Mevlid'i şerifin müellifi, dedemiz Süleyman Çelebi'nin gönlünün derinliklerinden dökülen bu mısralar ve yüzyıllardır gönülleri şâd eden, nesilden nesile aktarılan bu beyitler milletimizin peygamber aşkının, peygamber sevdasının bir nişanesidir.Süleyman Çelebi ,Yunus Emre,Şeyh Galip, Fuzuli, Urfalı Nabi ve benzeri söz ustaları, gönül dili ile konuşup yazan ecdadımız, içinden çıktıkları bu Müslüman Türk milletinin aşkına, sevdasına tercüman olarak ölümsüz eserler armağan etmiştir.Mevlid yazarı Süleyman dedemiz, alemlerin yaratıcısı, sahibi ve maliki olan Allah ile, alemlere rahmet olarak gönderilen son elçi Ceddü'l Hasaneyn, Resulüs'sekaleyn, İmamül Haremeyn, Habib'i Hüda, Şefii Ruz'i Ceza, Muhammed Mustafa ( s.a.v.) arasındaki aşkı, muhabbeti güzel Türkçe'mize böyle tercüme etmiş Miraç bölümünde:Gel Habibim sana aşık olmuşam Cümle halkı sana bende kılmışamNe muradım var ise kılam revaEyleyem bir derde bin türlü devaBu aziz milletin çocukları, daha ana kucağında üç-beş yaşında iken bu beyitleri dinleye dinleye büyür ve büyüdükçe küçücük gönlündeki Peygamber sevdası da büyür.Genç dimağlara, körpecik gönüllere bu mısralarla şair şu hakikati yerleştiriyor: Sen öyle bir peygamberin ümmetisin ki, kainatın yaratıcısı bile ona aşık, yaratan ona aşık olduğuna ve aşkını;"Gel Habibim sana aşık olmuşam" ifadesi ile ilan ettiğine göre ve bütün bir mahlukatı onun hürmetine yarattığını bildirdiğine göre, sen var hesap et nasıl sevmem, nasıl sevdalanmam gerektiğini.Müslüman Türk Milleti, oğullarına, kızlarına, peygamber sevdasını böyle işleye işleye, nakş ede ede onları büyütürken son zamanlarda türedi bir anlayış türedi; "İbrahim'de buluşalım" diyen, "Hz. İsa'nın şahsiyeti etrafında birleşelim" diyen, "insanlık Hz. İsa'yı bekliyor" diyen ve böylelikle Hz. Muhammed Mustafa'yı devre dışı bırakmaya çalışan bir anlayış zuhur etti.Adına ne denirse densin, yeni çıkan bu rivayeti kim nasıl dillendirirse dillendirsin bu ihanet söylemi idi."Evvel yok idi iş bu rivayet yeni çıktı" dedirten bu tür söylemler ve gereğince eylemler önceleri yerli malı zannedildi, bir takım şüphelerle karışık kafalarda iz yapmaya başladı. Fakat çok geçmeden anlaşıldı, milletimiz anladı ki, aşk derecesinde sevdiğimiz canımız, cananımız peygamberimizi unutturmaya yönelik bu aykırı sesler dışardan fısıldanan seslermiş, içerdekiler onların dediklerini tekrar ediyormuşlar.Müslüman Türk Milletinin yaşamakta olduğu Anadolu coğrafyasında gözü olan aç gözlü haçlı dünyası iyice anlamıştı ki, Türk milletinin gönlünden Allah ve Muhammet (s.a.v) sevdasını sökmedikçe bu hain emellerine ulaşamayacaklar. Onun için işe, her şeyi tutan bir şey ile, yani Tevhid inancını bu millete öğreten peygambere saldırmakla başladılar.Çok şükür, dışardan fısıldayanları da, içerde seslendirenleri de milletimiz keşfetti, fark etti ve onları fısıltıları ile baş başa bırakmaya başladı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025