Enerji faturaları neden yüksek?

Enerji tüketimi hayatımızın vazgeçilmez bir parçası… Sanayi ve teknoloji ile yaşıyorsanız, elbette ki enerjisiz olmaz. Bozdolabı, kombi, klima, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, kurutucu, televizyon, bilgisayar, elektrikli küçük ev aletleri, cep telefonu ve daha nice eşya enerji tüketimimizin temel ürünleri…

Bu ürünler yaşamımızı oldukça kolaylaştırıyor ama ithal enerjiye bağımlı olmamız ve enerji fiyatlarının sürekli yükselen dolar kuruna endeksli olması sebebiyle her geçen gün daha kabarık faturalara maruz kalıyoruz.

İşin garip tarafı, faturalar artarken, buna mukabil vatandaşın gelir düzeyi, satın alma gücü sürekli daralıyor. Satın alma gücünü en iyi ifade eden mukayese bir asgari ücretle ne kadar çeyrek altın alınabildiğidir. 

1990'lı yıllarda bir asgari ücretle 11,5 çeyrek altın alınabiliyorken, bugün 3,5 çeyrek altın alınabiliyor. İşte size çalışanların maaşlarındaki erime miktarı…

Peki, aldığı 2 bin 324 TL gibi açlık sınırı altında bir maaşa talim eden bir çalışan sizce karnını bile doyuramıyorken, nasıl kirasını ödeyebilsin, nasıl faturalarını ödeyebilsin?

Kadir Has Üniversitesi bu konuda bir kamuoyu çalışması gerçekleştirdi. Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yapılan "Türkiye Toplumunun Enerji Tercihleri Araştırması"na göre, toplumun yüzde 85'i elektrik fiyatlarını yüksek buluyor. Doğalgaz fiyatlarını yüksek bulanların oranı ise yüzde 67…

Yani vatandaşlar elektrik ve doğalgaz faturalarının yüksekliğinden şikayetçi…

Elektrik dağıtım bedellerinin çok yüksek olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 46, yüzde 29 ise dağıtım bedellerinin haksız yere alındığını düşünüyor. 

Doğalgaz dağıtım bedellerinin çok yüksek olduğunu düşünenlerin oranı da yüzde 37, yüzde 23 de dağıtım bedellerinin haksız yere alındığını düşünüyor.

Katılımcılara, "Geçtiğimiz bir yılda, gelirinizin yetersiz kalması nedeniyle toplam enerji tüketiminizde kısıntıya gittiğiniz oldu mu?" sorusu soruldu. Bu soruya araştırmaya katılanların yüzde 78'i kısıtlamaya gittiklerini ifade etti.

Bu kamuoyu araştırması açıkça gösteriyor ki, vatandaş için enerji olmazsa olmaz olmasına rağmen, gelir yeterli olmadığı, enerji de pahalı olduğu için enerjiye ulaşımda problem var. Anayasa'mızda sosyal bir hukuk devleti olduğumuz yazılıdır.

Sosyal devlet; vatandaşın asli ihtiyaçlarını, kimseye muhtaç kalmayacağı şekilde karşılayan devlettir. Bugün enerji de asli bir ihtiyaçtır ve vatandaş oldukça mağdurdur.

Peki, Türkiye gibi enerji kaynakları bakımından her türlü potansiyele sahip olan bir ülkede enerji neden insanların ulaşamayacağı kadar pahalıdır? Elbette ki bu sorunun genel cevabı uyguladığımız kapitalist, bağımlı ekonomi politikalarıdır. 

Enerji bağlamında biraz daha özele inersek, Türkiye'nin enerji kaynakları maalesef hep yabancılara devredilmiştir. Bizim yerli kaynaklarımız yabancılara yar olurken, bizler hep ağır faturalara maruz kalmaktayız.

Sizler, Türkiye'de siyasetçi olabilmek, iktidar ya da muhalefet olabilmek için okyanus ötesinden ve Brüksel'den icazet peşinde koşarsanız elbette ki bunun bir taviz karşılığı olacaktır. İşte enerjide bunun karşılığı, enerji kaynaklarının yabancılara devridir.

Ekonominin her sahasında devrim niteliğinde çözümlere sahip olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde enerji konusunda da çok önemli çözümler vardır.

Modelde petrol ve doğalgaz gibi temel enerji kaynaklarının yanı sıra birçok kaynak ifade edilmektedir. Güneş enerjisi, nükleer enerji, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, biomas enerji (atık maddelerin yakılmasından elde ediliyor), akıntı enerjisi, dalga enerjisi, yakıt hücreleri ve daha niceleri Modelde detaylıca sayılmaktadır (Milli Ekonomi Modeli, Prof. Dr. Haydar Baş, sayfa 291-298) MEM enerji sektörünü stratejik kabul etmektedir ve özellikle de yabancılara özelleştirilmesi yasaktır.

Ülkemizin petrol denizi üzerinde yüzdüğünü, yabancı petrol şirketleri yetkilileri, NASA raporları açıkça ifade etmektedir. Doğalgaz konusunda da çok verimli kaynaklara sahibiz.

Ve yukarıda ifade edilen bütün kaynaklarda ülkemiz çok verimli bir potansiyele sahiptir.

MEM, bunların devlet-millet ortaklığıyla ama devletin kontrolünde olacak şekilde işletilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. BRICS devletleri bunu hayata geçirmektedir.

MEM, yeni gelir kalemleriyle güçlü bir devlet anlayışını devreye koymaktadır.

Ve merhum Prof. Dr. Baş, birçok kez, "MEM uygulandığı takdirde 18 ay içinde elektriğin bedava olacağını" ifade etmiştir.

 Kadir Has'ın yaptığı araştırmada, katılımcılara sorulan "Tükettiğiniz elektriğin hangi enerji kaynaklarından üretilmesini tercih edersiniz" sorusuna yüzde 81 "güneş enerjisi" yanıtını verirken, yüzde 77 "rüzgar" ve yüzde 70 "doğalgaz" şeklinde cevaplamıştır. 

Ayrıca "Türkiye, maliyeti yüksek olsa da petrol ve doğalgaz aramalarını artırmalıdır" ifadesine araştırmaya katılanların yüzde 57,9'u "destekliyorum" cevabını vermiştir.

Gördüğünüz gibi vatandaşın tercihi de esasen MEM'in ifade ettiklerinedir.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus; bu enerji kaynaklarından vatandaşın fayda görmesi için bu kaynakların devletin eliyle milletin yararına işletilmesidir.

Yabancıların ya da "özel"in üretip devlete ve millete yine fahiş fiyatla sattığı enerjiden hiçbir fayda çıkmaz. Ağır faturalar ödemeye aynen devam ederiz.

MEM'in "bedava enerji" imkanlarına ancak ve ancak bu eşsiz Modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ve bu Modelin şifrelerini bilen BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ile ulaşabiliriz.