AB Kıbrıs'ta çözüm için bastırıyor.
ABD'de aynı ağızla 1 Mayıs'a kadar çözüm istiyor.
AKP iktidarı çok istekli. Kıbrıs'ta da AB doğrultusunda çözüm isteyen iktidar ve başbakan var.
Başbakan Erdoğan 40 yıldır çözümlenmeyen Kıbrıs sorununu referandum dahil 95 günde çözmek için seferber olmuş durumda.
ABD, AB adına önemli kişilerin aynı günlere gelen baskın ziyaretleri, dış baskı odaklarının, medyanın, TÜSİAD ve iktidarın Annan Planı ısrarı bu konuda isteksiz asker kanadının da AKP dalga boyunda buluşması iktidara cesaret verdi.
Son MGK kararını cebine koyan Erdoğan önce Annan'a, sonra Bush'a Türkiye'nin yeni pozisyonunu müjdeledi.
Atlantik'in iki yakasında da bir sevinç bir sevinç. Davos'tan New York'a koşuşturan, o kürsüden o kürsüye Kıbrıs nutukları atan Erdoğan alkışlarla karşılanıyor.
Cesaret ödülleri, fahri doktora unvanları, Atatürk, Özal benzetmeleri ile sırtı sıvazlanıyor.
Avrupa ve Amerika kıtasında yeni bir akımdan söz ediliyor: Erdoğanizm.
Bu bahsi şimdilik geçelim.
Erdoğan'ın Kıbrıs atraksiyonlarına dönelim.
Önce MGK zaferi. AKP iktidarı bir çok kesimin beklediğinin aksine askerleri Annan Planı'nı referans almaya ve çözüm için masaya oturmaya ikna ediyor.
AKP'nin askeri cenahı ikna ettiği haberlerinden endişeye kapılanlar, "Asker Annan Planı'nı zemin değil referans kabul etti" diyerek başka planların da olabileceğini ima etti diye teselli bulmaya çalışırken, yeni bir şokla sarsıldılar.
Dışişleri Bakanı Gül, "karar verme yetkisi olmayan kurul"daki istişari görüşmelerden sonra son kararı hükümetin vereceğini söyleyerek dişlerini gösterdi.
AKP bunu hep yapmıyor mu? İşine gelince topu askerlere atıyor. Son İncirlik olayında olduğu gibi.
İşine gelince son sözü söyleme yetkisinin iktidarda olduğunu söylüyor.
Başbakan Erdoğan Kıbrıs konusunda "sorunun çözümünde irademizi ortaya koymak, elbette siyasi irade olarak risk almak durumundayız" diyerek MGK'nın üstünde bir güç gösterisinde bulunuyor.
Gerçekten de AKP risk alarak MGK'da alınan kararların ötesine taşarak Annan'a şok tekliflerde bulunuyordu.
Birinci şok teklif; Türkiye çözüm konusunda Rum tarafının hep önünde olacak.
İkinci şok teklif; Annan'ın arabulucuyu değiştirmesi.
Üçüncü şok teklif; tarafsız bir ülke olarak ABD'nin arabulucu olması.
Dördüncü şok teklif; Annan Planı'nın daraltılarak referanduma sunulması.
MGK'da görüşülmeyen, Denktaş'ın dahi haberdar olmadığı, milletin ise hiç kabul etmeyeceği şok tekliflerdi bunlar.
Millet gibi Denktaş da hayret etti bu şok tekliflere.
Ama AKP iktidarını AB karşısında zorda bırakmamak için bağrına taş bastı.
En komik olanı ne biliyor musunuz. ABD'nin tarafsızlığı. Daha dün Denktaş, "Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün sebebi İngiltere ve Amerika'dır" diye feryat etmiyor muydu?
AKP Mecliste milli duruşa sahip bir muhalefet partisinin olmayışı yüzünden Kıbrıs'ı kumar masasına yatırmış durumda.
ABD'nin isteklerini AKP'nin istekleri diye dünyanın önüne koyuyor. Ama herkes biliyor ki Erdoğanizmle Amarikanizm madalyonun iki yüzü... Amerikanizm içeriye Erdoğanizm olarak pompalanıyor.