Sorunları çözme noktasında adımlar atılmadığı zaman, ya da yokmuş gibi davranıldığı zaman, sorunlar yerinde durmuyor maalesef. Artan bir oranda derinleşmeye devam ediyor.
Dün, gazeteci olarak sadece bir günlük gündemi taradığımda karşılaştığım haberler, ülkemizin her konuda büyük bir bataklığa saplandığını gösteriyor.
TÜİK; Tarım-ÜFE, yani çiftçinin üretici enflasyonunu açıkladı. TÜİK'e göre, çiftçinin üretim maliyeti yıllık yüzde 23.35 artmış. Bu enflasyon hesaplamasına yüzde 100'ün üstünde artan gübre fiyatları, elektrik ve mazot giderleri eklendi mi, merak konusu. Bu resmi rakamı dahi baz aldığımızda, çiftçiler ürün satış fiyatlarına yıllık bu kadar zam alamıyorlar. Çiftçinin geliri eriyor, her geçen gün tarımdan soğumaya devam ediyor.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) verilerine göre, 2020-2021 Temmuz aralığında sigortalı çiftçi sayısı 30 bin 858 kişi azalarak 551 bin 610 kişiye geriledi.
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüseyin Demirtaş yaptığı açıklamada, tarımdaki kopuşun ana nedenini, çiftçinin tarımın kronik sorunları karşısında korunmasız kalması olarak açıklamıştı.
Çiftçinin üretimin her aşamasında, ürününü satmada karşılaştığı birçok sorun var ama en büyük sorunu, şüphesiz kangren hale dönüşmüş olan borçları. Çiftçilerimizin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları 200 milyar lirayı aşmış vaziyette.
Çiftçi borçlarının yapılandırması 31 Ekim itibarıyla son bulacak. Yapılandırmada yüzde 30 peşin ödenecek diye bir koşul var. Borçlu çiftçilerin çoğu bu rakamı ödeyecek durumda değil; endişeli bir şekilde 31 Ekim'i bekliyorlar.
Diğer önemli gelişme Merkez Bankası'na yapılan gece operasyonuydu. Cumhurbaşkanı kararı ile MB Başkan yardımcıları Prof. Dr. Semih Tümen ve Dr. Uğur Namık Küçük ile Para Politikası Kurulu üyesi Prof. Dr. Abdullah Yavaş görevden alındı. Faizi sistemin merkezine almış olan kapitalist ekonomi sistemini inatla uygulamaya devam ediyoruz, kapitalist politikaların sonucu oluşan yüksek faizi indirmede tereddüt ettikleri için MB yetkililerini görevden alıyoruz. Büyük bir çelişki. Yüksek faiz, büyük bir maliyet unsuru da, MB'ye yapılan müdahale sonucu dolar 9.18'ün üstüne çıktı, bu maliyet unsuru değil mi? Yanlış ekonomik sistemi değiştirmeden doğru bir sonuca ulaşmak asla mümkün değil.
Bir diğer gündem maddesi; akaryakıt fiyatları ile ilgili. Akaryakıt fiyatında kur ve petrol artışını karşılayacak marj kalmadı. Önümüzdeki dönemde kur ve petrol fiyatındaki artış devam ederse, eşel mobil sistemi devreye girmeyecek, her artış pompa fiyatına yansıyacak. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) Genel Başkanı Fesih Aktaş, ÖTV'nin yeniden fiyatlara yansıtılmasının yüzde 50'ye yakın bir zam anlamına geleceğini söyledi. Elbette bu sadece benzin, mazot anlamına gelmiyor, genel olarak ulaşım ve nakliye fiyatlarının artması anlamına geliyor. Yani her sektörü etkileyecek topyekun bir maliyet unsuru.
Özel sektörün borçları da artmaya devam ediyor. Ağustos sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2020 yıl sonuna göre 50 milyon dolar artarak 173.4 milyar dolar oldu. Devletiyle, şirketleriyle, bireyleriyle borç batağına saplanmaya devam ediyoruz. Dolar kuru arttıkça bu, borçların durduğu yerde artmasına sebep oluyor.
İthalat demek; nakliye demek, konteyner demek. Her sektörde ithalata bağımlıyız ve ithalatta kullanılan konteyner fiyatları uçtu. Dahası boş konteyner de bulunamıyor. İTO Başkanı Şekib Avdagiç, "Covid-19 öncesi, bir konteynerin Şanghay'dan Los Angeles'a nakliyesinin maliyeti yaklaşık bin 600 dolardı. Bugün, aynı rotada navlun için ödenecek fatura tutarı, tam 20 bin dolar. O da uygun boş konteyner bulacak kadar şanslıysanız" dedi. İthalata bağımlı olmanın acı faturası her gün kabarmaya devam ediyor.
Bir haber de ilaç fiyatlarıyla ilgili. SGK, 8 Eylül 2021 tarihinde aralarında kas gevşetici, ağrı kesici gibi ilaçların da bulunduğu 52 ilacı ödeme kapsamından çıkardığını duyurmuştu. Uygulama 15 Ekim'de başlıyor. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan, bu uygulamanın ilaçları daha pahalı hale getireceğini söylüyor. Zaten pahalıydı, şimdi daha da pahalanacak. Vatandaşların en temel haklarından olan sağlık hizmeti, gittikçe ulaşılması zor hale geliyor. Parası olana sağlık hizmeti sistemi.
Tüm gündemi özetlemek istedim ama sadece ekonomide takılıp kaldım. Daha gündemde; Taliban'ın Ankara temasları, Suriye'ye operasyon açıklamaları, Rusya'nın ve Suriye'nin buna tepkisi gibi dış politika konuları, iç siyasetteki gelişmeler ve niceleri var.
Sorunların çözümü için, BM'de temsil edilen Esad yönetimi ile görüşmekten uzak duruyoruz ama terör örgütü diye yıllardır savaşılan Taliban'la resmi görüşmeler yapıyoruz. Bu da çok büyük çelişki. Görünen manzara; Türkiye ekonomide, siyasette, hukukta, dış politikada, kısaca her sahada 2002'den daha iyi bir durumda değil. Her geçen gün bir önceki günü arıyoruz.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın dediği gibi sorunların çözümü için sistemin değişmesi lazım ve bu sistem elbette ki, uygulayan Rusya ve Çin gibi ülkeleri dünyanın zirvesine çıkartan Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu Modeli Türkiye'de hayata geçirecek olan BTP kadrosunu ve Lideri Hüseyin Baş'ı iktidar etmediğimiz müddetçe her gün bu aktardığımız olumsuzlukların daha kötülerini aktarmak durumunda kalacağız.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024