Hükümetin, dini söylemlerle siyaset yapıp ardından söylediklerinin tam tersini yapmasını her fırsatta eleştirmeye devam edeceğiz. Ta ki bu yanlışlarını bırakana kadar… Çünkü bu siyaset anlayışının milletimize çok büyük zararları var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hatırlarsanız, şunları söylemişti: "Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu…"
Dikkat ediniz, Sayın Erdoğan, uyguladığımız ekonomi programının gereği faizi düşürüyoruz, ya da yükseltiyoruz demiyor, naslar neyi gerektiriyorsa onu yapacağız diyor. Ve 14 Mayıs seçimlerine kadar bu süreç devam etti. Yüzde 19'lar seviyesinde olan politika faizi, kademeli olarak yüzde 8,5'lere kadar düşürüldü.
Ve dini söylemlerle yine bir seçim kazanıldı. Peki sonra?
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati gitti, Mehmet Şimşek geldi; Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu gitti, Hafize Gaye Erkan geldi.
Ama onları atayan Cumhurbaşkanı Erdoğan değişmedi, aynı kişiydi.
Yeni ekonomi yönetimi, seçim öncesi naslar var denilerek indirilen faizi seçim sonrası, Haziran ayından bu yana kesintisiz bir şekilde artırmaya devam ediyor.
En son dün toplanan TCMB Para Politikası Kurulu, politika faizini 250 baz puan, diğer ifadeyle 2,5 puan artırarak yüzde 42,5'e yükseltti.
Faiz artırımları 7 aydır öylesine sıradanlaştı ki, zaten beklentiler de bu yöndeydi.
7 aylık faiz artışı sürecini hatırlayalım:
Haziran'da yüzde 8,5'ten yüzde 15'e, Temmuz'da yüzde 15'ten yüzde 17,5'e, Ağustos'ta yüzde 17,5'ten yüzde 25'e, Eylül'de 25'ten yüzde 30'a, Ekim'de yüzde 30'dan yüzde 35'e, Kasım'da yüzde 35'ten yüzde 40'a yükseltildi.
Yüzde 8,5'ten yüzde 42,5'e, tam 3 bin 400 baz puanlık bir artış. Hazirandan bugüne Sayın Cumhurbaşkanı'ndan herhangi bir "nas" söylemi duymuyoruz.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, hükümetin bu 'siyasetlerine dini söylemleri karıştıran' yanlış duruşuna ilişkin dikkat çekici bir değerlendirme yapmıştı:
"Seçimden önce Sayın Cumhurbaşkanı, 'Faizde nas vardır. Benden başka bir şey beklemeyin. Ben bunun dışında bir hareket yapmam' dedi. Seçimden sonra ise döndü dolaştı yine faizi artırdı."
"Bakın beni rahatsız eden şeyi söyleyeyim size; ben bir hükümetin faiz indirmesini veya faiz yükseltmesini, ekonomide attığı adımları beğenebilirim, ya da beğenmeyebilirim, bu başka bir konu. Ama sen çıkıp aldığın bir kararı dine bağlayıp, bu konuyu 'Dini hüküm var, bu yüzden bu kararı alıyorum' diye anlatıp, sonra dönüp o kararın aksine adım attığında sen bu ülkede yaşayan bütün Müslümanlara, 'İşinize geldiği zaman Müslüman gibi olun, işinize gelmediği zaman bütün hükümlerini terk edin' demiş oluyorsun."
"Yani 'dindar nesil yetiştireceğiz' diye yola çıkan sen, dindar neslin ahlakını bozuyorsun. Dindar nesli dürüst olmayan, menfaatine göre iş yapan, dün başka bir şey bugün başka bir şey söyleyen adama çeviriyorsun."
"Bir başka açıdan da bakarsak, sen bu ülkede dindar olmayan vatandaşa şunu söylüyorsun; 'Ben öyle bir dine inanıyorum ki bu din tam bir menfaat dini…'"
"Sen, 'Bu din işime gelince konuşulan, işime gelmediğinde rafa kaldırılan bir dindir' muamelesi yapıyorsun. Neye? İnandığın dine. Dolayısıyla buradan insanlar, 'Eğer bu din buysa ben bu dinde yokum' sonucunu çıkarıyor."
"Diğeri de şunu çıkarıyor; 'Ha din böyleymiş çünkü Ulu'l Emir böyle yaşıyor bu dini. O zaman ben de böyle yaşayabilirim' diyor. Sonra, bu yolsuzluklar nereden çıktı, bu haksızlıklar nereden çıktı ve bu kadar hırsız adam nereden çıktı diye düşünüyorsunuz."
İşte bütün bu sebeplerden dolayı siyasilerimizin artık din üzerinden siyaset yapma yanlışından vazgeçmeleri gerekiyor.
Bir diğer konu ise Mehmet Şimşek, TBMM'deki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, "Çalışanlarımızı, emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik" dedi.
Türk-İş'in verilerine göre, Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 25 lira, yoksulluk sınırı ise 45 bin 686 lira.
SGK verilerine göre, yaklaşık 16 milyon emeklinin ortalama maaşı sadece 8 bin 295 TL seviyesinde bulunuyor. Milyonlarca emeklinin aylığı, mart ayından bu yana geçen 9 ayda 7 bin 500 TL'de sabit kaldı.
Net asgari ücret bugün itibarıyla 11 bin 402 TL ile açlık sınırının yüzde 18,7 oranında altında bulunuyor. Asgari ücrete ara zam geldiğinde 482 dolara denk geliyordu bugün ise 391 dolara denk geliyor.
DİSK-AR raporuna göre, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altı bir ücretle çalışanların oranı 2002'de yüzde 39,1 iken 2022'de yüzde 54,8'e yükseldi.
Sayın Şimşek! Bu şekilde milyonlarca insan Türkiye'de enflasyon karşısında ezildiğine göre, siz hangi ülkeden bahsediyorsunuz?
Mehmet Şimşek, bütçe görüşmelerinde "Yurt dışında para aramıyoruz. Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok" dedi. Milletvekilleri buna cevaben şunları söyledi:
"Paraya ihtiyacınız yoksa niye halktan çifter çifter vergi alıyorsunuz. Neredeyse bir nefes vergisi almadığınız kaldı."
"Konuşmanıza bakıyorum hac farz olmuş, kasaya bakıyorum zekata muhtaç."
"Madem paraya ihtiyacınız yok o zaman niye insanların istediği maaş zamlarını vermiyorsunuz?"
"Cumhurbaşkanı size dolandırıcı demişti. Ben sizin dolandırıcı olduğunuzu düşünmüyorum. Kendisi sizden özür diledi mi? Özür dilemesini istediniz mi? Çünkü bir dolandırıcıya uluslararası çevreler de güvenmez."
Ezcümle ekonomiyi liyakat sahipleri yönetmeli.
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025