Elektrik ve doğalgaza üçüncü ayda üçüncü zam geldi. Elektriğe 1 Ekim'den itibaren geçerli olmak üzere konutlarda yüzde 9, sanayide yüzde 18,6, ticarethanelerde ise yüzde 18 zam yapıldı.
Normal şartlar altında üç ayda bir yapılacağı belirtilen zamlar, böylece Ağustos'tan itibaren aylık rutine bağlanmış oldu.
Elektriğe konutlarda Ağustos ve Eylül'de de yüzde 9'ar, sanayide ve ticarethanelerde ise yüzde 14'er zam yapılmıştı.
Elektrik Mühendisleri Odası'nın (EMO) hesaplamasına göre, konut kullanıcılarının elektrik faturası 2017 yılsonuna göre yüzde 44,9 arttı; sanayi, ticarethane, tarımsal sulama ve aydınlatma tarifelerine yapılan zam ise yüzde 70'i aştı.
4 kişilik bir ailenin asgari elektrik tüketimi 230 kilovat kabul ediliyor.
Buna göre; 4 kişilik bir ailenin elektrik faturası, Ağustos başında 116 TL'ye, Eylül başında 126 TL'ye ve de Ekim başında 137 TL'ye yükselmiş oldu. Dolayısıyla bir aile geçen aya göre 11 TL, geçen yıla göre 42,6 TL daha zamlı bir fatura ödemiş olacak.
Konutlara yapılan zam direkt olarak vatandaşın cebine yansımaktadır. Sanayiciye yapılan zam ise dolaylı olarak yine vatandaşı vurmaktadır. Çünkü sanayici, üretici bu önemli maliyet unsurundaki zammı ürünlerine yansıtmak zorundadır.
Elektrik maliyeti konutlara göre 2 kat artan üreticiler, bu zammı fiyatlarına yansıttıklarında fırsatçılıkla suçlanmaktadır, suçlu ilan edilmektedir.
Son zamla beraber sanayiciye yapılan zammın 2017 yılsonuna göre yüzde 70'i aşması oldukça düşündürücü… Sanayici üst üste gelen zamlar karşısında geri adım attı.
Organize sanayi bölgelerinde vardiyalar düştü, bazı üretim tesisleri şalteri kapattı. Sanayiciler, "bu kış çok zor geçecek" diyorlar. Ekonomiye iyimser bakamadıklarını dile getiriyorlar.
EMO elektrik zamlarıyla ilgili şunları ifade ediyor:
* Elektrik fiyatlarına yapılan rekor düzeydeki zamlar, ekonominin temel girdisi olması nedeniyle pek çok üründe de fiyat artışlarına neden olacaktır.
* Türkiye'nin içinde bulunduğu kriz ortamında bu zamlar ve getireceği enflasyon artışlarının ekonomide yaşanan sıkıntıları daha da büyüteceği açıktır.
* Sorunların temelinde yıllardır sürdürülen yanlış ve dışa bağımlı enerji politikalarının büyük etkisi vardır.
* "Yerli ve milli" söyleminin arkasında ithal kaynakların egemenliği devam etmekte, özelleştirme ve serbestleştirme politikaları adı altında dış borçla büyütülen enerji sektörünün yaşadığı kriz giderek derinleşmektedir.
* Bugüne kadar sürdürülen yanlış politikalardan artık vazgeçilmeli, elektrik hizmeti kamusal bir anlayışla sunulmalı, bu çerçevede elektrik fiyatları da günübirlik çıkarlar ve piyasadaki etkin lobilerin taleplerine göre değil, kamu yararı doğrultusunda belirlenmelidir.
Evet, EMO'nun da altını çizdiği gibi elektrikte yaşanan krizin ana nedeni uygulanan yanlış enerji politikalarıdır. Elektrik üretimi için yerli kaynaklar devreye konulması gerekirken, en pahalı elektrik üretim kaynağı olan ithal doğalgaz tercih edilmiştir.
Halbuki doğalgaz ithal ettiğimiz Rusya bile kendi elektrik ihtiyacını doğalgazdan değil, hidroelektrik ve kömür santrallerinden elde etmektedir.
Ülkemiz enerji kaynakları bakımından oldukça zengindir. Dünyanın en zengin kömür yataklarına sahibiz, sadece kömür tüm ihtiyacımıza cevap verir ama değişik bahanelerle kömürden elektrik üretimine çok uzağız.
Güneş enerjisi potansiyelimiz çok yüksek ama yeterince değerlendiremiyoruz.
Nükleer enerji konusunda çok geç kaldık, kendi santrallerimizi kurmalıyız, üstelik ülkemiz hem uranyum hem de toryum zengini…
Rüzgar enerjisi tüm elektrik ihtiyacımızı karşılayabilecek potansiyele sahip…
Jeotermal enerjiyi tam manasıyla devreye koymuş değiliz.
Sadece akıntı enerjisi, hidroelektrik santraller Türkiye'nin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilecek potansiyeldedir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli incelendiğinde, sadece hammadde değil, enerji kaynaklarında da sınırsız bir hazine üzerinde oturduğumuzu göreceksiniz.
Buna rağmen ithalatçıyız ve yaşadığımız zamlar ve zararlı sonuçları ortada…
Üstelik bu kaynaklarımızı Prof. Dr. Baş'ın Modelinde ifade edildiği gibi "devlet-millet ortaklığı"yla işleteceğimize, maalesef hemen hemen hepsini yabancılara devretmişiz.
Yabancılar bizim kaynaklarımızla keyif sürerken, biz onların kapısında bekleyen dilenci konumundayız.
Artık gerçekleri görüp ayıkmak zorundayız.
Yoksa elektrik çarpmaya, doğalgaz da boğmaya devam eder.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025