Fakir kelimesi Arapçada "delmek, kazmak, kırmak" manalarına gelen fakr kökünden sıfat olup asıl anlamı "omurgası (fekar) kırılmış kimse"dir.
Bu durumdaki insan gibi bir işe güç yetirememesi, başkasına muhtaç olması sebebiyle maddî bakımdan sıkıntı içinde bulunan kimseye de fakir denildiği ifade edilir.
Fakirlik (yoksulluk) sınırı ne demek? Dört kişilik bir ailenin yeme, içme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelirin altında kazancı olanlara ekonomide fakir-yoksul deniliyor. Bu sınır Türk-İş'in araştırmasına göre 7 bin 230 TL'dir. Bu miktarın altında bir gelirin varsa fakirsin.
Açlık sınırı ne demek? Dört kişilik bir ailenin yalnızca karın doyurabilmek ve sağlıklı beslenebilmek için yapılması gereken harcamaları ifade eden tutar. Şuanda bu rakam 2 bin 229 TL.
Yani dini tabirle de, ekonomik tabirle de milletimizin çok büyük bir kesimi fakir ve aç.
Fakir ve açların sahibi kimdir?
Cevabı İmam Ali'nin uygulama ve talimatlarından (a.s) alalım:
"Çevrende yaşayan fakir ve yoksullara devlet hazinesinden bir pay ayırmalısın. Diğer beldelerdeki yoksullara da ticaret mallarından, ganimet gelirlerinden, Müslüman fakirler için ayrılan tahsisattan, yakın ve uzak farkı gözetmeden birer hisse vermen gerekir…
Buna göre yakın, uzak farkı gözetmeden fakirlerin hukukunu aynı ölçüde korumalısın. Nazari meşguliyetler seni, fakirlerin işleri ile ilgilenmekten alıkoymasın. Zira zamanının çoğunu önemli işlere ayırmakla özrünü kabul ettiremezsin.
Vefalı gayretlerini fakirlerden esirgeme. Merhamet duygularını ve samimi şefkatini onlardan uzak tutma. Allah buyurur ki; "İnsanlara yanağını bükme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip, övünenleri sevmez." (Lokman 18)
Divan görevlilerinin hakaretine uğrayan veya eşraftan zarar görüp, derdini sana anlatamayan biçareleri bulmak, hallerini sorup, anlamak için iyi niyetli, Allah'tan korkan, güvenilir ve sadık kişileri görevlendirmelisin…
Fakirler, halk arasında adalet ve insafa daha çok muhtaçtır. Bu yüzden fakirlerin hakkını verme konusunda çok hassas davranmalı, bilmeyerek haklarını vermediğin için Allah'a sığınmalısın.
Dilencilik yolunu tercih etmedikleri için ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz kalan yetimlere ve iş göremeyen yaşlılara yardım etmek ve taahhütte bulunmak gerekir.
Aslına bakılırsa bu emir valiler için ağır bir görevdir. Ne var ki, Allah tarafından beyan edilen güzel şeylerin doğruluğuna güvenerek talebi akıbet ile bir hakkın edası yolundaki güçlüğe sabreden topluluğa Allah kolaylık ihsan etse gerekir.
Ey Malik! İhtiyaç sahiplerinin gönlünde yatan istek ve arzularını ortaya çıkarmak için onlara zaman ayırmalısın. Ara sıra ihtiyaç sahiplerini huzuruna alıp onlarla konuşmalısın. Mecliste mütevazi olup, Allah'ın rızasını kazanacak alçak gönüllülük örneği vermelisin.
Ben, Hz. Peygamberin (sav) "Bir ümmetin zayıfı, kuvvetlisi ile eşit tutularak hakkını alamayınca, o ümmet hiçbir zaman kuvvetlenemez ve mukaddes olamaz." Diye buyurduğunu pek çok yerde duydum.
Bu bakımdan Ey Malik! Şunu aklından çıkarma; Tayin ettiğin yardımcı, memur, asker ve polis tarafından fakir ve güçsüzlere uygulanan zulüm ve baskının önüne geçmelisin.
Korku ve şiddeti ortadan kaldırıp, sertliği ve darlığı kendinden uzak tutmalısın ki, insanlar seninle yüz yüze korkmadan konuşabilsinler. Böyle yaparsan rahmeti yaygınlaştırır ve ibadet sevabının verilmesine sebep olabilirsin.
Ey Malik! Şu da çok önemlidir; Yaptığın yardım ve iyiliği güzel sözlerle yapmalısın. Bir şey vermeyeceksen tatlı ve güzel sözler söyleyerek ve özür dileyerek reddetmelisin.
Bazı önemli işler vardır ki, onlarla bizzat ilgilenmen gerekir. Mesela, katiplerin yazmakta zorlandığı hassas konularla bizzat ilgilenmelisin. Yani gerekirse hesap ve kitabını kendin yapmalı ve ona göre cevap vermelisin.
Birde halkın temel ihtiyaçlarını günü gününe karşılamalı ve bugünün işini yarına bırakmamalısın. Yapacağın yardımı ihtiyaç fazlası hibe gelirlerinden karşılayabilirsin. Yaptığın her işi günü gününe imza altına alman gerekir. Zira her şey o gün içinde olup, biter." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali eseri, s.755-56-57)
İşte bu mantık, anlayış ve uygulamaların günümüz tabir ve kavramlarıyla anlatılış şeklinin adı Milli Ekonomi Modeli'dir. Sosyal Devlet-Milli Devlet projeleridir ve bu modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Haydar Baş umudumuzdur, Haydar Baş geleceğimizdir.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024