Gün var, gün var... Gece var, gece var...
Gece var sıradan bir gecedir, gece var müstesna bir gecedir.
Gece var sıradan bir gecedir, gece var nice sırlarla örülü bir gecedir.
Bütün bir evreni yüzüsuyu hürmetine yarattığı Alemlerin Efendisini, Habib-i Ekrem'ini Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yürüttüğü, Kutsal Kudüs ve civarını seyrettirdiği, gökleri seyran ettirdiği o gece, elbette ki koynunda nice sırlar saklayan müstesna bir gecedir.
Baş tacımız Muhammed Mustafa (sav)'in doğumuna -ki onsekizbin alem beklemekte idi, semavat ve arz ve içindekiler ve dışındakiler, hasretle hararetle beklemekte idiler- şahid olan, sahne olan gece elbette ki gecelerden bir gece değildir. Kutlu bir doğuma şahit olmakla, sahne olmakla şereflenmiş ender gecelerden biridir.
Yine adına, "Canım kurban olsun senin yoluna/Adı güzel kendi güzel Muhammed" şeklindeki hasret yüklü şiirler söylenen o güzeller güzelini ve arkadaşı Ebubekri, o günün gözü dönmüş teröristlerinden saklayan ve onlara Sevr mağarasana kadar arkadaş olan, örtü olan gece elbette ki şerefli, şanslı bir gecedir.
Kutlu kitabımızın surelerinden Kasas suresinin 71. ayeti mealen şöyledir:
"De ki: Baksanıza, eğer Allah, üzerinize geceyi kıyamet gününe kadar sürekli kılsa Allah'tan başka size ışık getirecek ilah kimdir (söyleyin) işitmiyor musunuz?"
Elbette ki geceyi de, gündüzü de yaratan, her birinde nice hikmetler gizleyen Allah, geceyi kıyamet sabahına kadar uzatsa, gündüzü var etmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Gündüzü de, dilediği vakte kadar uzatsa, O'nun muradı hilafına geceyi getirmek kimsenin haddine değildir.
Denilse ki, gecelerden bir geceyi seçin, kararınızı verin ömrünüzün sonuna deyin Allah o geceyi uzatacak.
Tercihiniz hangi gece olurdu?
Sizi bilmem ama ben tercihimi Kadir Gecesi'nden yana kullanırdım.
Değil mi ki; adı Allah tarafından konmuştur, Levh-i Mahfuz'da kayıtlıdır, Kelam-ı Kadim'de zikredilmektedir,
Değil mi ki; adına bir sure inzal olmuştur, Kur'an'ın nüzulüne sahne olmuştur, şahid olmuştur, gök ehli ve yer ehli ondan bahsetmektedir,
Değil mi ki; bin aydan daha değerlidir, daha kıymetlidir, terazinin diğer kefesindeki bin ayı tartmaktadır ve bu durum, alemlerin Rabbi tarafından onaylanmıştır, kaydedilmiştir,
Değil mi ki; o gece göklerden sayısız misafirimiz gelmektedir, gök ehli ile yer ehlinin kaynaşıp tanıştığı, buluştuğu, ses sese katarak zikrullah halkaları oluşturduğu bir gecedir, gezegenimizin ağır misafirleri ağırladığı bir gecedir,
Değil mi ki; şafak sökene değin bütün bir yeryüzü nura ulaşacaktır, huzura kavuşacaktır, selam esintileri ile şereflenecek, şenlenecektir ve fecrin doğuşuna değin aziz misafirlerimizin, ağır misafirlerimizin aramızda kalışı sürecektir.
Böyle bir gecenin, eğer fikrimiz sorulsaydı, kıyamet sabahına değin uzatılmasını arzu ederdik. Ama Rabbimiz öyle güzel, öyle kararınca, öyle miktarınca takdir etmiş ki, uzunluğu diğer gecelerle aynı, yine sekiz on saat sonra şafak sökecek fakat barındırdığı engin bereket ve sırlar itibariyle bin aydan daha bereketli, daha hayırlı...
Daha nice bin aya bedel gecelere...
Gece var sıradan bir gecedir, gece var müstesna bir gecedir.
Gece var sıradan bir gecedir, gece var nice sırlarla örülü bir gecedir.
Bütün bir evreni yüzüsuyu hürmetine yarattığı Alemlerin Efendisini, Habib-i Ekrem'ini Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yürüttüğü, Kutsal Kudüs ve civarını seyrettirdiği, gökleri seyran ettirdiği o gece, elbette ki koynunda nice sırlar saklayan müstesna bir gecedir.
Baş tacımız Muhammed Mustafa (sav)'in doğumuna -ki onsekizbin alem beklemekte idi, semavat ve arz ve içindekiler ve dışındakiler, hasretle hararetle beklemekte idiler- şahid olan, sahne olan gece elbette ki gecelerden bir gece değildir. Kutlu bir doğuma şahit olmakla, sahne olmakla şereflenmiş ender gecelerden biridir.
Yine adına, "Canım kurban olsun senin yoluna/Adı güzel kendi güzel Muhammed" şeklindeki hasret yüklü şiirler söylenen o güzeller güzelini ve arkadaşı Ebubekri, o günün gözü dönmüş teröristlerinden saklayan ve onlara Sevr mağarasana kadar arkadaş olan, örtü olan gece elbette ki şerefli, şanslı bir gecedir.
Kutlu kitabımızın surelerinden Kasas suresinin 71. ayeti mealen şöyledir:
"De ki: Baksanıza, eğer Allah, üzerinize geceyi kıyamet gününe kadar sürekli kılsa Allah'tan başka size ışık getirecek ilah kimdir (söyleyin) işitmiyor musunuz?"
Elbette ki geceyi de, gündüzü de yaratan, her birinde nice hikmetler gizleyen Allah, geceyi kıyamet sabahına kadar uzatsa, gündüzü var etmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Gündüzü de, dilediği vakte kadar uzatsa, O'nun muradı hilafına geceyi getirmek kimsenin haddine değildir.
Denilse ki, gecelerden bir geceyi seçin, kararınızı verin ömrünüzün sonuna deyin Allah o geceyi uzatacak.
Tercihiniz hangi gece olurdu?
Sizi bilmem ama ben tercihimi Kadir Gecesi'nden yana kullanırdım.
Değil mi ki; adı Allah tarafından konmuştur, Levh-i Mahfuz'da kayıtlıdır, Kelam-ı Kadim'de zikredilmektedir,
Değil mi ki; adına bir sure inzal olmuştur, Kur'an'ın nüzulüne sahne olmuştur, şahid olmuştur, gök ehli ve yer ehli ondan bahsetmektedir,
Değil mi ki; bin aydan daha değerlidir, daha kıymetlidir, terazinin diğer kefesindeki bin ayı tartmaktadır ve bu durum, alemlerin Rabbi tarafından onaylanmıştır, kaydedilmiştir,
Değil mi ki; o gece göklerden sayısız misafirimiz gelmektedir, gök ehli ile yer ehlinin kaynaşıp tanıştığı, buluştuğu, ses sese katarak zikrullah halkaları oluşturduğu bir gecedir, gezegenimizin ağır misafirleri ağırladığı bir gecedir,
Değil mi ki; şafak sökene değin bütün bir yeryüzü nura ulaşacaktır, huzura kavuşacaktır, selam esintileri ile şereflenecek, şenlenecektir ve fecrin doğuşuna değin aziz misafirlerimizin, ağır misafirlerimizin aramızda kalışı sürecektir.
Böyle bir gecenin, eğer fikrimiz sorulsaydı, kıyamet sabahına değin uzatılmasını arzu ederdik. Ama Rabbimiz öyle güzel, öyle kararınca, öyle miktarınca takdir etmiş ki, uzunluğu diğer gecelerle aynı, yine sekiz on saat sonra şafak sökecek fakat barındırdığı engin bereket ve sırlar itibariyle bin aydan daha bereketli, daha hayırlı...
Daha nice bin aya bedel gecelere...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025