Aradan 44 yıl geçti ama iktidar partisi özellikle anayasa başlığında 1980 darbesini hep sıcak tutar.
80 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren, hemen her kesime dokundu ama paralel evrendekilerine dokunmadı. Evren'den sonrakilerde dokunmadı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Fetullah Gülen, dini bir örgütlenmenin lideri olarak arananlar listesindeydi. Ama aynen bugünkü Adil Öksüz, Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı, AKP'nin kaçak enişteleri ve daha birçok önemli isim gibi bir türlü bulunamıyordu.
Darbeden tam 6 yıl sonra 12 Ocak 1986'da, Burdur ve Isparta Polisi'nin çevirdiği üç otomobilde Fetullah Gülen ile birlikte 14 kişi gözaltına alındı. Emniyete götürüldü ve ertesi sabah aynen Adil Öksüz gibi serbest bırakıldı.
Neden mi? Araya dönemin başbakanı Turgut Özal girmişti. Ama Evren darbeci Özal özgürlükçü! Öyle mi?
Fetullah Gülen Anadolu'da adeta cirit atıyordu. 19 Mart 1999 tarihinde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Fetullah Gülen'e soruşturma açtı. İlginçtir, aynı gün Gülen, ABD'ye kaçtı.
2000 yılında yani Ecevit'in başbakan, Bahçeli ve Mesut Yılmaz'ın yardımcılıkları dönemde Gülen hakkındaki 'Türkiye Cumhuriyeti'ni devirmek amacıyla yasadışı terör örgütü kurmaktan' açılan dava askıya alındı.
Dikkat edin! Darbeci Evren'in dokunamadığı Gülen'e ne Özal, ne Ecevit, ne Bahçeli, ne yılmaz, ne Demirel kısaca hiçbir iktidar ve siyasetti dokunamıyor.
Çünkü mevzu Fetullah Gülen ve yapılanmasına dokunmak değil sahibinin rızasını kazanmaktı. Sahibi kimdi? ABD.
R. T. Erdoğan'da, Gülen'in sahibinin rızasını kazanmak için 2006'da Terörle Mücadele Kanunu'nda değişiklik yaptı ve Gülen davası yeniden görülüp beraatla sonuçlandı.
Beraat alan Fetullah Gülen'e ilk çağrı yine R. T. Erdoğan'dandı; 'Dön bitsin bu hasret.'
Tekrar özetlersek
28 Şubat'ı da sayarsak, dört darbe (60, 70, 80) geçirmiş ama hiç dokunulmamış; İnönü, Ecevit, Özal, Demirel, Çiller, Erbakan, Mesut Yılmaz ve AKP iktidarları tarafından el üstünde tutulmuş bu şahsın ne gibi bir özelliği vardı?
Veya şöyle soralım, iktidara gelenler Fetullah Gülen'i mi el üstünde tutma, isteklerini yerine getirme gayretindeydiler yoksa Gülen'in asıl sahibinin rızasını kazanma, onu incitecek hareketlerden kaçınma ve de onun takdiri için Gülen'e her kapıyı açma siyaseti mi izliyorlardı?
Cevap, hepsi.
Evet, Fetullah Gülen'e itikadı bağlılığı olanların, onun kitaplarıyla, terbiyesiyle büyüdük diyenleri, onu rüyada görenleri, alnı secde görenden zarar gelmez diyenleri biliyoruz ama bir vaiz 50 yıl devletin en üst kademesinden böyle bir iltifat görmesi akla, mantığa aykırıdır!
Gülen (FETÖ) şöyle yapılanmış, böyle soruları çalmış, orduya, yargıya, Diyanet'e, Emniyet'e, milli eğitime sızmış falan, filan…
Yok, kardeşim yok. Sızma filan yok. Ortada bir CIA, Amerika, Vatikan gerçeği ve bu gerçeğe teslim olan etkili ve yetkililer vardır.
Said Nursi ile başlayan ve Gülen hareketiyle devam eden bu CIA yapılanmasına karşı siyasette olmasa da TSK'da, bürokraside, medyada, Emniyet'te karşı çıkanlar, önlem almak isteyenler olmuştu.
Ama neticede karar vericilerin bir imzasıyla hepsi ya görevden alınmış veya uzaklaştırılmış veya sürgünlere gönderilmişlerdi.
20 yüz yılda Said Nursi ile başlayan ve Gülen ile devam eden bu ABD patentli hareket gizli filan değildi. Bizzat devleti yönetenler tarafından devlet imkânlarıyla toplumun içine salınmıştılar.
Bu zihniyet, maneviyat alanında milletimizi bir kıvama getirme gayretindeyken asıl güç ise devlet içinde yuvalanmaya devam etmiş, her türlü oyun ve şantajla istediklerini elde eder hale gelmişler ve en son Türkiye'nin tamamını istemişlerdi.
Lafı uzatmaya gerek yok! Eski Bakan Süleyman Soylu '15 Temmuz'un arkasında ABD var' dedi. Ama hiç kimse bunu daha yeni mi fark ettiniz sorusunu sormadı.
Dünden bugüne Türk siyasetindeki her kesim; askeri de, polisi de, istihbaratı da bu ülkedeki darbelerin de, krizlerin de, mezhep çatışmalarının da, FETÖ gibi yapılanmaların da, terörün de arkasında ABD, CIA, MOSSAD vs. olduğunu çok iyi bilirler ama hiçbir şey yapmazlar.
Neden?
Çünkü ya ortaktırlar ya da korkaktırlar…
Bizler Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde bu oyuna, bu oyunun sahibine ve oyuncularına aldanmadığımız gibi bütün gücümüzle de mücadele ettik, edeceğiz de.
Bu mücadele hak-batıl mücadelesidir. Bu kıyamet sabahına kadar bu mücadeleye devam edeceğiz. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım. Hakkın yolunda hak ile Hakk'a koşalım.
- Beni gaza mı getirmeye çalışıyorsunuz? / 16.03.2025
- Devlet Bahçeli’den neden görüntü alınamıyor? / 15.03.2025
- Orucu bozanları biliyoruz… Ya imanı bozanlar? / 14.03.2025
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025