AKP hükümetinin tam teslimiyet içinde olduğu IMF'nin Türkiye Daimi Temsilcisi Hugt Bredenkamp, gittikçe daha çöküşe doğru giden ekonomik durumumuz hakkında "iyiye gidiyor" mesajları verdi.
Yaptığı konuşmada "Yılın ilk yarısında yüzde 13.5 büyüyen Türkiye, dünyada ekonomisi en hızlı gelişen ülke oldu" şeklinde beyanatta bulundu.
Bu cümleden anlaşıldığı üzere IMF ve onun temsilcisi Bredencamp ya hiç ekonomiden anlamıyor, ya da Türkiye'nin bu sömürgeleşmeye doğru gidişatından, bağlı olduğu global güçler gayet memnun.
Birincisi doğru olmakla beraber, asıl hedeflenenin ikincisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdi bunu açıklayalım.
Öncelikle kendimize şu soruları sormamız gerekiyor. Türkiye'de gerçekten sağlıklı bir büyüme var mıdır? Varsa bu işsizliğin sebebi nedir ve niçin KOBİ'ler yapılan anketlerde yüzde 79.6 talep daralmasından bahsedilmektedir?
Öyle ya hem büyüme, hem de işsizlik problemi, hem de talep daralması aynı çatı altında olması mümkün değil. Sağlıklı büyümede hepsinin düzelmesi gerekiyor.
Şimdi işsizlik meselesini biraz
irdeleyelim.
Türkiye'de işsizlik yüzde 15'lerde gözükmekle birlikte, gerçek rakamlar yüzde 40'lara varmaktadır. Yapılan istatistiklerde bir takım oynamalarla reel olan rakamlar AKP tarafından aşağıya çekilmektedir.
İşsizliğin boyutunu kapanan fabrikalardan ve ülkemizin her tarafında sağda solda işsiz gezen insanlardan test edebilirsiniz.
Zaten sayın başbakanın -basına da yansıyan- zam isteyenlere verdiği cevap işsizliğin boyutunu gözler önüne sermektedir "Aklınızı başınıza alın, bu maaşla çalışacak milyonlarca işsiz var".
Peki bu 13.5'luk büyüme neyin nesi?
Bunun cevabını yine Bredencamp'ın tavsiyelerinde gizli. "Türkiye yabancı para rezervini arttırmalıdır" ve "Yabancı şirketleri yatırım yapmaları yönünde ikna çalışmaları yapılmalı. Doğrudan yabancı dış yatırım yakın zamanda başlamıştır. Ancak, bu daha ziyade emlak yönünde gelişmiştir. Bunun diğer alanlarda da yapılması gerekir".
AKP'nin şu ana kadar uyguladıklarını arttırarak devam etmesini tavsiye ediyor.
Yabancıların değişik vesilelerle soktukları kendilerine maliyetleri sadece boya ve kağıt masrafı olan paralarını ülkemize daha fazla girmesini istiyor. Tabii ki faizli borç veya yatırım olarak giren bu paralar da büyüme oranına katkı(?) sağlıyor.
Şu ana kadar, kar eden kamu veya özel şirketlerimiz, madenlerimiz, topraklarımız, gayrı menkullerimiz karış karış satılmıştır ve satılmaktadır. Yabancı sermaye yatırımı olarak görünen bu olay esasen ülkemizin elimizden gitmesinin de bir göstergesidir.
Döviz bu şekilde değil de, ihracat-ithalat dengesi içinde ülkeye kazandırılsa ekonomiyi diriltir. Ama IMF'nin tavsiyelerine göre giren para kanımızı emen bir kene gibi.
Buna ilaveten ithalattaki artış da büyüme oranını arttırmaktadır. Son üç ayda ithalattan alınan vergide yüzde 33.5'luk bir artış olmuştur.
Görünen sanal büyümenin bir diğer önemli sebebi de tüketim azlığından dolayı stoklardaki artıştır. AKP iktidarı döneminde stok artışları yüzde 5'leri aşarak yüzde 13'lere dayanmıştır.
Kısaca özetlersek, IMF yetkilisinin överek bahsettiği yüzde 13.5'luk büyüme, öz değerlerimizin yabancılara satışından, ithalat fazlalığından ve stoklardaki artıştan kaynaklanan, ulusal çıkarlarımızı tehdit eden, sözde bir büyümedir.
Esasen buna büyüme değil, ekonomik istila denir ve çöküşün ifadesidir.
Bundan da anlaşılıyor ki, IMF'nin niyeti sana çözüm sunmak değil, yolunacak kaz bulmuş onu yolmak.
Aklımızı başımıza alalım bu tür oyunlarla oyalanmayalım.
Acilen kaynakları milli olan bir ekonomik modele ihtiyacımız var.
Yaptığı konuşmada "Yılın ilk yarısında yüzde 13.5 büyüyen Türkiye, dünyada ekonomisi en hızlı gelişen ülke oldu" şeklinde beyanatta bulundu.
Bu cümleden anlaşıldığı üzere IMF ve onun temsilcisi Bredencamp ya hiç ekonomiden anlamıyor, ya da Türkiye'nin bu sömürgeleşmeye doğru gidişatından, bağlı olduğu global güçler gayet memnun.
Birincisi doğru olmakla beraber, asıl hedeflenenin ikincisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdi bunu açıklayalım.
Öncelikle kendimize şu soruları sormamız gerekiyor. Türkiye'de gerçekten sağlıklı bir büyüme var mıdır? Varsa bu işsizliğin sebebi nedir ve niçin KOBİ'ler yapılan anketlerde yüzde 79.6 talep daralmasından bahsedilmektedir?
Öyle ya hem büyüme, hem de işsizlik problemi, hem de talep daralması aynı çatı altında olması mümkün değil. Sağlıklı büyümede hepsinin düzelmesi gerekiyor.
Şimdi işsizlik meselesini biraz
irdeleyelim.
Türkiye'de işsizlik yüzde 15'lerde gözükmekle birlikte, gerçek rakamlar yüzde 40'lara varmaktadır. Yapılan istatistiklerde bir takım oynamalarla reel olan rakamlar AKP tarafından aşağıya çekilmektedir.
İşsizliğin boyutunu kapanan fabrikalardan ve ülkemizin her tarafında sağda solda işsiz gezen insanlardan test edebilirsiniz.
Zaten sayın başbakanın -basına da yansıyan- zam isteyenlere verdiği cevap işsizliğin boyutunu gözler önüne sermektedir "Aklınızı başınıza alın, bu maaşla çalışacak milyonlarca işsiz var".
Peki bu 13.5'luk büyüme neyin nesi?
Bunun cevabını yine Bredencamp'ın tavsiyelerinde gizli. "Türkiye yabancı para rezervini arttırmalıdır" ve "Yabancı şirketleri yatırım yapmaları yönünde ikna çalışmaları yapılmalı. Doğrudan yabancı dış yatırım yakın zamanda başlamıştır. Ancak, bu daha ziyade emlak yönünde gelişmiştir. Bunun diğer alanlarda da yapılması gerekir".
AKP'nin şu ana kadar uyguladıklarını arttırarak devam etmesini tavsiye ediyor.
Yabancıların değişik vesilelerle soktukları kendilerine maliyetleri sadece boya ve kağıt masrafı olan paralarını ülkemize daha fazla girmesini istiyor. Tabii ki faizli borç veya yatırım olarak giren bu paralar da büyüme oranına katkı(?) sağlıyor.
Şu ana kadar, kar eden kamu veya özel şirketlerimiz, madenlerimiz, topraklarımız, gayrı menkullerimiz karış karış satılmıştır ve satılmaktadır. Yabancı sermaye yatırımı olarak görünen bu olay esasen ülkemizin elimizden gitmesinin de bir göstergesidir.
Döviz bu şekilde değil de, ihracat-ithalat dengesi içinde ülkeye kazandırılsa ekonomiyi diriltir. Ama IMF'nin tavsiyelerine göre giren para kanımızı emen bir kene gibi.
Buna ilaveten ithalattaki artış da büyüme oranını arttırmaktadır. Son üç ayda ithalattan alınan vergide yüzde 33.5'luk bir artış olmuştur.
Görünen sanal büyümenin bir diğer önemli sebebi de tüketim azlığından dolayı stoklardaki artıştır. AKP iktidarı döneminde stok artışları yüzde 5'leri aşarak yüzde 13'lere dayanmıştır.
Kısaca özetlersek, IMF yetkilisinin överek bahsettiği yüzde 13.5'luk büyüme, öz değerlerimizin yabancılara satışından, ithalat fazlalığından ve stoklardaki artıştan kaynaklanan, ulusal çıkarlarımızı tehdit eden, sözde bir büyümedir.
Esasen buna büyüme değil, ekonomik istila denir ve çöküşün ifadesidir.
Bundan da anlaşılıyor ki, IMF'nin niyeti sana çözüm sunmak değil, yolunacak kaz bulmuş onu yolmak.
Aklımızı başımıza alalım bu tür oyunlarla oyalanmayalım.
Acilen kaynakları milli olan bir ekonomik modele ihtiyacımız var.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024