirleri yüksektir. Türk milletini ve devletini tanımayanlar, bu ülkeleri örnek almamızı salık veriyorlar. Ne büyük gaflet! İstiklâl Mücadelesi döneminde mandacılar da aynı böyle düşünüyorlardı. Atatürk, onları şu sözlerle uyarıyordu: "Temel ilke Türk milletinin itibarlı ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak durumundan daha ötede bir davranış görmeye lâyık olamaz". Tarih ve günümüzde yaşanan olaylar bu tespiti doğrulamıyor mu? Arap ülkelerinin haline bakınız. Zengin değiller mi? Araplar, dünyanın her yerinde zevk ü sefa içerisinde su gibi para harcamıyorlar mı? Harcıyorlar da itibar ve şeref kazanabiliyorlar mı? Zenginlikleri yerinde, ama kalkınmış ülkeler sınıfına dahil edilmiyorlar. Neden? Çünkü sanayileri, bağımsız ve milli ekonomileri yok. Ekonomide bilinmesi gereken en önemli gerçeklerden biri de şudur: Sanayileşmeden, ekonomik kalkınma olmaz. Bir başka deyişle, milli sanayi, milli ekonominin temelidir, milli ekonomi de bağımsızlığın teminatıdır. 1980 yılından sonra estirilen liberalleşme ve özelleştirme rüzgârı ile devletin öncülüğünde sanayileşmenin köküne kibrit suyu döküldü. Denildi ki: "Sanayileşme özel sektöre devredilecek ve devlet asıl görevine dönecektir". Neymiş asıl görev? Sonradan öğrendik ki, asıl görev, yabancı sermayenin jandarmalığını yapmakmış. Bu anlayış, sanayileşmeyi bitirdi, var olan stratejik sanayi tesislerini yabancılara sattı. Yani ekonomik bağımsızlık rafa kaldırdı, şimdi sıra siyasi bağımsızlıkta. Böyle giderse, onu da yitirmemiz kaçınılmaz olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018