Emre POLAT / SEYİR
Ecevit'in, sağ kolu Hüsamettin Özkan'ı, eşi Rahşan Ecevit'in baskıları sonucu gözden çıkarmasıyla birlikte DSP'de yaşanan istifa depremi; gözleri Türkiye'nin en kilit noktada bulunan iki bakanına çevirdi. Biri Dışişleri Bakanı İsmail Cem, diğeri de Hazine Bakanı Kemal Derviş. Bugün yaşadığımız sıkıntıların merkez noktasını teşkil ettikleri için her iki bakanlık ta Türkiye için hayati öneme sahip. Aynı zamanda IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği de bütün dikkatlerini bu bakanlıklarda yoğunlaştırmış durumdalar. Çünkü birincisi, ekonomik olarak bizi teslim almanın ve sömürmenin odak noktasına, ikincisi de, dış politik anlamda kayıtsız şartsız teslimiyetimizi sağlamanın odak noktasına kilitlenmiş bulunuyor...
Hüsamettin Özkan'ın istifa etmesiyle başlayan çöküş süreci, aslında uzun süredir yapılan gizli hesapların "çabuklaşma sürecine mecburi geçişi" başlattığı için Ankara'daki havayı oldukça puslu ve karmaşık hale getirdi. Bu puslu ortamda, siyasi manevraları okuyabilmek oldukça güç olmasına rağmen tahmin edebilmek o kadar zor değil.
Özkan DSP'den istifa edince 30 küsür DSP'li de Özkan'ın peşine takılarak istifa etmişti. Ankara kulislerinde ilk anda yayılan söylentilere göre; sessizliğini koruyan İsmail Cem ve Derviş de Özkan'ın peşine takılacaktı. Ama bu ihtimal oldukça zayıftı. Zaten İsmail Cem ve Kemal Derviş'in sağa daha yakın duran Özkan ve ekibine katılmaları beklenemezdi. Nitekim önceki gün DSP'den istifa edip aynı gün istifasını geri alan İsmail Cem'in ekibinden İstanbul milletvekili Zafer Güler, istifasını geri alma gerekçesini şu şekilde dile getiriyordu: "Yeni oluşum, maalesef sol bir hareket değil. Sol olmayan bir hareketin içinde bulunmak benim için mümkün değil"
İsmail Cem'in Derviş'i de yanına alıp DSP'nin başına geçerek, dağılan partiyi toparlayacağı yönündeki ikinci söylenti daha mantıklıydı. Ama eksikti. Çünkü Rahşan Ecevit, özellikle de DSP teşkilatlarındaki etkin nüfuzu hiç hesaba katılmıyordu. İsmail Cem'in parti liderliğinde gözü vardı ve AB'ci medya da bunu hararetle savunuyordu. Başbakan İsmail Cem olacak, ekonomi de Derviş'in elinde olacaktı. Tam da Avrupa ve Amerika'nın istediği siyasi kadro...
Tam bu hesapların yapıldığı ve İsmail Cem'in de arzuladığı payeyi almak için Ankara'ya gelip, çeşitli temaslarda bulunduğu sırada, Ecevitler'den beklenmedik sürpriz bir manevra geldi. Ecevitler, İsmail Cem'e siyasi bir çalım atarak, Hüsamettin Özkan'dan boşalan ikinci adamlık payesini İsmail Cem'in pekte hoşlanmadığı Şükrü Sina Gürel'e verdiler. Gürel, Avrupa Birliği'ne karşı olmamakla beraber, diğerleri gibi de tam teslimiyetçi değil. Ama kesinlikle Avrupa Birliği'nin karşısında değil, tıpkı MHP gibi. Çünkü Avrupa Birliği'ne karşı duran tek sağlam cephe: "
Bağımsız Türkiye Partisi" cephesi. Bunun haricindekileri, Şükrü Sina Gürel'i de tabii ki, "AB'ye kesinlikle karşı değiliz ama"cılar olarak değerlendirebiliriz.
Ecevitler bu çalımla 'İsmail Cem'li DSP' üzerine hesap yapanların hesabını bir anlamda bozmuş oluyordu. Aynı zamanda, kendilerine saygıda kusur etmeyen, hatta Ecevit'in DSP'sinin milletvekili sayısı 90'lara düşmüş olmasına rağmen "Başbakanlıkta gözüm yok" diyebilecek kadar Ecevit'e saygılı(!) Bahçeli'ye "kendi çapında bir mesaj" da yollanıyordu. Çünkü Sina Gürel de MHP gibi, "AB'ye kesinlikle karşı değiliz ama"cılardandı.
İsmail Cem'in arzuladıkları şimdilik olmamıştı ama, bu yol tamamen kapanmış da değildi. İsmail Cem'in önünde iki seçenek bulunuyordu. Birincisi; partideki 9'lar hareketinin olağanüstü kongre çalışmalarının başarıya ulaşması ve kongrede DSP'nin başına geçebilmek. İkincisi de; medya tarafından yüzde 10'luk barajı kesin aşacak gibi gösterilerek şişirilen Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçmek. Kemal Derviş'i de İsmail Cem'den ayrı düşünemeyeceğimiz için aynı ihtimalleri onun için de söyleyebiliriz. Hem Derviş'le Cem'in görüşme yapmadığı gün yok gibi. İçtikleri su bile ayrı gitmiyor.
Birinci ihtimal, Rahşan Ecevit'in teşkilat üzerindeki etkinliği gözönüne alındığı takdirde pek mümkün görünmüyor. Ama olma ihtimali de yok değil. İkinci ihtimal ise, gerçekleşme olasılığı hayli yüksek bir ihtimal. Zaten birkaz ay evvel başlayan Derviş- Baykal flörtü de bunun habercisi.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği ve ABD'nin istediği; bir daha ki dönemde de, dışişleri ve ekonomi gibi en önemli iki bakanlığımızda arzuladıkları isimleri görebilmek. Bu bakanların partisi ha DSP olmuş, ha CHP.
Hiç farketmez...