Hasan-ı Basri
Talebelerinin en meşhurları; Hasan-ı Basri'nin tefsirlerini nakleden Katade, hadisteki rivayetlerini en iyi bilen Hişam ibni Hasan, hadis naklinde "hüccet" derecesine gelen Yunus bin Ubeyd, "Basra gençlerinin seyyidi" buyurduğu ve hadiste hüccet derecesine yükselen talebesi Eyyûb ibni Ebû Temime gibi kıymetli alimlerdir.
Basra'da Hasan-ı Basri hazretlerinin sohbetlerini dinleyen ve ondan istifade eden tasavvuf ehli arasında Rabiatü'l-Adeviyye, Malik bin Dinar, Habib-i Acemi gibi zatlar da vardır.
Ashab-ı kiramın, Peygamberimiziden (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiği din bilgilerini ve doğru inanış olan Ehl-i Sünnet itikadını naklederk insanların hidayete kavuşmasına hizmet eden Hasan-ı Basri Hazretlerinin konuşması, ilmi, vakarı, sukûneti ve görünüşü Rusûlullah Efendimize (sallalahü aleyhi ve sellem) çok benzerdi. Tasavvuf hakkında söylediği sözler, diğer evliyadan işitilmezdi.
Hasan-ı Basri hazretleri vera ve tevazu sahibiydi. Tevazu alameti olarak sûf (yün) giyerdi. Buyurdu ki: "Bedir Harbine katılmış yetmiş kadar sahabiye yetiştim. Bunların sûftan başka bir şey giydiklerini görmedim. Sûf elbise giyen tevazu için giyerse, Allah-ü Teala onun basiret nûrunu artırır. Riya ve büyüklenmek maksadıyla giyerse, mancınıkla Cehennem'e atar."
Alimlerin ve ilmin faziletiyle ilgili olarak da buyurdu ki:
Kıyamet günü şehidlerin kanı alimlerin mürekkebi ile tartılacak, şehidler diyecekler ki: "Alimler zamanların aşık kaynağıdır. Her alim zamanın lambasıdır. İnsanlar alimler vasıtası ile aydınlanırlar."
Hakiki fakih, dünyaya kıymet vermeyip, ahirete rağbet eden, hatalarını görebilen, Rabbine ibadette devamlı olan, şüphelilerden uzak duran, başkalarının bir şeyine zarar vermekten sakınan alim kimsedir.
Gönlün ferah olup duanın makbul olmasını istersen, şu beş şeyi terk etme:
1)Dünyaya haris olmayan, her işe Allah rızası için yapan alimlerle beraber ol.
2)Gece namazı kıl! Kazaya kalmış namazlarını, geceleri de kaza ederek bir an önce öde! Farz namazı kazaya kalan kimsenin, sünnet ve nafile namazları kabul olmaz. Yani sahih olsa da sevap verilmez. Alimlerimiz buyuruyor ki, şeytan, müslümanları aldatmak için, farzları ehemniyetsiz gösterip, sünnet ve nafileleri yapmaya sevk eder.
3)Teganni etmeden Kur'an-ı Kerim oku.
4)Namazlarını tam olarak, vaktin geldiğini bilerek ve evvel vaktinde kıl.
5)Helal ye. Helal yiyenin duası makbuldür. O halde helali, haramı öğrenmek lazımdır.
Hasan-ı Basri hazretleri güzel ahlak sahibi ve cömertti. Maaşını alır almaz fakirlere dağıtırdı. Cimriliğin kötülüğünden bahsederdi. Cimri kimselerden birisinin vefatı sırasında yanında bulundu ve ona; "O para ve malları sana teşekkür etmeyeceklere bıraktın, şimdi özrünü kabul etmeyecek olan Allah-ü Teala'ya gidiyorsun" buyurdu. İsraf hakkında da; "Bir kimsenin malını nereden kazandığı öğrenmek istediğiniz zaman, onu nereye harcadığına bakınız. Şüphesiz habis yani helal olmayan kazanç israfta harcanır" buyurdu. Cimri ile müsrif arasında ortay yolu seçen bir kimse olan Hasan-ı Basri hazretlerinin; "Ey Ademoğlu! Karnının üçte birine kadar ye, üçte birine kadar iç, üçte birine de düşünme ve teneffüs (solunum) için ayır" sözü tıp otoritelerine hayrete düşürecek mahiyettedir.
Talebelerinin en meşhurları; Hasan-ı Basri'nin tefsirlerini nakleden Katade, hadisteki rivayetlerini en iyi bilen Hişam ibni Hasan, hadis naklinde "hüccet" derecesine gelen Yunus bin Ubeyd, "Basra gençlerinin seyyidi" buyurduğu ve hadiste hüccet derecesine yükselen talebesi Eyyûb ibni Ebû Temime gibi kıymetli alimlerdir.
Basra'da Hasan-ı Basri hazretlerinin sohbetlerini dinleyen ve ondan istifade eden tasavvuf ehli arasında Rabiatü'l-Adeviyye, Malik bin Dinar, Habib-i Acemi gibi zatlar da vardır.
Ashab-ı kiramın, Peygamberimiziden (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiği din bilgilerini ve doğru inanış olan Ehl-i Sünnet itikadını naklederk insanların hidayete kavuşmasına hizmet eden Hasan-ı Basri Hazretlerinin konuşması, ilmi, vakarı, sukûneti ve görünüşü Rusûlullah Efendimize (sallalahü aleyhi ve sellem) çok benzerdi. Tasavvuf hakkında söylediği sözler, diğer evliyadan işitilmezdi.
Hasan-ı Basri hazretleri vera ve tevazu sahibiydi. Tevazu alameti olarak sûf (yün) giyerdi. Buyurdu ki: "Bedir Harbine katılmış yetmiş kadar sahabiye yetiştim. Bunların sûftan başka bir şey giydiklerini görmedim. Sûf elbise giyen tevazu için giyerse, Allah-ü Teala onun basiret nûrunu artırır. Riya ve büyüklenmek maksadıyla giyerse, mancınıkla Cehennem'e atar."
Alimlerin ve ilmin faziletiyle ilgili olarak da buyurdu ki:
Kıyamet günü şehidlerin kanı alimlerin mürekkebi ile tartılacak, şehidler diyecekler ki: "Alimler zamanların aşık kaynağıdır. Her alim zamanın lambasıdır. İnsanlar alimler vasıtası ile aydınlanırlar."
Hakiki fakih, dünyaya kıymet vermeyip, ahirete rağbet eden, hatalarını görebilen, Rabbine ibadette devamlı olan, şüphelilerden uzak duran, başkalarının bir şeyine zarar vermekten sakınan alim kimsedir.
Gönlün ferah olup duanın makbul olmasını istersen, şu beş şeyi terk etme:
1)Dünyaya haris olmayan, her işe Allah rızası için yapan alimlerle beraber ol.
2)Gece namazı kıl! Kazaya kalmış namazlarını, geceleri de kaza ederek bir an önce öde! Farz namazı kazaya kalan kimsenin, sünnet ve nafile namazları kabul olmaz. Yani sahih olsa da sevap verilmez. Alimlerimiz buyuruyor ki, şeytan, müslümanları aldatmak için, farzları ehemniyetsiz gösterip, sünnet ve nafileleri yapmaya sevk eder.
3)Teganni etmeden Kur'an-ı Kerim oku.
4)Namazlarını tam olarak, vaktin geldiğini bilerek ve evvel vaktinde kıl.
5)Helal ye. Helal yiyenin duası makbuldür. O halde helali, haramı öğrenmek lazımdır.
Hasan-ı Basri hazretleri güzel ahlak sahibi ve cömertti. Maaşını alır almaz fakirlere dağıtırdı. Cimriliğin kötülüğünden bahsederdi. Cimri kimselerden birisinin vefatı sırasında yanında bulundu ve ona; "O para ve malları sana teşekkür etmeyeceklere bıraktın, şimdi özrünü kabul etmeyecek olan Allah-ü Teala'ya gidiyorsun" buyurdu. İsraf hakkında da; "Bir kimsenin malını nereden kazandığı öğrenmek istediğiniz zaman, onu nereye harcadığına bakınız. Şüphesiz habis yani helal olmayan kazanç israfta harcanır" buyurdu. Cimri ile müsrif arasında ortay yolu seçen bir kimse olan Hasan-ı Basri hazretlerinin; "Ey Ademoğlu! Karnının üçte birine kadar ye, üçte birine kadar iç, üçte birine de düşünme ve teneffüs (solunum) için ayır" sözü tıp otoritelerine hayrete düşürecek mahiyettedir.